Güncelleme Tarihi:
MERAL OKAY HAYATINI KAYBETTİ / WEB TV
AKCİĞER kanseri nedeniyle uzun bir süredir tedavi gören senarist ve oyuncu Meral Okay, 53 yaşında hayata gözlerini yumdu. “Muhteşem Yüzyıl”, “İkinci Bahar” ve “Asmalı Konak” gibi izlenme rekorları kıran birçok dizinin senaristliğini yapan Okay, dün sabah saat 06.00 sıralarında Baltalimanı’ndaki evinde öldü. Eşi Yaman Okay ile annesini de kanserden kaybeden sanatçının ölümü, sanat dünyasını yasa boğdu. Okay’ın en yakın arkadaşlarından Sezen Aksu haberi alınca fenalık geçirdi. Okay’ın evine koşan sanatçı, burada yeniden rahatsızlanınca kendi evine dönmek zorunda kaldı. Sakinleştiricilerle ayakta durmaya çalışan ve üç gündür Okay’ın evine gelip gittiği öğrenilen Aksu, acısını “Onu Reha’yla (Muhtar) Ahmet’in (Utlu) oturdukları yerin arasında bir eve yerleştirmiştim, acil bir durumda ikisi de ulaşırlar nasılsa, gözüm arkada kalmaz diye. Gitti ömrümün geri kalanı, yetemedim” sözleriyle dile getirdi.
MERAL OKAY'IN HAYATINDAN- Fotogaleri
EŞİNİN YANINA GÖMÜLECEK
Meral Okay vefat ettiği sırada, babasının da evde olduğu öğrenildi. Ölüm haberinin ardından sanatçının evi ziyaretçi akınına uğradı. Okay’ın cenazesi, vasiyeti üzerine bugün Bebek Camii’nden kaldırılacak. Öğle namazını takiben kılınacak cenaze namazının ardından Okay, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Sanatçı, pankreas kanseri nedeniyle 1993 yılında, 41 yaşındayken hayata veda eden eşi Yaman Okay’ın yanına gömülecek.
Acımız çok büyük
Meral Okay’ın abisi Mecit Katı, acısını “Ben bir kişiyi değil, birçok kişiyi kaybettim. Sevgilimi, arkadaşımı, kardeşimi kaybettim. Acım çok derin” sözleriyle dile getirdi. Katı, Okay’ın 2004 yılında Ayşe Arman’a verdiği röportajda öldükten sonra yakılmak istediğini söylediği hatırlatılınca, “Acımız çok derin. Size yarın (bugün) Bebek Camii’nde namazını kılacağımızı ve Zincirlikuyu’da toprağa vereceğimizi söyleyebilirim” dedi.
SON İŞİ MUHTEŞEM YÜZYIL
20 Eylül 1959’da Ankara’da doğan Meral Okay, beş yıl devlet memurluğu yaptı. Okay, bu süreçte Toprak Mahsulleri Ofisi’nin Dünya Bankası projelerinde ve TBMM’nin Atatürk’ün 100. yaşı kutlamaları çerçevesinde kurulan bir komisyonunda yer aldı. 1984 yılında sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Okay’la evlendi. Eşini 1993 yılında kanserden kaybeden Okay, daha sonra İstanbul’a taşınarak Günaydın Gazetesi’nde çalışmaya başladı, dergicilik, yayıncılık, yapımcılık, Sezen Aksu ile sahne çalışmaları yaptı, şarkı sözleri yazdı. Başrollerini Şener Şen, Türkan Şoray, Ozan Güven ve Nurgül Yeşilçay’ın paylaştığı “İkinci Bahar” dizisiyle ünlenen Okay, bir filmde yapımcılık denemesinde de bulundu. Okay, son olarak “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin senaristliğini yapıyordu.
