Yıllarca bu masallarla uyutulduk

Güncelleme Tarihi:

Yıllarca bu masallarla uyutulduk
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2013 01:31

İkbal Bayrak, Masal Bitti adlı kitabıyla masallar ve atasözleriyle kadın ve erkeklerin bilinçdışlarına yerleşen yanlış düşünce kalıplarını yerle bir ediyor. Yıllarca hangi masallarla uyutulduğumuzu kitabın yazarı Bayrak’tan dinleyelim

Haberin Devamı

İnsanlık tarihi boyunca bastırılmış ve örselenmiş kadınların durumunu sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ele alan çok sayıda inceleme yapıldı. Ancak okuduğum bir kitap bu konuya farklı bir gözle bakmamı sağladı. Clarissa P. Estés, ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’da gerçekten farklı bir yaklaşımda bulunuyordu. Kadınların çoğu zaman farkında olmadan içselleştirmek zorunda bırakıldıkları eziklik ve yetersizlik duygusuna, bastırılmış cinsel güdülerine çok değişik bir malzemeden yaklaşıyordu: Masallar! İnsanlığın ortak bilinçaltının aynaları olduğunu düşündüğü masallar aracılığıyla kadın zihninin derinliklerine iniyor ve birçok açmazdan kurtulmalarına yardımcı olacak masal tadında terapiler uyguluyordu. Bu kitabı okuduktan sonra Estés’in yaptığını daha basit bir dille yapabilir miyim diye düşünerek bu kitabı yazmaya karar verdim.

Haberin Devamı

Yıllarca bu masallarla uyutulduk

Anne babaların özellikle çocukluğun ilk yıllarındaki davranışları ve sözleri bütün yetişkinlik boyunca etki yaratan önermeler oluyor. Yetişkinlerin ruhsal sorunlarının büyük bir kısmının kaynağı bu önermelerin yerleştiği bilinçdışı kaynaklı. Psikanalistler kişilik gelişiminin ailemizden kalıtımsal olarak getirdiğimiz özellikler ve anne karnından itibaren yaşadığımız deneyimler sonucu oluştuğunu düşünüyor. Olaylara nasıl tepki vereceğimizi bebeklikten itibaren öğreniyoruz. Kimse bilinçli olarak olumsuzluklara kodlamıyor elbette çocuklarını. Masallarla masum uykulara yatırırken aslında hayat boyu bize çelme takacak yanlış fikirleri kazıyorlar aklımıza. Bütün masalların en vazgeçilmez unsurlarının başında beyaz atlı prensler geliyor. Kadınlar tıpkı Uyuyan Güzel masalındaki gibi pasif bir şekilde bir gün bir prensin gelip onları kurtarmasını bekliyor.

PAMUK PRENSES KİMSEYE YARANAMAZ

Evlendikten sonra kadını Pamuk Prenses’in hayatı bekliyor. Sessiz, itaatkâr, uysal, uyumlu olması öğütleniyor. Ona verilen görevlerin tamamını eksiksiz bir biçimde yerine getirmesi bekleniyor. O sadece bir kişinin değil yedi kişinin sorumluluğunu yükleniyor, adeta saçını süpürge ediyor ama yine de kimseye yaranamıyor. Ne kadar üstesinden gelmesi zor olsa da evlilik içinde kadının büyük sorumlulukları yerine getirmeye gönüllü olmasının temelinde bu masalların önemli rolü var. Enerjisini kendinden çok etrafındakileri mutlu etmeye harcayan bir kadın hem kendi mutsuz oluyor hem de hiçbir şeyi tam yapamadığından çevresi tarafından eleştiriliyor. Pamuk Prenses ve Kül Kedisi gibi masallar bizi kendini kurban etmenin bir erdem olduğuna ikna ediyor.

