Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Kasım 20, 2011 00:00
Kahve Dünyası demek benim için ikram demek. Kahve kadar çikolata demek. Draje demek, lokum demek, çilek kaplısına ve kestanelisine ölmek demek. Sekiz yıl önce Türkiye’de hayatımıza giren Kahve Dünyası, yurtdışındaki ilk mağazasını cuma günü Londra’da açtı. Londra’nın en canlı meydanlarından Piccadilly’de, İngiliz Kraliyet Ailesi’ne ait iki katlı 560 metrekarelik binada açılan mağazanın ilk gününde oradaydım. İşte açılış heyecanı ve İngilizlerin ilk gün şoku
İki gün önce, öğle vakitleri... Londra’nın en işlek bölgesi Piccadilly Circus’ta açılan Kahve Dünyası’nı görmek için caddede koşar adım ilerliyorum. Merakım büyük! Acaba neye benziyor, gerçekten Kahve Dünyası Türkçe mi yazıyor, tabelası Londra caddesinin orta yerinde nasıl duruyor, İngilizler dükkandan içeri girince ne düşünüyor gibi sorular var kafamda.
Mağazaları, restoranları, başka kahve dükkanlarını geçiyorum ve nihayet Londra’nın en büyük kitapevi Waterstone’s’un kapı komşusu olan ‘Kahve Dünyası’ tabelasını (evet gerçekten Türkçe) görüyorum. Kapıda birkaç meraklı bakış ama içerisi tıklım tıkış! Kimi Kahve Dünyası’nı doğru telaffuz etmeye çalışıyor, kimi anlamını soruyor, kimi çocuklar için ikram edilen çikolatalardan üçer beşer ağzına sokuşturuyor. Ortalık bayram yeri gibi.
Personelin yüzde 55’i Türk. Geri kalanı İtalyan, Litvanyalı ve Brezilyalı. Her biri ilk müşterileriyle özenle ilgileniyor. Markayı tanıtıyor, ürünleri nasıl bulduklarını soruyorlar. Uzun uzun Türk kahvesi ve Türk lokumunu anlatıyorlar. İngilizler şaşkın. Çayın ana vatanı kahveye, kahve markalarına alışık ama halk, çikolata ve kahvenin bu yoğun birlikteliğine ilk kez tanık oluyor. Mağazanın içinde, gözlerinin önünde hem çikolata hem de kahve üretiliyor.
TÜRK KAHVESİ BEDAVA
Mağazanın mimarisini Mustafa Toner ve ekibi üstlenmiş. İçeri girer girmez atmosfer içinizi ısıtıyor. Meşhur Türk misafirperverliğinin canlı uygulamasıyla ağırlanıyorsunuz. Bugüne kadar Türkiye’deki tüm mağazalarında uyguladıkları ikram geleneğiyle Londra’da da yaşatıyor. Masaya oturur oturmaz hemen önünüze çikolata kaplı drajeler geliyor. Kasa önünde hazır bulunan isteyenin istediği kadar yiyebileceği çikolatalar bir tarafa, yılbaşına kadar Türk lokumu ve Türk kahvesini bedava!
Mönü Türkiye’dekiyle tamamen aynı. Dikkatimi çeken en önemli şey lokumun Türkçe yazılması. ‘Turkish Delight’ açıklama olarak yer alıyor. Hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim. Ama en hoşuma giden detay masalarda bulunan ve Türkiye’ye has kahve içme alışkanlıklarımızı İngilizlere anlatan kitapçık. Dudak payından, eline sağlık demekten, kahve falından bahsediyor... Raflarda Bülent Erkmen tarafından tasarlanan ödüllü İstanbul çikolataları satılıyor. Yine masalarda ‘From İstanbul With Love - İstanbul’dan Sevgilerle’ kartpostalları... Tüm bu ayrıntılar bana “bu işte bir kadın eli var” dedirtiyor. Haklı da çıkıyorum. Çünkü Kahve Dünyası markasını bir kadın yönetiyor: Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alev Altınkılıç.
“Bizim için müşterilerimiz misafirlerimizdir” diyen ve bunu şirket anayasanın baş maddesi yapan Alev Hanım, Londra’daki işlerle de titizlikle ilgilenmiş. Çocuklara özel dondurma kaplarının tasarlanmasından makaron raflarının aydınlatmasına, İngilizlere has ikonların kahve dünyasının özel ürünleriyle ilişkilendirildiği Amerikan servislerinin yaratılmasından, vitrinlerde sergilenen Türk el sanatları objelerine kadar...
68 ÇEŞİT KAHVE
Kahve Dünyası’nda; Türk kahvesinden espressoya, sahlepli kahveden cappucino ve aromalı kahveye toplam 68 kahve çeşidi bulunuyor. Çikolata koleksiyonu da çok zengin. Madlenlerden lokumlara, badem ezmelerinden spesiyallere, trüflerden drajelere kadar... Dondurmaları yüzde 100 sahlepten günlük, taze ve katkısız olarak üretiyor. Sorbelerin tamamı gerçek meyveden. Kekler, kurabiyeler, sandviçler, pastalar, kişler ve kruvasanlar da unutulmaması gereken diğer lezzetler.