Yeşil sahaya uzaktan bakmak, top koşturamamak... İçim yanıyor, yanmaz mı?

Güncelleme Tarihi:

Yeşil sahaya uzaktan bakmak, top koşturamamak... İçim yanıyor, yanmaz mı
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2009 00:00

Fenerbahçe tribünlerinin alkışlarla uğurladığı kaptan Ümit Özat, babası gibi gördüğü antrenörü Christoph Daum’la birlikte FC Köln’e gitmiş, orada da hem takımın hem de taraftarın güvenini kazanıp kaptan olmuştu. Bundesliga’nın tek Türk kaptanı. Büyük gurur! Geçen yılın ağustos ayında FC Köln’ün Karlsruhe’yle yaptığı maç için her zamanki hazırlıklarını yaptı, 5 numaralı formasını giyip sahaya çıktı. Maçın 20’nci dakikasında spiker şöyle diyordu: "Aman Allahım, şu anda gördüğüm bu pozisyonu anlatmak istemiyorum."

Ümit, ceza sahasının hemen önünde yere yığılmıştı. Sağlık ekibi kalp masajı yapıyor, hemen yanındaki kaleci Mondragon ve saha kenarındaki Daum ağlıyordu. Sedyeyle taşınırken tribünler onu alkışa tutmuştu. Ümit’i öyle şuursuz yerde yatarken gören herkesin aklına gelen o korkunç şey olmadı. Ümit hayata döndü ama çok istemesine rağmen sahalara dönemedi. 8 ay boyunca kapısını çaldığı hiçbir doktor ona oynayabilirsin diyemedi. O da geçen ay FC Köln taraftarına futbolu bıraktığını açıkladı. Şimdi morali biraz bozuk ama azmi yerinde. Kendine yeni bir hayat kuruyor ve iyi bir antrenör olmayı hedefliyor.

Futbol ailenizde var değil mi?

-Bizim evi şöyle anlatayım: Ankara’da bir gecekonduda yaşayan Sivaslı bir aile düşünün, her Allahın günü futbol konuşuyor. Biz buyuz. Annem meraklı, babam meraklı. İki kız, üç erkek 5 kardeşiz. Erkeklerin hepsi futbolu bir yerinden tutmuş. Benden küçük kardeşim de futbolcuydu, bir süre önce bıraktı. Şimdi ticaret yapıyor. Onun bir küçüğü ise hakem.

Babanız da oynamış mı?

-Amatör olarak. Ama asıl işi terzilikti. İğneyle kuyu kazıyor derdik onun için. Çok çalışır, az kazanırdı. Benim futbol oynamamı hep çok istedi. Onların desteği olmasaydı başaramazdım herhalde.

Kariyerinizin dönüm noktası hangi olaydı size göre?

-İşlerin yönünü değiştiren birkaç olay var. 9 yaşında Ankaragücü’nde başladım futbola. Sonra Gençlerbirliği’ne geçtim. Bölgesel Amatör Ligi’nde (BAL) oynuyordum. Bir gün eski Gençlerbirliği futbolcusu Tarık Abi, A takımında kadroya giremediği için maçımızı izlemeye gelmişti. Bizim antrenöre rica etti, ben izlemeyeyim de oynayayım diye. Hemen ona krampon filan bulundu, maça girdi. O girince benim mevkimde oynayan Berkant yaş kontenjanı yüzünden çıkmak zorunda kaldı, yerine ben girdim. O gün çok iyi bir maç çıkardım. Antrenörümüz Cem Hoca’nın yüzünü güldürdüm, sonuçta da A takımına terfi ettim. İlk olay bu.

GECEKONDUDA YAŞARKEN BİLE PARA İÇİN TAKIM DEĞİŞTİRMEDİM

Kaç yaşındaydınız?


-16 yaşındaydım daha. Birkaç yıl geçti, Cem Hoca Erzurumspor’a geçerken beni de transfer etmek istedi. Çok da iyi para teklif etmişti. 3-4 daire alabilirdiniz o parayla. O sıra ne evimiz var, ne bankada bir kuruşumuz. Kabul etmem beklenir değil mi? Etmedim, illa Gençlerbirliği’nde oynayacağım diye tutturdum. Bu arada başkan diyor ki git, seni zaten oynatmayacağız. Yerime de Kamerunlu bir futbolcu aldılar. Ben hálá inat ediyorum.

Neden anlamadım?

-Karakterim böyle. İstediğim takımda oynayacağım. Gençlerbirliği dururken niye sırf para için ikinci lig takımına geçeyim. Annem babam da ses etmedi, içimden geçene çok inanır onlar. Zaten bir süre sonra yönetim de yumuşadı. Bende öyle bir sebat var ki... Antrenör sonunda "Senin gibi 3 futbolcum olsa şampiyon olurduk" bile dedi. O zamanki yaşadıklarım, kendimi tanımam, tanıtmam açısından önemliydi.

Bir de Daum var önemli adım. Sizi hem Fenerbahçe’ye hem de FC Köln’e kaptan yaptı...