KASAP MELAHAT İLE GÖNÜLLERDE TAHT KURMUŞTU / WEB TV
Melek Ulagay Geçen teknelere baktık
Sezen hep yanındaydı
Kimin başı ne zaman nerede sıkışırsa, herkes bilirdi ki Meral Ablamız var. En son iki hafta önce kemoterapi gördüğü hastanede görüştük. Durumunun ağırlığını fark etmişti. Yaşamı ciddiye alan insanların ölüm karşısındaki duruşu daha dirayetlidir. Meral Okay’da bu duruş vardı. Meral’i Sezen Aksu hiç yalnız bırakmadı. Sezen, Yaman Okay’ın hayatını kaybetmesinin ardından Meral’in çalışması için en büyük gayreti gösteren kişidir. Sezen’in emeği büyüktü.
12 Eylül göndermesi
Gazeteci Reha Muhtar ise, “Biz aynı yıl doğmuştuk Meral ile o da Ankaralı’ydı ben de. Darbelerden, işkencelerden, ölümlerden sonra herkes kendisine kalanlarla bir meslek sahibi olmaya çalıştı. O mesleklerini en iyi şekilde yapmaya çalıştılar. Meral de senarist oldu ve en güzel senaryoları yazdı. Tam 12 Eylül’ün yargılandığı günlerde o kuşağın ayakta kalan en önemli temsilcilerinden birini de kaybettik. Elbetteki o süreç yargılanmalıdır. Ama ben arkadaşım adına şunu söylemek istiyorum 78 kuşağı çok üzüntüler yaşadı. O kuşak darbeler yargılanırken darbelerin temsilcileriyle, o darbelere neden olanlarla beraber mağdur olmak istemezdi Meral. Onlarla birlikte mağdur olmak istemiyoruz” diye konuştu.
Bana gelirsin çay içeriz
Meral Okay ile aynı hastanede tedavi gören dizi oyuncusu Didem İnselel “Böyle Bir Şey Var mı” programına bağlanarak Meral Okay’ı ziyaret etmesini anlattı: “Meral Okay’ı üç gün önce hasta odasında ziyaret etmiştim. Yanında Emel Hanım vardı. Sağlığı çok iyi görünüyordu. Hatta bana iyileşir iyileşmez bana gelirsin çay içeriz demişti. Cumartesi günü taburcu olmuştu. Öldüğünü duyunca çok üzüldüm.”
2004’TE BÖYLE KONUŞMUŞTU
Yakılmak istiyorum
Meral Okay, 2004 yılında Ayşe Arman’a verdiği röportajda öldükten sonra yakılmak istediğini söylemişti. İşte ünlü senaristin, “ölümden sonra yanma hakkı”nın tartışıldığı o günlerde verdiği röportaj...
Son yolculuğunuza nasıl çıkmak istiyorsunuz?
- Kafadan soruyorsun yani. Peki o zaman. Kendi ölüm biçimime ve ritüelime ben kendim karar vermek istiyorum. Dünyaya gelirken bu kararlara eşlik edemiyoruz. Ama izin versinler de, son yolculuğumuza nasıl istiyorsak öyle çıkalım: Ben yakılmak istiyorum!
Toprağa karışmak varken, neden yakılmak? Bu fikir size niye cazip geliyor?
- Çünkü ben toprak sevmem, su severim! Su gördüğümde dünyanın en mutlu insanı olurum. Suyun üstünde, suyun kenarında, suyun altında kendimi huzurlu hissederim. Beni yaksınlar, küllerimi de götürüp Gökova’ya bıraksınlar. Yoksa kavanozda durayım, kütüphanede baş köşede olayım gibi fetişlerim yok yani...
Acaba siz kendinizi Budizm’e yakın mı hissediyorsunuz?
