Güncelleme Tarihi:
Bir süredir ekranlarda dönen bir klip, radyolarda çalan bir şarkı var. ‘Kenar Süsü’ sözleri ve müziğiyle dikkatimi çekiyor. Ayrılık sonrası yaşadıklarımızı o kadar iyi anlatmış ki... Dilime dolanıyor. Bir bu şarkıyla dolansa iyi. Albümündeki ‘Dön Demeyi Unuttum’ ve ‘Malum’ başta olmak üzere birkaç şarkısı daha dilime düşünce “Ruh hallerini böyle iyi anlatan bu kişiyi bulup, konuşmam gerek!” diyorum. İşte şarkıları, müziği ve hayatıyla Sıla karşımızda.
“MÜZİK DOĞUŞTAN GELEN İÇGÜDÜSEL BİR ŞEY”
‘Sıla’ adını verdiğiniz albümünüzdeki şarkıların tüm sözleri sizin. Bestelerin birçoğu da size ait. Albümde başka kimlerin imzası var?
Ozan Doğulu prodüktörlüğünde toplam beş aranjörün imzası var. Efe Bahadır, Mustafa Ceceli, Nedim Ruacan, Murat Yeter ve Ozan Doğulu. Efe Bahadır ile ortak bestelerimiz var. Benim yazdığım şarkılar var. Sezen Aksu ile ortak şarkımız var. Bir tane de Ozan Doğulu bestesi var. Ayrıca ‘Ne Desem İnanırsın’ ve ‘Dön Demeyi Unuttum’ da Yalın’la ortak çalışmalarımız içinde. Bu ilk albümde çok kıymetli müzisyenlerle çalışma fırsatı yakaladık.
Albümünüzde pop rock da var, Ege ezgileri de... Bunun yanı sıra slow şarkılar ağırlıkta. Konsepti düşünecek olursa siz tarzınızı ne olarak tanımlıyorsunuz peki?
Aslında bir tek müzik tarzı üzerine yoğunlaşmış bir albümden çok ‘Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği’ adı altında duymak istediğimiz neredeyse her şeyi bir araya getirmeye çalıştık. Ve mümkün olduğunca bu çeşitlilik devam edecek çünkü bu zenginlik, kulağına Türkçe müzik çalınan her dinleyicinin içinde mevcut.
“ŞANSA ÇOK İNANIRIM”
İlk albümünüz ile çoğu kişi sizi tanıdı. “Hesap mı verecem …dan sonra” diyorsunuz çıkış şarkınızda. Tamam hesap vermeyin de… Hangi vesileyle yani neden sonra ‘Müzik mesleğim olmalı’ dediniz? Müzik nasıl girdi kanınıza?
Son derece doğuştan ve içgüdüsel olduğunu düşünüyorum. Zira kanıma nasıl girdiğini hiç hatırlamıyorum. Tabii ki gözümde çocukluk yıllarıma uzanan belli başlı resimler yok değil. Saç fırçası ya da deodorant şişesini mikrofon bellediğim ve onlarla saatler geçirdiğim zamanlar hâlâ hatırımda.
Denizli’de geçen çocukluk ve okul hayatı… İstanbul’a gelmeniz hangi vesileyle…
Denizli’de doğdum ve ilkokul bitene kadar Denizli’de yaşadım. Ortaokul ve lise yıllarım ise İzmir’de geçti. İstanbul hikâyem ise İstanbul Üniversitesi’ni kazanmam ile başladı.
Fransız Dili ve Edebiyatını kazanmışsınız. Müzik aşkınız ağır basmış, okulu bırakmışsınız. O zaman o cesareti gösterip, o riski göze almasaydınız bugün farklı bir yerde mi olurdunuz acaba? Yoksa ‘Öyle ya da böyle müzikle buluşurdum’ mu diyorsunuz?
Fransız Dili ve Edebiyatı maceram İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’ne girmem ile son buldu. Kenan Doğulu ile çalışmaya başlama fırsatını yakaladığım dönem de aynı tarihlere denk düşüyor.
Bu denk düşüş biraz da şansla alakalı diyebilir miyiz?
Evet… Şansa çok inanırım; şansım yaver de gitti ama başka meslek yapabileceğim bir okulu da bitirmiş olsaydım döner dolaşır yine şarkı söylerdim yine şarkı söylerdim; yine şarkı söylerdim.
“KENAN’A NE ZAMAN ELİMİ UZATSAM TUTACAĞINI BİLİYORUM”
Kenan Doğulu’yla tanışıp, ona vokal yapmanız nasıl gerçekleşti. Kim kimi, nasıl buldu?
Kenan Doğulu’nun bayan vokal arayışı ile benim işlerin ucundan tutma isteğim aynı zamana denk geldi. Cem Öcal’dan aldığım bir telefonla bu ekibe dahil oldum.
