Güncelleme Tarihi:
HAKAN ERATİK FOTOĞRAFLARI
“Huzur Sokağı”nda huzuru buldunuz mu?
- Evet, buldum.
Birçok dizide başı örtülü kadın karakteri var, neden bu dizide bu kadar öne çıkarıldı?
- Kitabın yazarı Şule Hanım’la alakalı. O kesime hitap eden bir roman yazmış yıllar önce. O hikayeyi okuyup da kapanan çok insan var. Hatta çocuklarına Bilal, Feyza isimleri koyanlar var. Çünkü fenomen olmuş, bir şekilde çığır açmış bir roman. Ben de baktım; acaba hiç mi türbanlı insan yok majör kanallarda diye. Evet yok. Kapalı insan var ama türbanlı yok. Aslında bıçak sırtı bir mevzu Türkiye açısından. İnsan, problemin üzerini ne kadar çok örterse, ona zarar vermeye devam edecektir. Ne zaman ki o problemin farkına varıp, ortaya çıkarıp onunla barışırsa o zaman onu iyileştirmek çok daha kolay olacaktır. Bu noktada dizinin çok faydalı olacağını düşünüyorum. Yüzde 60’ın üzerinde kapalı insanın yaşadığı bir memlekette bu durumu ne kadar hasır altı yapabilirsiniz ki? Bu dizi açık–kapalı ayrımını yok etmek anlamında da önemli bence.
Elbette ki ayrım olmasın. Fakat türban takmayanların sadece diskolarda eğlenen, nerede akşam orada sabah şeklinde dolaşan, ahlaksız bir şekilde yansıtılması ayrımcılık değil mi sizce?
- Romanda bu kesin çizgi biraz daha net gözüküyor ama dizi versiyonunda öyle değil. Eğer gerçekten alıcı gözle izlerse insanlar şunu görecekler; kapalı olanların içinde de fesatlar ve kötüler var bizim dizimizde. Tam tersi, diğer tarafta açık olanlarda alkol alan iyi insanlar var. Her şey iç içe. Kötülerin içindeki iyilikler, iyilerin içindeki kötülükler durumu.
Sizin bu işin içinde var olma nedeniniz; dışlandığını söylediğiniz insanlara destek olan bir işte yer almak mıydı, yoksa parası mı çok iyiydi?
- İlk önce menajerime ulaştılar ve benimle çalışmak istediklerini söylediler. Gittim konuştum. Hikâyeyi çok beğendim. Ses getirecek, ilgi çekecek bir işte olmak çok önemliydi. Böyle bir sosyal sorumluluk güdüsüyle girmedim. “Kapalıları da koruyalım” diye düşünmedim. Onların şu anda öyle bir şeye ihtiyaçları da yok ayrıca.
“YEŞİM SALKIM’IN EŞİ” DİYE ANILMAKTAN RAHATSIZ DEĞİLİM
Eşiniz Yeşim Salkım’la bir dizide birlikte oynuyor olmak nasıl?
- Biz beş sene önce “Sessiz Gemiler” dizisinde tanışmıştık. Sonra evlendik. Birlikte oynamak çok keyifli. Çünkü çok iyi tanıdığım bir insanla oynuyorum ve iyi bir oyuncu.
Siz evlenmeden önce sanki oyunculuğunuzla daha göz önündeydiniz ama evlendikten sonra “Yeşim Salkım’ın eşi Hakan Eratik” oldunuz. Neden?
- Çok normal bu. Çünkü Yeşim Salkım 20-25 senedir bu ülkede şöhret olmuş, popüler kültürde çok yukarılara çıkmış, inişler çıkışlar yaşamış, herkesin tanıdığı bir yıldız. Ben ömrümün sonuna kadar, eğer Yeşim’le evli kalırsam, “Yeşim Salkım’ın eşi” olarak anılabilirim. Benim açımdan bir sorun yok.
Sonuçta siz bir oyuncusunuz. Sanatçıların yüksek egoları olduğundan söz edilir hep. Sizin egonuz yok mu?
- İlk başlarda bu beni biraz üzen bir durumdu. Ben bu kadar uğraşıyorum, kendi ismimle, kariyerimle bir yere gelmeye çalışıyorum diye. Orada devreye şu giriyor: Ne için, nelerden vazgeçebildiğiniz çok önemli. Özellikle çocuğum olduktan sonra benim kişisel şöhretimden çok, evdeki huzurum önemli. “Yeşim Salkım’ın eşi” yargısından hiç gocunmadım. Çünkü vazgeçtiklerim ve kabul ettiklerim vardı. Kendi kariyerimden vazgeçmiş durumda değilim. Bunu zamanla daha ilerilere taşımak, yükseltmek, ismimi Türk sinemasına iyi bir aktör olarak yazdırmak benim zaten çok küçük yaşlardan beri hayalim. Öldüğümde; “İyi oyuncuydu rahmetli” desinler istiyorum. Ben işimi iyi, doğru yapayım, tatmin olayım, bu benim için yeterli. Çünkü ben şöhret tutkusu olan bir insan değilim. Hırslıyım. Ama bu hırsı öfkeye dönüştürmüyorum. Dönüştürürsem bu bana ve evliliğime zarar verir. O zaman Yeşim’i kıskanırım. O zaman Yeşim Salkım’ın kocası olmak beni rahatsız eder. Ama ben sadece işimi yapmak istiyorum.