- Yok canım. Ne Budizm’e yakınım ne İslam’a uzağım. Üstelik son derece inançlıyım. Ben sadece şunu savunuyorum: Öldükten sonra bedenimizle ne yapacağımız bizim tasarrufumuzda olmalı. Devletin değil! Kim nasıl karışabilir benim ölüm biçimime ve ritüelime? “Günahtır, ayıptır!” gibi kavramlar bile sadece beni bağlar. Ben özgür irademle diyorum ki, çözümsüz bir hastalığa yakalanmışsam, ötenazi hakkım olmalı. Bu, benim insan olarak en doğal hakkım. Organlarımı da bağışlayabilmeliyim ve dilersem toprağa gömülmek yerine, kül haline gelip suya karışabilmeliyim...
Peki arkanızdan dini ritüel yapmak isteyenler olursa?
- Buyursunlar! Benim arkamdan dua mı okuturlar, namaz mı kıldırırlar ne isterlerse yaparlar. Bu da geride kalanların tasarrufu. Oraya da bir yaptırım koymak istemem...
Ayıptır sorması sizin cenaze töreniniz nasıl olacak?
- Pekala bir deniz kıyısına gelebilirler. Orada bana bir selam ederler ve olay biter. Esas olan insanların gönlünden geçirdikleri değil midir? Sevdiğiniz birini kaybettiğinizde gözünü kapatmanız onu hatırlamanız için yeterlidir. İlla mezarına mı gitmek gerekir?
Peki şöyle bir hayaliniz yok mu: Sevdiklerinizle koyun koyuna yatmak...
- Benim öyle meraklarım yok. Çok isterlerse Yaman’ın taşının altına benim de adımı yazabilirler. O kadar. İnsan son nefesini verince, ruh bedenden ayrılıyor ve o fiziki bedeninin zaten bir değeri kalmıyor. O yüzden de ben toprağa karışacağıma, sudaki organizmalara karışmayı tercih ediyorum. Herkes bu yolculuğu yapmak zorunda değil. Ama insanların tercihlerine saygı duymak zorunda. Bir de tabii işin şöyle bir yanı var: Binlerce dönüm arazi gidiyor mezarlıklara. Zaten şu anda üst üste, yan yana durumlar var. Oralar orman olarak kullanılsa ya...
Yine de “adres”inizin belli olmasını istemez misiniz?
- Su. Su gördükçe beni anımsarlar. Tamamdır. Zaten gerçek adres bence insanların kalbidir...
YAMAN’I EN YAKIŞIKLI HALİYLE GÖRECEĞİM
Sizce şöyle bir şey var mı: Bazıları ölümden daha az korkuyor, bazıları daha fazla korkuyor?
- Ben bilemem bu sorunun cevabını. Ama şunu biliyorum: Şu anda ölümden filan korkmuyorum. O kadar boktan şeyler yaşadım ki şu hayatta. Eskiden araba süratli gitse bile gerilirdim, 160’a çıktığında “Eyvah kaza olacak” derdim, artık bu tip korkularım kalmadı...
Ölmek için mi yaşıyorsunuz yani!
- Yok canım, hepimiz o ya da bu şekilde bize bahşedilen zamanı dolduruyoruz. Tabii ki sağlıklı doldurmak isterim. Ama hep yakınlarıma söylemişimdir, eğer çözümsüz bir hastalığa yakalanırsam, tedavi kabul etmem diye. Ki kanser olma riskim bayağı yüksek, annem ve anneannem kanserden vefat etti. Üstelik başıma böyle bir şey gelirse, o sürecin nasıl bir şey olduğunu da biliyorum. Ve o şartlarda asla yaşamak istemiyorum. Ne kendim yaşayayım ne de yakınlarıma yaşatayım. İnsan hayatı onurlu bir şey. Ben o yüzden ötenaziyi savunuyorum. Doğumuma ben karar veremiyorum ama ölüm biçimime, bir hastalık vuku bulduğunda ben karar verebilmek istiyorum.
Böyle bir vasiyetiniz olacak mı?
- Elbette. Ölünce annemi o çocukluğumda hatırladığım Ava Gardner’a benzeyen haliyle göreceğim. Yaman’ı da en yakışıklı, en filinta haliyle. Onlar da benim en güzel zamanlarımı görecekler.