-Fenerbahçe’ye geldiği ilk zamanlar aramız pek iyi değildi. Benimle ilgili bir sürü şey anlatmışlar; çalışmaz, antrenmanları eker falan filan. Neredeyse bir yıl birbirimize sadece günaydın demişizdir. Ama ben futbolcu-antrenör ilişkisini baba-oğul ilişkisine benzetirim, o yüzden de hep saygımı korudum. Oynatmadığı zamanlarda bile suratımı asmadım. Ve bu arada çalıştım, çalıştım, çalıştım. O da bunu gördü. Sonuçta benim kaptanlığımda 2 şampiyonluk yaşadık. Hayatımda futbolla ilgili en çok şeyi Daum’dan öğrendim, diyebilirim.

O yüzden mi peşinden FC Köln’e gittiniz?

-Artık üstünden vakit geçtiği için açıklamamda bir sakınca yok: O sezon beni PSV Eindhoven da istedi, Galatasaray da. Ama ben Fenerbahçe’den sonra Türkiye’de başka bir takımın formasını giymek istemedim. Buna kimse alınmasın, böyle yapanlar da profesyonelce davranmıştır, yanlış da değil ayıp da. Sadece bana uymadı. Yıllar önce gecekonduda otururken nasıl ev parasına takım değiştirmediysem, bunu da yapamazdım. Daum’la FC Köln’e gitmek en doğru karardı. İyi ki gitmişim, çok güzel günler geçirdim kaptan olarak, başarılı işler yaptık.

GİTTİĞİM DOKTORLAR YOUTUBE’DAN BAYILMA ANIMI SEYRETTİ

Ta ki Karlsruhe maçına kadar...

-29 Ağustos 2008, tam tarih bu. Köln, Karlsruhe’yle karşılaşıyor. Eşim çocuklarla Türkiye’deki tatilden yeni dönmüştü. Sabah evden çıkmadan ona dedim ki televizyoncuları ara, üyeliğimizi yenilet, bugünkü maçı mutlaka izle. En az 10 kere söylemişimdir.

İçime doğdu mu demek istiyorsunuz?

-Bilmiyorum, o anda aklımdan ne geçiyordu. İzlesin, gözü üstümde olsun istedim herhalde. Her maça çıkmadan önce bütün ailemi telefonla arar, hayır dualarını alırım. Annemi, babamı, kardeşlerimi, yeğenlerimi, hepsini, sırayla... O maçtan önce de aradım aradım annemlere ulaşamadım. Meğer Sivas’a köye gitmişler. Onlarla konuşamadan sahaya çıkmak canımı sıkmıştı. Ama şimdi iyi ki de o maçı izlemediler diyorum. Beni öyle yerde yatarken görselerdi Allah korusun onların başına bir iş gelirdi.

Onun dışında soyunma odasında, ısınma sırasında her şey normal miydi?

-Tabii canım, gayet iyiydim. Hatta ısınmada bir futbolcu yanıma geldi, "Kapitano, hava çok sıcak, zor nefes alıyorum" gibi bir şey söyledi. Ben de 10 dakikaya açılırsın dedim. Adama moral verdik, maç sırasında biz düşüp bayıldık iyi mi! N’apalım...

Kalp krizi miydi, neydi olan?

-Hayır değil. Miyokardit yani kalp kası iltihaplanması varmış, yoğun antrenman ve maç stresi eklenince ritim bozukluğu olmuş, kalbim durmuş, fenalaşmışım. Tam adını koyamıyorlar.

Sebebi neymiş?

-4 ay önce çok ağır bir grip geçirmiştim. O sırada kalpte iltihaplanma olmuş olabilir dediler. Ağzındaki çürük diş bile sebep olabilirmiş.

Kaç doktor gezdiniz?

-Doktoru bırak, 5 şehir gezdim. Cleveland, Hannover, Siegburg, Köln, Karlsruhe. Yapılmayan tetkik kalmadı. 2 kere anjiyo oldum. Kalbimin 16 yerinden parça alındı. Bütün doktorlar toplanıp 1.5 saat Youtube’dan benim bayıldığım anı izledi. Sonuçta dediler ki bu iltihaplanma ilaçla tedavi olur, sen normal hayatına devam edebilirsin ama profesyonel futbol oynayamazsın. 100 kere kırmızı ışıktan geçersin bir şey olmaz, 101’inci de duvara toslayabilirsin. Hiçbiri risk almadı, oynayabilirsin raporu vermediler. Bu bir iltihapsa geçer diye düşünmüştüm, iltihap geçti ama risk bitmedi işte.

EŞİM, SENDEN DEĞERLİ DEĞİL FUTBOLU BIRAK DEDİ

Siz de izlediniz mi hiç o görüntüleri Youtube’dan?

-İlk zamanlar izlemiştim. Ama artık hayır! İzlemek ve o anı hatırlamak istemiyorum.

Doktorların oyna raporu vermemesi en çok eşinizi rahatlatmıştır...