Haberin Devamı

EVLİLİK BÜYÜLÜ BİR KURTULUŞ UMUDU

Klasik masalların neredeyse hepsinde bir prenses evlilik çağına gelinceye kadar hanım hanımcık bir şekilde oturuyor. Bir beyaz atlı prensin gelip onu kurtarmasını ve telli duvaklı bir şekilde evlenmeyi bekliyor. Zor duruma düştüğünde; örneğin yırtık pırtık elbiselerle sokakta kaldığında, en sevdiği meyveden zehirlendiğinde ya da kuleye kapatıldığında bir prens tarafından kurtarılıyor. Evlilik romantize ediliyor, büyülü bir kurtuluş umudu olarak sunuluyor. Ulaşılmaya çalışılan nihai mutlu son hep evlilik. Kadınlar evlenene kadar Uyuyan Güzel ya da Rapunzel’in hayatını sürüyor.

POLLYANNA’CILIK OYNAMAMAK LAZIM

Günümüzde bir olumlu düşünce furyası var. Her ne olursa olsun olumlu düşünmemizi tavsiye ediyor pek çok uzman. Pozitif düşünce elbette önemli ama her zaman mümkün değil olumlu olmak. Bazen şartlar gerçekten olumsuz olabiliyor. Yoksayarak bir yere varamıyoruz. Eğer değiştiremeyeceğimiz bir olumsuzluk içindeysek yapmak gereken şey durumu kabul etmek, nedenlerini düşünmek sonra olumlu hissetmek. Önce durumla yüzleşip sonra Polyyanna’cılık yapmak lazım.

Haberin Devamı

KADERCİ KÜL KEDİSİ

Kül Kedisi’nin öğütlediği en önemli değer hiç kimseye hayır diyememe. Onu odasından atıyorlar, ‘Kaderim böyleymiş’ diyerek kabul ediyor, bütün evin sorumluluğunu üzerine yıkıyorlar sesini çıkarmadan razı oluyor. Bu masal, kadercilikle yaklaşarak başımıza ne gelirse kabul etmeliyiz fikrini yerleştiriyor. Kadınlar ‘Alnımın yazısı’ diyerek hayatlarındaki olumsuzluklara katlanmak zorunda olduklarını düşünüyorlar. Mutsuzluğunu sorgularsa ortaya dökülebilecek cevaplar aileyi zedeler, düzeni bozar diye kabullenicilik öğütleniyor. Kül Kedisi hamaratlığa da bir övgü aynı zamanda. Kendini kurban etmenin bir erdem olduğu fikrini yerleştiriyor.

Haberin Devamı

BASMAKALIP
ERKEK MODELİ

Prensesin güzelliği masalların çoğunda altı çizilen bir öğe. Tıpkı günümüzde kadınlara dayatılan güzellik ideali gibi. Kadınlar güzelleşmeyle uğraşıp bütün enerjilerini buna harcamalı. Kül Kedisi’nde üvey anne ve kız kardeşleri kötü ve dolayısıyla çirkin karakterler. Aralarındaki rekabet de kadın kıskançlığını doğuruyor. Kadınlar kendileriyle uğraşıp birbirleriyle rekabet ederken erkek karakterlerse ülke yönetiyor, savaşa gidiyor, hayatın çok daha önemli meseleleriyle uğraşıyor, kadınları kurtarıyorlar. Masallar elbette sadece kadınlara değil erkeklere de basmakalıp roller biçiyor. Onlar da her zaman güçlü, kuvvetli, mantıklı, doğru kararlar alan ve birini kurtarma vazifesiyle donanmış haldeler.

Haberin Devamı

Atasözleri ve deyimler de masum değil

Düşünmeden söylediğimiz atasözleri ve deyimler de kadın ve erkeklerin bilinçdışına belli kodlar yerleşmesine sebep oluyor. Evlenmeden önceki gönül ilişkilerinde namus kadın ve erkek için farklı yorumlanıyor. Erkeğin ilişkisi ‘elinin kınası’ kadınınki ‘yüz karası’. Şiddet bir terbiye aracı olarak görülüyor atasözlerinde; ‘Kızını dövmeyen dizini döver’ ya da ‘Dayak cennetten çıkmadır’ gibi. Kadının kaderine razı olması da öğütleniyor. ‘Kan kusup kızılcık şerbeti içtim’ demeli kadınlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!