Peki ondan müzik, sahne, hayat adına öğrendikleriniz neler?
Ondan müzik ve sahne adına öğrendiklerimi maddelemem tabii ki çok güç. Yaptığımı özetlemem gerekirse Kenan’ın anlattıkları dışında bolca gözlem yaptım. Müzisyenlerin ve solistin her adımını takip ettim, ‘iş’i öğrenmeye başladım.
Yedi yıllık vokalistlik hayatı size neler öğretti, neler kattı?
Deneyim, disiplin ve çok çalışmak. “Sahne”nin getirdiklerini ve götürdüklerini; getirebileceklerini ve götürebileceklerini öğrendim.
Kenan’ın albümünüze ve ilk klibinizde rol alarak destek olması sizi mutlu etmiş olmalı.
Elbette. Solo albüm aşamasına gelmeden de Kenan’a bir takım şarkılarımı dinletmiştim. Ve bana inancının gerçek olduğunun farkındaydım. O da bunun hep arkasında durdu zaten. Ne zaman elimi uzatsam tutacağını biliyorum.
“YOĞUN İLGİ RAHAT UYUMAMI SAĞLIYOR!”
İkinci klip şarkınız Kenar Süsü’. Kalplere dokunan, ayrılık sonrası yaşananları en şeffaf haliyle anlatan bir şarkı bu. Sıradaki klip hangi şarkıya gelecek?
Sıradaki klip “Dön Demeyi Unuttum” şarkısına gelecek. Ekipçe hangi şarkıya klip çekeceğimizi artık şaşırmış durumdayız. Bu yoğun ilgi tabii ki benim daha rahat uyumamı sağlıyor. Uykumu kaçıran yeni albüm şarkılarını saymazsak.
Aslında albümüz öncesinden adınıza aşinayız. Sıla dizisinin jenerik şarkısı olan ‘Töre’de sizin imzanız var Sezen Aksu’yla. Bu proje nasıl gerçekleşti?
Gül Oğuz bana ‘Sıla’ dizi projesinden bahsettiğinde ve “Şöyle bir şarkıya ihtiyacım var” dediğinde altından kalkabileceğimi biliyordum. Çünkü hikâye son derece ilgimi çekmişti. Ben “Can Perperişan”ı yazdıktan sonra Sezen Hanım (Aksu) bu şarkıyı dinledi ve “Töre”yi yazdı. İkisi birleşti ve seslendirmek bana nasip oldu.
“İÇİMDE ÇOK KİŞİ VAR!”
Dizi için yaptığınız ‘Can Perperişan’ adlı şarkıyı dinleyip, sizi sonradan görenler çok şaşırmış ilk başlarda. Neden?
Bilmem, neden? Sanırım ‘dan Sonra’yı yazan ile ‘Can Perperişan’ı yazan
aynı kimse olamaz diye düşündüler. Çok kişiyiz içimizde; hepimizin söyleyecek sözü çok. Ben uzaktan bakıyorum resme ve uyuyorum renklere.
Bu şarkının sözlerinde insanların isyanını ve feryadını dile getirdiniz. Töreyi yaşamadığınız halde bu kadar güzel anlatabilmenizi neye bağlıyorsunuz?
Empati… O da yoksa etrafınızda olup biten her şeye bir daha ve bir daha dönüp bakmaya ve kayıtsız kalamamaya. Hiçbir şeye…
Ferhat Göçer, Kenan Doğulu ve Emel’e şarkılar vermişsiniz albümünüz çıkmadan önce. İşin mutfağından da keyif alıyorsunuz sanırım.
Ferhat Göçer, ‘Yolun Açık Olsun’ albümünde sözleri bana müziği ise Efe Bahadır’la ikimize ait olan ‘Vur Kadehi Ustam’ı söyledi. Kenan Doğulu ise ‘Demedi Deme’ albümünde sözleri bana ait olan ‘Boğaziçi’ isimli şarkıyı seslendirdi. Emel’de ise sözü ve bestesi bana ait olan ‘Ağla’ isimli şarkı hayat buldu. Üretkenliği sadece kendimde kullanmak yerine başkaları ile paylaşmayı kıymetli bulanlardanım. Ne mutlu bize şarkılarımız bu değerli müzisyenlerin elinde daha da değer kazanıyor.
“BAZI KORKULAR HAYATTA FAYDALI!”
Gelelim Sıla’ya… Değişken bir yapınız varmış. Bu değişken yapınız çılgınlıklar barındırıyor mu içinde?
Zaman içinde değişken ruh hallerime yön vermeyi öğrendim ve avantaja çevirdim dezavantajlarımı. Herkes kadar çılgınım. Olmayacak şeyler için kendimi tehlikeye atmam. Risk alırım ama bazı korkuların da hayatta faydalı olduğuna inanırım.
