Yılmaz Erdoğan gerçek dadıyı buldu!

Güncelleme Tarihi:

Yılmaz Erdoğan gerçek dadıyı buldu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 2003 23:59

Hayır, kadın dayanışması falan değil. Kimbilir belki de öyledir. Bilinçaltında. Öyleyse de öyledir. Erkekler nadir ve kıymetli varlıklar oldukları için çok hassas oluyorlar. Bir acı çektiler mi bir anlatıyorlar bir anlatıyorlar. Depresyona girip girip çıkıyorlar. Hiç kimsenin gücü bir ilişkiyi tek başına yaşamaya yetmez. Her ilişkinin iki tarafı vardır.

Bunun kadın tarafı olmadan bir ilişki mutlaka eksik kalır. Madem ki, Yılmaz Erdoğan ilişkilerden, sıkıntılardan, bakirelerden, üçkağıtçı kadınlardan, ikiyüzlülerden, şöhret meraklılarından söz etti. Ve herkes işaret parmağıyla son sevgili Sinem Güven'i gösterdi. Yazık değil mi ona? Ona da söz hakkı doğmaz mı? Bütün parmakların karşısındaki kadın olmak kolay mı? Bir de şunun bilinmesinde fayda var, Sinem Güven ayrılık sonrasında bana konuşmadı. Talebime rağmen. Yani tutarlı davrandı. Ama ne zaman ki Yılmaz Erdoğan içindekileri döktü, o da açtı ağzını...

HAMİŞ: Yılmazcığım, sakın yanlış anlama. Sana düşmanlık etmek gibi bir niyetim yok. İstersen seninle de yaparım röportaj. Ama sen kendini ifade ettin. Sinem'in etmesi lazım. Bu röportajı neden yaptığıma bir gerekçe bulmak gerekiyorsa hakkaniyet diyelim.

Siz Yılmaz Erdoğan'la birlikte olduğunuzda bakire miydiniz?

- Elbette bakireydim. O bozdu. Ama almadı beni... Değildim tabii! Yılmaz sevgilimden ayrıldığımda omuzunda ağladığım adamdı. Birbirimizin her şeyini biliriz. Bakire olmadığımı da biliyordu yani!

Bu son açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Değerlendiremiyorum ki! Bu beni üzen ikinci röportajı. Bir de meşhur ‘‘Sevgilinin gazını almak lazım’’ lafı var. O zaman ‘‘Kızgın değil kırgınım’’ demiştim. ‘‘Ben seni kırmak ister miyim? Yemin ederim saptırıldı söylediklerim’’ demişti. Ne yaptım? Sineye çektim, sorulan sorulara cevap vermedim. Ama artık yeter. Bu sefer kırgın değil kızgınım. O kadar genel konuşuyor ki, hayatındaki bütün kadınları, annesini, kızını, eski karısını, sevgililerini bir şekilde söylediklerinin içine çekiyor. Ucu herkese dokunuyor. Son yaşadığı uzun ve ciddi ilişki ben olduğum için de kabak benim başıma patlıyor.

Böyle bir anlayışı var mıdır? Bakirelere saygı mı duyar?

- Valla, benim 9 yıldır tanıdığım Yılmaz'ın böyle bir saplantısı yoktur. Ama bu sefer onu korumadım. Her seferinde ‘‘Yapmaz, etmez!’’ diyordum, o dediği halde, ama bu sefer içimden gelmedi. Zaten bir tek Gülben Ergen ona destek çıktı. Yeni dadısını buldu! Şunu anlaması gerekiyor, söyledikleri beni incitiyor ve artık arkasını toplamak istemiyorum. Bir de hep aynı adamın mı başına gelir bu talihsizlik? Hepsi mi tesadüf yani?

BAKMA BÖYLE KONUŞTUĞUMA AİLE GİBİ GÖRÜRÜM ONU

Siz ne kadar süre beraber oldunuz?