İLİŞKİMİZDE HALEN HUZURSUZLUKLAR YAŞIYORUZ
Bir süre önce eşinizle ayrılığın eşiğine geldiğinize dair haberler çıktı. Doğru muydu o haberler?
- Tamamen yalan ya da doğru diyemem. Birtakım sorunlar yaşıyorduk her ilişkide olabileceği gibi. İnsan babasıyla da, annesiyle de, kardeşiyle de çok uzun süre bir arada kaldığında tartışabiliyor. Çok ufak şeyler bile insana batmaya başlayabiliyor, ki evlilik çok daha zor bir şey bu açıdan baktığınızda. Dolayısıyla ilişkimizde halen inişler çıkışlar yaşıyoruz, huzursuzluklar yaşıyoruz. O dönem de öyle bir dönemdi. Evet, zor dönemler yaşadık ama atlattık.
Ayrılmanın eşiğine geldiniz mi gerçekten?
- Yok, öyle avukatlarla görüşülüp de o aşamaya gelinmedi ama bu pamuk ipliğine bağlı bir durum. Şu an her şey yolundadır, iki saat sonra “Aman” dersiniz. Her şey insanlar için.
Yeşim Salkım dışarıdan çok güçlü ve baskın bir karakter gibi görünüyor. Hakikaten öyle mi?
- Aklı başında bir kadın. Şapşal bir kadın değil Yeşim. O yüzden dışarıdan öyle gözükmesi normal. Zeki kadınlar dışarıdan ürkütücü görünürler. Yeşim’in böyle despot gözükmesi çok normal ama biraz yanlış anlaşılma da var onunla ilgili. Yani bir önyargı var. Tanıdığınız zaman gerçekten öyle olmadığının farkına varıyorsunuz.
ÇOCUK, İNSANI DUYGUSALLAŞTIRIYOR
Baba olmak nasılmış? Ondan öncesi, sonrası var mı insanın hayatında?
- Var. Çok garip anlatılmaz bir duygu. Onsuz hiçbir şey düşünemez oldum ve insan çok duygusallaşıyor. Etraftaki çocukları daha fazla görmeye başlıyorsunuz. Hasta çocukları görüyorsunuz, aç çocukları, yardıma muhtaç çocukları görüyorsunuz. Daha çok içiniz acıyor. Daha çok şükrediyorsunuz. O yüzden çok mutluyum bir çocuğum olduğu için. Çocuk doğduğu anda insan olgunlaşıyor, büyüyor.
OYUNUMDA YEŞİM’E DE ROL VERECEĞİM
Mesleki açıdan ne gibi hayalleriniz var?
- Ben uzun zamandır hikâyeler, senaryolar yazıyorum ve aslında anlatıcılığı çok seviyorum. Oyuncu, senarist ya da yönetmen olmak, adı her neyse, ya da çıkıp bir kalabalığa bir masal anlatmak... Ben anlatıcı olmak istedim hep. Çok eski dönemlerde yaşasaydım, o zaman da bir anlatıcı olmak isterdim. Varmış çünkü o zamanlar. O yüzden de hikâye anlatmayı çok seviyorum. Bir kısa filmim olacak önümüzdeki günlerde. Çocuğum olduktan sonra bir şeyler değişti. Başka başka işler çekmeyi düşünüyordum. Ama herkes için babası kahramandır. Kahraman baba hikâyem var bir tane. Anonim bir hikâye aslında, yıllar önce okumuştum. Onu senaryolaştırıp filme aktaracağım. Bir de sahneye koymak üzere bir oyun yazıyorum. Bu aslında tam tiyatro oyunu değil, bir dinleti, şiir ve şarkı da var içinde. İki kişilik bir gösteri olacak. Yeşim’e de rol vermeyi düşünüyorum. Onu da aralık ayına yetiştireceğiz. Bu yıl çıkmadan bir gala yapmak istiyoruz. Baba konulu filmi de Babalar Günü’ne yetiştirmeyi düşünüyorum. Bir de birtakım sosyal konulara parmak basan belgeseller çekmek, sizin yaptığınız gibi yardıma muhtaç olan insanlara ulaşmak ve gözükmeyenleri göstermek için birtakım ön çalışmalar içerisindeyiz.