Üzüntüyü ve sevinci uçlarda yaşıyorsunuz. Neler sevindirir sizi?
Küçük ve düşünceli şeyler... Büyük şeyleri zaten planlıyor ve uygulamaya çalışıyoruz.
Peki ya neler kızdırır?
Adaletsizlik ve göstermelik, içi boş zaferler… Kötü kalpler…
AŞK DÜŞERKEN CANINIZIN SIKILMADIĞI DİPSİZ BİR KUYU!”
Aşk deyince aklınıza ne geliyor?
Renkli ve eğlenceli dipsiz kör bir kuyu. Düşerken canınız sıkılmıyor.
Aşkı nasıl yaşarsınız? Aşık olunca neler değişir Sıla’da?
Aşka izin veren biriyim. Aşk iyidir hoştur, seslere kokulara duyulara başka anlamlar yüklenir aşk zamanı. Bende de farklı olmuyor. Aşk size ne yapıyorsa bana da aynısını yapıyor.
Şarkıda dediğiniz gibi, ‘kenar süsü’ olduğunuzu hissettiğini aşk ya da aşklar oldu mu? Tepkiniz ne oluyor o zaman?
İşte o zaman ben şarkı yazıyorum. İçinde de neler olup bittiğini anlatıyorum.
“HER YARA FARKLI SÜREDE KAPANIYOR”
Ayrılığı ve sonrasında yaşananları, hemen hepimizin yaşadığı şeyleri o kadar iyi anlatmışsınız ki… ‘Ayrılık sonrası hiçe döndüğümüzü, çürüye çürüye tükendiğimizi, kendimizi rezil etmemizi, ona buna ağlamamızı, gülmeyi unuttuğumuzu…’ Siz ayrılık sonrası kolay toparlanabilenlerden misiniz? Nasıl atlatırsınız ayrılık dönemini?
Eğer yaşadığım ayrılık hayırlı ise yani o aşk zaten bana iyi gelmeyecekse, bu düşünceyi yerleştirip aklıma hayatıma devam ediyorum. Ama tahmin edersiniz ki her yara farklı sürede kapanıyor. O yüzden bir genelleme yapabileceğimi zannetmiyorum.
‘İçimdeki kadınlar konuştu’ diyorsunuz albümünüzle ilgili olarak. Peki hayatınızda hangi kadın daha ağır basıyor? Nahif, kırılgan, agresif, depresif…
İşte bu saydıklarınızın hepsine ben bir yer buldum. Hangisi gerekiyorsa onu çıkartıyorum. Hepsine eşit şans vermekte fayda buldum.
Üreten biri olarak ruhunuzu nelerle zenginleştiriyorsunuz? Kendinizi nasıl, nelerle besliyorsunuz?
Üreten insanların hayatlarında yoğun trajediler yaşadıkları ve bunlarla beslendikleri fikrini külliyen yalan ve abartılmış buluyorum. Günlük hayat, içinden her şeyi çıkartmaya yetecek kadar sert ve renkli. Büyük mevzuların olması gerekmiyor. Çünkü olan her şey üretmeyenlerden daha fazla bize dokunup geçiyor. Yapı gereği daha hassasız. Zaten hayattan çıkarttıkları ile bir şeyler yaratmaya çalışanın tüm aklı fikri bu doğrultuda işliyor.
28 yaşındasınız. 30’lu yaşlarınızı iple çekiyormuşsunuz. Neden?
Kendimle ilgili sorularımın cevaplarına o güne kadar ulaşırım diye ümit ediyorum. Yenileri gelir gelmez o benim bileceğim bir şey değil.
“VERİLENLE YETİNİRİM!”
“Hiçbir şeye anlam yüklemem ben” diyorsunuz. Yani…
Hiçbir şeye gereksiz anlam yüklemem. Verilen ile yetinirim.
Bunun yani hiçbir şeye anlam yüklememenizin size sağladığı artılar ve eksiler neler?
Hayatım kolaylaşıyor. Zaten anlam yüklemem gereken bir sürü şey varken…
Çok sorgular mısınız hayatı?
Hayır. Hepimiz bildiğimiz ve inandığımız yolla yaşamaya çalışıp bize ayrılan süreyi güzel değerlendirmeye gayret göstermeliyiz diye düşünüyorum. Sapmadan, sapıtmadan gelişi muhtemel her arızayı misafirperver karşılayıp deneyimleyerek…
İki dedeniz milletvekilliği yapmış, babanız il başkanlığı yapmış. Peki sizin siyasetle aranız nasıl?
Benim aram hiçbir zaman iyi olmadı. Elbette takipçisiyim ama her vatandaş gibi gazeteden, televizyondan. Her işin erbabı farklıdır. Siyaset işini de erbabının yapması gerektiğine inanıyorum. Ben onlarla büyüsem de hiçbir zaman siyasete yakınlık duyamadım.