- 9 yıldır arkadaşız. Ama 6 ay beraber olduk. Sevgililik hayatımız bittikten sonra da arkadaşlığımız devam etti. Yani bir kaç gün öncesine kadar ediyordu. Bana ‘‘Yazıklar olsun sana. Al dergiyi oku da kendinden utan’’ diye mesaj attı. Anlam veremedim. Niye benim utanmam gerekiyor? Onu yeteri kadar savunmadığımı düşünüyor galiba. İyi de o Elele'ye röportaj verirken beni savundu mu? Sinem'i hayatıma giren kadınlardan tenzih ediyorum filan dedi mi? Yine de bakma böyle konuştuğuma, ben aile gibi görürüm onu. Gerçekten sıkı dostuz...

Nasıl áşık oluyor sıkı dostlar?

- Olmuyor ki! Yani biz olmadık. İkimiz de bir şey yaşamak istiyorduk. Birbirimizin çok yakınındaydık ve birbirimiz için çok kolaydık. Bari sevgili olmayı deneyelim dedik. Tabii sevgili ve arkadaş olmak farklıymış.

Yeniden birlikte olmak ister misiniz? Böyle bir umudunuz var mı?

- Deli misin? Olsaydı bitmezdi zaten bu ilişki. Asla. Biz iyi arkadaşız kötü sevgiliyiz. Klişe bir laf ama çok ayrı dünyaların insanlarıyız.

O ne demek??

- İnandığımız, keyif aldığımız şeyler farklı demek. Bir kere ben İzmirliyim. Hayata, insanlara bakışım farklı. Yılmaz insanlara daha az puan vererek başlar, ben yüksek puanlardan aşağıya inmeyi tercih ederim. Sonra o pek çok şeyde beni şekilcilikle suçlar...

SOFRA DÜZENİNE ÖNEM VERİYOR OLMAMI ELEŞTİRİR

Nasıl yani?

- Ne bileyim, sofra düzenine önem veriyor olmamı eleştirir mesela. Yemek yediğim tabak, masadaki mum ya da servis kaşığı benim için önemlidir. Uğraşmak zevktir. İnceliktir. Severim. Yılmaz, mumu görünce ‘‘Ne o? Ayin mi yapacağız?’’ der. Ben yaşadığım mekanı bir şekilde hoşlaştırmak, bir şey katmak isterim. Sofra mı kurulacak, gider pazardan beyaz tabak alırım, illa pahalı olması gerekmiyor yani, güllü dallı tabaklar yerine onları tercih ederim...

E ne var bunda?

- E var işte. O böyle şeyleri sevmiyor. Beyaz tabak meselesi hoş karşılanmayan bir espri konusu oluyor. Şekilci bir kadın olarak suçlanıyorum, küçümseniyorum. Zaten etrafımdaki insanların parası olması da sorun. Halbuki aynı imkanlara o da sahip. Ama işte başkalarının evi, parası, arabası, onun gözüne batıyor. Domezlikle bile suçlandım. Neymiş düzen seviyorum, evin kapısında çıkarılmış ayakkabıları toplayıp içeri getiriyorum. Bu görüntüden rahatsız olma hakkım yok mu? Anlatabiliyor muyum? Çok da anlatmak istemiyorum aslında.

GENELLEMEYE BENİ DE DAHİL ETMESİ KOYDU

Peki Yılmaz Erdoğan'ın anlattığı üçkağıtçı, ikiyüzlü kadın tipi size uyuyor mu?

- Tabii ki hayır. O yüzden beni genellemenin içine dahil etmesi koyuyor.

Onunla şöhreti ve parası için mi birlikteydiniz? Onu kapana mı kıstırmaya çalıştınız?.

- Evet, çalıştım ama olmadı! Galiba bakire olmadığım için işler ters gitti! Yılmazcığım, lütfen kızma, arada ben de şaka yapıyorum. Yılmaz çok akıllı bir adamdır, şöhret ve parası için onunla birlikte olduğuna inandığı bir kadınla üç saniyeden fazla kalmaz. Ya da almak istediğini aldıktan sonra onu yollar. Bence bu kadar içler acısı bir durum yok ortada. Bu kadar acıklı değil vaziyet yani.

