Güncelleme Tarihi:
Geçen perşembe sabahı gerçekleştirilen basın toplantısında SSM Müdürü Dr. Nazan Ölçer’in de esprili bir üslupla söylediği gibi, “Bu sergiyle Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı olduğunu duymayan kimse kalmayacak.” SSM, kutlamalar kapsamında bir dizi sergi gerçekleştirdi bu sene. Son olarak da 17 Haziran’da ziyarete kapanan ‘Rembrandt ve Çağdaşları’ sergisini açmıştı. Bu kadar kısa sürede yeni sergi ‘Kobra - Özgür Sanatın 1000 Günü’ nasıl yetiştirildi, diye merak edeceksiniz. Nazan Ölçer’e, dar vakitte bunca işin altından nasıl kalkıldığını sorduğumuzda “Bir kapıdan ‘Rembrandt ve Çağdaşları’ sergisinin eserleri çıkarken, diğerinden Kobra sanatçılarının eserleri giriyordu” diyerek vaziyeti açıklıyor. Kolay değil, 10 günlük bir hazırlık sürecinin eseri Kobra sergisi ve Ölçer’in de söylediği gibi böylesi kapsamlı bir sergi için ‘bir rekor’. Yine de, her sergiyi mükemmeliyetçi bir titizlikle hazırlayan SSM ekibi, yine başarılı bir sergiye imza atmış.
NEDİR BU KOBRA HAREKETİ
Kobra hareketi, Fluxus ile birlikte, 20’nci yüzyılın ikinci yarısının önemli bir sanat akımı olarak kabul ediliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, yeni ve özgür bir sanat formu oluşturmayı amaçlayan genç avangard sanatçılar tarafından kurulan bir akım. Ancak ‘resmi’ ömrü çok kısa, Kasım 1948’den Kasım 1951’e, yalnızca 1000 gün kadar sürdü. Sergi de adını buradan alıyor zaten: ‘Kobra-Özgür Sanatın 1000 Günü’.
Ama bu kısacık varlığına rağmen dünyayı etkileyecek özgür ve spontan bir sanat biçimi doğurmayı başardı, Kobra. Son derece çocuksu ve renkli üslubuyla yarattığı etki, Avrupa’da 1945’ten sonra sanatın gelişmesinde büyük rol oynadı. Ayrıca bir dizi kuramsal fikrin doğuşuna da zemin hazırladı.
1948’de Paris’te doğan sanat akımı, ismini kurucu üyelerin yaşayıp çalıştığı üç başkentin ilk harflerinden alıyor: Kopenhag (Danimarka), Brüksel (Belçika) ve Amsterdam (Hollanda).
Kobra sanatçıları, spontan bir anlatımla çocuk resimleri ve halk sanatını anımsatan garip yüzlerle maskeler yaptılar. Sertlik, güç ve aşırı duygusallığın bir arada olduğu eserler bunlar. Uluslararası bir hareketi doğuran Kobra sanatçıları, ifade şekli olarak gerçeküstücülüğü benimsediler. Hatta kendilerini karamsar, akıldışı ve düşsel bulan sanatçılar, yapıtlarında gerçek yaşam ve deneyimlerini işlerken, onlar inadına somut sanatın uyum ve düzen ilkelerinin karşısına dikildiler. Esin kaynaklarıysa, çocuklar ve akıl hastalarının yaratıcı dışavurumlarıyla örnekleyebileceğimiz ‘çok yönlü primitivizm’ oldu.
KAREL APPEL TAM BİR BARBAR
Kobra ressamları, hareketli soyuta benzer biçimde özgür kol hareketleri ve fırça vuruşları kullanıyor. Sergiyi gezip, Karel Appel’in çalışma biçimini gösteren ‘Karel Appel Gerçeği’ adlı kısa filmi izlediğinizde neden söz ettiğimizi kesinlikle daha iyi anlayacaksınız. Kobra akımının önde gelen isimlerinden Appel, tuvalin başına geçtiğinde gücünü hoyratlığından alıyor sanki. Canlı renklerdeki boyalarını kılıç kullanır gibi sürerken tuvaline, kendisinin de söylediği üzere, bir barbara dönüşüyor.
Şimdi sözümüz resim sanatına yoğunlaştı diye, Kobra sanatçılarının yalnızca resimle uğraştığı sanılmasın. Fırça ve kalemi aynı keskinlikle kullanıyorlar. Appel ve Corneille gibi ressamlar şiir yazarken, Lucebert gibi şairler de görsel sanata zaman ayırıyor. Ayrıca, büyük duvar resimleri ve Danimarka’daki bazı evlerin dekorasyonu gibi işleri ortaklaşa yapıyorlar. Deneylerinde kullandıkları teknikler ve malzemelerse sınırsız: boya, ahşap ve çamurun yanı sıra, sözcükler, harfler, sesler... Kısaca; şairler ve ressamların birlikte yarattığı büyülü bir sanat dünyası, Kobra. Üyeleri için önemli olansa; yaratma süreci, ürün değil.
Belki de anlatmak istediklerimizin hepsini, akımın kurucularından Hollandalı sanatçı Costant Nieuwenhuys’un Hollanda Deneysel Grubu’nun yayınladığı Reflex dergisinin kapağında yer alan cevabı karşılıyordur tüm sözlerimizi: “Resim renk ve çizgiden oluşan bir yapı değil, bir hayvan, bir gece, bir çığlık, bir insan ya da bütün bunların birleşimidir.”
LARS ULRICH’IN SALONUNU SÜSLEMİŞ
Kobra Modern Sanat Müzesi Sanat Direktörü Katja Weitering, Karel Appel’in ‘Femmes, enfants, animaux (Kadınlar, Çocuklar, Hayvanlar)’ adlı işini bir müzayededen aldıklarını anlatıyor. Eser daha önce Metallica’nın davulcusu Lars Ulrich’in salonunu süslüyormuş. Ayrıca Weitering’in dediğine göre; malzeme alacak parası dahi olmayan Appel, bu tuvali sokakta bulmuş. Daha sonra üzerine çalıştığı tuval, önceden Paris’teki bir cafenin tavanınında yer alıyormuş.
Kobra akımı bugün, yani sona erişinden 61 yıl sonra bile anlamını koruyor. Başta çoğunlukla olumsuz eleştirilerle karşılansa da, 20. yüzyıl sanat tarihi sayfalarındaki yerini aldı. Hatta, son zamanlarda yeniden ilgi odağı olmaya dahi başladı. Örneğin önemli bir gezici sergi ‘Klee ve Kobra: Çocuk Oyunu’ 250 bin kişi tarafından ziyaret edildi. Ayrıca Kobra sanatçıları, uluslararası piyasada son zamanlarda müzayede rekorları kırıyor.
‘Kobra-Özgür Sanatın 1000 Günü’ sergisi 16 Eylül’e kadar SSM’de görülebilir. Müze, pazartesi günleri kapalı. Giriş ücreti 4-12 lira arasında değişiyor. (212) 277 22 00.