Güncelleme Tarihi:
Bitlis’te Van depreminin izlerini daha şehre girerken görüyorsunuz. Yaklaşık 100 bina hasar görmüş, oturulamaz durumda. Emniyet Müdürlüğü binası bile boşaltılmış. 160 kilometre uzaklıktaki depremin yansıması böyle olursa, maazallah benzer bir depremde... Sözümüzü bitirmeden başkan yanıtı veriyor: “Bitlis yıkılır gider.”
Bitlis’in AK Partili Belediye Başkanı Fehmi Alaydın, ‘İthal başkan’ diye anılıyor. Üniversiteyi kazanınca Bitlis’ten ayrılmış. İstanbul’da Zeytinburnu Belediye Başkanı’na danışmanlık yaparken gelen teklifle 23 yıl sonra, 2009’da şehre bu kez belediye başkanı olarak dönmüş. İnşaat mühendisi Alaydın Bitlis’in konutlarına pek güvenmiyor. Zira yüzde 90’ı kaçak. Göreve geldiği günden beri, ‘Önce inşaat, sonra ruhsat’ anlayışını değiştirmeye çalışıyor, kaçak yapılarla mücadele ediyor.
“Başkan seçildikten 10 gün sonra baktım ana caddede bir barakaya kapı pencere takıyorlar. ‘Gidin durdurun’ dedim. İki gün sonra yıktırdık. Bitlis’in ünlü kabadayısınınmış. Sonra hem partilimiz hem de akrabamız, amcaoğlumun kayınpederinin hazine arazisi üzerindeki 25 yıllık deposunu yıktım. Ruhsatı yok, kimseye de para vermiyor. Küstü bana. Bir buçuk yıl konuşmadı. Arkasından dere kenarında sacdan yapılmış, depo gibi kullanılan 38 barakayı yıktım. Vatandaş ciddiyetimizi fark etti.”
BİR DE AJİTASYON YAPIYORLAR
Alaydın bu serüvene nasıl giriştiğini şöyle anlatıyor: “Bitlis gibi küçük şehirlerde yapılar 5-6 katı geçmemeli. İnşaatları kontrol edecek yeterli mühendis yok. En büyük sıkıntı da kamu binalarında. Seçim öncesi, bir vatandaş kamu binasıyla ilgili ruhsat alacak. Binanın kabasını bitirmek üzere bu arada, ruhsatsız çalışıyor. Böylelerini durdurunca ‘Huysuz belediye başkanı’ oluyoruz. 2011 seçimlerinde idam sehpasını hazırlamışlardı benim için. Ne o, Bitlis Belediye Başkanı çivi çaktırmıyor, ruhsatsız binalara müsaade etmiyor. Bir de ajitasyon yapıyorlar. Zaten işsizlik var, inşaat sezonu kısa diye... Birkaç müteahhidin işi... İnsanların büyük bölümünü arkalarına aldılar. Buna bizim parti teşkilatı, milletvekili adaylarımız da dahil oldu. ‘AK Parti, belediye başkanı yüzünden üçüncü milletvekilini kaybedecek’ dediler. Milletvekili adayları gece 12’de evime geldi, geri adım at diye. Geri adım atmadım, çünkü Allah’tan başka kimseye ödeyecek bir diyet borcum yok.
Buraya kadar geldiysem kendi dişimle, tırnağımla ve kendi doğrularımla, inandığım şeylerin arkasında durarak geldim. İnşaat konusunda radikalim, çünkü faturası ağır oluyor. Eğer birine haksızlık yapıyorsam Türkiye Cumhuriyeti’nin savcıları orada. Hakkı olana ruhsat vermiyorsam beni niye şikâyet etmiyorlar?
Geniş bir aşiretim yok, burada çok da az akrabam var üstelik. Bu kadar sıkı mücadele edeyim, birilerine haksızlık yapayım beni tutarlar mı? 2010’da partim kamuoyu yoklaması yapmış, dibe vurmuşum. “Başkan birkaç gömlek büyük geliyorsun oraya” dediler. Sağduyulu insanlar doğru iş yaptığımı görüyor. Üç ay sonraki yoklamada tam tersi çıktı.”