TERCİH ETMİYORSAN YAŞAMA KENDİNE BAŞKA DÜNYA YARAT

Depresyon ve yalnızlık...

- Bak orada haklı. O kalabalığın içinde yalnız. Evinin içinde bile bir kalabalıkla yaşıyor. Bu kalabalığa biraz da ihtiyacı var. Onaylanmak istiyor, bir de kendi içinde bu kadar yalnızlıktan ortalıktaki o insanlar ruhuna iyi geliyor. Galiba yani.

‘‘Bu camiadan olmayacak kızlar’’ deniyor. Peki o zaman neden bu camianın içinde olan kızların peşinde koşturuluyor?

- Ne bileyim. Güzel kadın takıntısı diyeceğim. Ama dışarıda şöhret olmayan milyonlarca güzel kadın var. Aynı ortamlarda bulunmak belki. Hani sosyete denilen bir şey var ya güya, onlar da 150 kişi ve hepsi birbiriyle beraber. Aynı hesap. İnsanlar ne yaparsa yapsın, yeter ki birbirinin arkasından konuşmasın. Ya da tercih etmiyorsan yaşama, kendine başka bir dünya yarat. Git spor yap, orada farklı insanlarla tanış. Heykel kursuna git, yemek kursuna git...

Mesele şu mu: ‘‘Benim peşimden koştu koştu sonra da beni beğenmedi’’.

- Yok canım. Asla. Bizim aramızda aşk yoktu ki...

O zaman neden beraber oldunuz?

- Bir şeyi yaşamak istedik, yaşadık. Ama başından beri uzayıp kısalmayacağımızı biliyorduk. Aramızda ne evlilik lafı geçti ne bir şey. İkimiz de akıllı insanlarız, birbirimizi kandırmaktan başka bir şey olmazdı.

Yılmaz Erdoğan yaşadığı ilişkilerden birtakım şeyler çıkarırmış. Siz 30'lu yaşlarda bir kadın olarak...

- Ben 28'im!

Peki 28 yaşında bir kadın olarak ne tür dersler çıkardınız?

- Ben öyle dersler çıkarmaktan hoşlanan bir kadın değilim. Hayatı olduğu gibi yaşarım. Ama kendi kendime şöyle diyorum: Gazetede resmi gözükmüş bir adamla birlikte olunmayacak!

Yılmaz Erdoğan bu röportajdan sonra size küsecek mi?

- Bilmiyorum ki. Ama ben Yay burcuyum, kimseye küsemem, onu biliyorum. Ben eski sevgilimin yeni kız arkadaşına bile ‘‘Merhaba. N'aber?’’ diyorum, kızın bembeyaz oluyor suratı. Halbuki ne var bunda. İlla düşman mı olmak gerekiyor?

DİLİM VARMIYOR SÖYLEMEYE AMA

Bir kadının yaşı ilerlemişse ve hálá bakireyse, ‘‘Kendimi evleneceğim adama saklıyorum’’ diyorsa mutlaka bir şey vardır. Dilim varmıyor söylemeye ama ya kadın çirkindir ya onu kimse beğenmiyordur da başka bir sakatlık vardır. Bana normal gelmiyor. Ama tabii herkesin benim gibi düşünmesi gerekmiyor.

DALAĞI OLMAYAN BİRİYLE BİRLİKTE OLMAM!

Şu bekaret meselesi bana nasıl geliyor biliyor musun, ‘‘Dalağı olmayan biriyle birlikte olmam!’’ demek gibi bir şey. Garip yani. Ya birinin kulak zarı patlaksa ne olacak? Yılmaz'inki gerçekten talihsizlik. Üstelik o kadar akıllı bir adamdır ki, istemediği hiçbir soruya cevap vermez. Geyik muhabetti olmuştur, onun da düşünmeden ağzından çıkmıştır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!