-Ben o gün ona izle izle dedim ya, maçı tabii izlemiş, çok endişelenmiş. Hemen atlayıp çocuklarla Karlsruhe’de hastaneye geldiler. Daha o anda bana "Bitmiştir Ümit" dedi, "bir daha futbol oynamayacaksın, para pul hiçbir şey gözümde yok, bana sen lazımsın!" O durumda bunun tartışmasını yapamadım tabii, futbolun benim için anlamını anlatacak halim yoktu.

Ne dediniz?

-Yatıştırmaya çalıştım. Dur bakalım doktorları dinleyelim filan... Yine oynarım diye düşünüyordum açıkçası, oynayabilirsin deselerdi oynardım da, eşimi ikna ederdim. Tabii onun içi her maçta hop hop ederdi, orası kesin. Futbolu çok seviyorum ama hiçbir şeyi ailemden çok sevmiyorum.

Çocuklar olayın ne kadar farkında?

-E tabii onlar da izledi maçı. Oğlum kafayı koltuğa yaslayıp sessiz sessiz oturuyordu hastaneye geldiğinde o gece. Kızım 11 yaşında, aklı başında. Annesini "Babam iyileşecek hiç merak etme" diye teselli etmiş.

Geçen ay futbolu bıraktığınızı açıkladığınız o maça dönelim...

-İnanılmazdı. 50 bin Alman tribünlerde bir yandan alkışlıyor, bir yandan ağlıyordu. Fenerbahçe’den ayrıldığım gün gibiydi. Ben de ağlamamak için kendimi zor tuttum. Sadece futbolu bırakmış olmam resmiyet kazandığı için değil, Alman seyircisinin bu kadar sevgisini kazandığım için. Ama böyle olacağını biliyordum çünkü FC Köln taraftarları arasında bir anket yapılmıştı ve hepsi benim kaptan olmamı istemişti. Bu taraftardan ayrılırken nasıl üzülmezsin ki.

Neden sizi bu kadar sevdiler?

-Futbol hayatımda hep aynı şey oldu: Gittiğim takımlarda ilk üç ay sevilmedim. Hatta belki nefret ettiler benden çünkü ne düşünüyorsam insanların suratına söylerim. Sonra beni tanırlar, içim dışım bir, görürler. Çalışma azmimi, öğrenme hevesimi takdir eder, beni çok severler. Anadolu’dan gelip Fenerbahçe’ye, Türkiye’den gelip FC Köln’e kaptan olmamı da buna bağlıyorum.

İSYAN ETMİYORUM AMA NEDEN BENİM BAŞIMA GELDİ ÇÖZEMİYORUM

8 aydır istirahattesiniz. Nasıl geçti bu vakit?

-Eşimle 11 yıldır evliyiz, bugüne kadar hiç ailece doğru düzgün kahvaltı edememiştik. Birlikte yediğimiz akşam yemekleri de sayılıdır, yılda 50-60’ı geçmezdi. Ama şimdi vakit bol... Sabah akşam evdeyim. Bir bulaşık yıkamadığım kaldı valla, neyse ki makine var! Ama kızım, oğlum, karım bu durumdan çok memnun.

Peki siz? Dinlendiniz, toparladınız mı?

-Oturmak bana iyi gelmiyor. Bunaldım ya... Ben üzülünce, sıkılınca susarım. Genelde sustum. Bir de çok kafa yordum, olanları ölçtüm biçtim. Sigara içen, alkol kullanan, geceleri gezen ama yine de 40 yaşına kadar top koşturan bir sürü futbolcu var. Ben sigara, alkol nedir bilmem 33 yaşında kalp hastası olup futbolu bıraktım. Yani düşününce...

İsyan ediyorsunuz...

-İsyan etmiyorum, sadece sorguluyorum. Bu yaşıma kadar hastane nedir bilmezdim. Ailede de kalp hastalığı yok. Nasıl böyle oldu, niye benim başıma geldi, kafam almıyor.

Nasıl bir yol çizdiniz kendinize şimdi?

-Almanya’da kalacağım. Antrenörlük eğitimi alıyorum. FC Köln’ün antrenör asistanı olacağım, kontratım bir yıl daha uzatılacak.

Moraliniz nasıl şu anda?

-Gelgitli. Gününe göre değişiyor. Yeşil sahaya uzaktan bakmak, topun peşinde koşturamamak... İçim yanıyor, yanmaz mı? Ama toparlayacağım, hiç merak etmeyin. Bugüne kadar hayal ettiğim her şey oldu, yine olur.

SEKİZ AYDA 10 KİLO ALDIM

Kazandığım paradan, günlük rutinime kadar her şey değişti. Daha geç yatıyorum, daha geç kalkıyorum. Antrenmanları bıraktığım için 8 ayda 10 kilo aldım. Bunda biraz da ilaçların etkisi var. Kalp ilacını bıraktım ama hálá iki farklı anti-depresan kullanıyorum. Bir kez panik atak geçirdim, doktorlar böyle bir olaydan sonra çok normal dediler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!