HER BİNANIN KÜNYESİ OLACAK
İşin temelinde yatan şu, parası olan herkes müteahhitliğe soyunuyor. Malzemeden çalmak istemeyen de var ama o çalmazsa usta çalıyor, demirci çalıyor.
Bir bina yıkıldığında, müteahhit, belediyeci, denetleyen ellerini kollarını sallayarak geziyorsa yapacak bir şey yok. Çok net kırmızı çizgilerimiz olacak ve kamuda bu işi kontrol edenler başka bir şeye tenezzül etmeyecek şekilde yüksek maaşlarla çalışacak. Başka yolu yok.
Bundan sonra Bitlis’te, belediyenin eğitiminden geçmeyen hiçbir ustaya demir bağlatmayacağım. Yeni yılda en az bir aylık eğitim alacaklar. Her binanın künyesi olacak. Demirini kim bağlamış, sertifikası var mı, yanındaki elemanlar eğitim almış mı bakacağız.
Bitlis’te kentsel dönüşüm başladı. 43 bin nüfusum var, ciddi bir çalışmayla üç yılda Bitlis’i yeniden yaparız. Eğer ?ehircilik Bakanlığı bir pilot il seçecekse Bitlis olarak hazırız. Yıkalım, yeniden yapalım.
EMDİĞİMİZ SÜT BURNUMUZDAN GELDİ
Bitlis maalesef kuralsızlıkların kanunlaştığı bir şehir. Vatandaş koltuğu kendisi yönetmeye çalışıyor. Daha önceki belediye de AK Partiliydi ama çöp toplamaktan acizdi. Yapılaşma desen öyle. Önce bina, sonra ruhsat mantığı hâkim. Plan iki katlı, adam 10 katlı yapmış, ruhsat almış. Binaların yüzde 95’i problemli.
?ehir tarih açısından, açık hava müzesi gibi. Gelenler, “Mardin’den eksiği yok” diyor. Anıtlar Yüksek Kurulu gelmiş gitmiş ama yerel yöneticiler bu işi kavrayacak seviyede olmamış. İki buçuk yıldır Bitlis’in tarihi siluetini ortaya çıkaralım diye bir gayretimiz var. Ama anamızdan emdiğimiz süt burnumuzdan geldi. Bir kat fazla almak için 2-3 ay peşimde koşanlar, araya hatırı sayılır kişileri koyanlar, “Başkanım biz kazanıyoruz, sen de kazan diyenler”, üzerime yürüyenler, hatta vurmaya çalışanlar... Ta ki depreme ve depremden sonra Başbakanımızın, “Seçimi kaybetsek de kaçak yapıları yıkacağız” sözüne kadar... Haklılığımız depremden sonra anlaşıldı.
İNSAN TAPUYU SORMAZ MI
2003’te bir yasa çıktı, 4916 sayılı yasa. ‘Kamu arazileri üzerinde yapılan bütün binalar kamuya geçer’ diyor. Cumhuriyet’in kurulduğu gün çıkmalıydı. Sekiz yıl önce Bitlisli bir müteahhit bir bloğu kendi arazisine, bir bloğu yandaki kamu arazisine dikmiş. Daireleri de satmış. Sonra Milli Emlak’a gitmiş, “Bu arsayı alacağım, demiş. Milli Emlak ‘Arsayla birlikte binayı da alacaksın’ deyince mahkemelik oldular. Mağdur vatandaş bana gelip ‘Ruhsat ver’, dedi. 8-10 yıl önce yapılan binaya ben niye ruhsat vereyim? Ama suç vatandaşımızda. İnsan, hayatını, çoluğunu çocuğunu emanet ettiği binanın, tapusu var mı diye sormaz mı?