Yeryüzünün öyküsünü merak edenler arttı, jeo turlar yaygınlaştı

Güncelleme Tarihi:

Yeryüzünün öyküsünü merak edenler arttı, jeo turlar yaygınlaştı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 14, 2008 00:00

Son 100 milyon yılda iki büyük okyanusun açılıp kapandığı Anadolu toprakları mucizevi jeolojik oluşumlara ev sahipliği yapıyor. Kapadokya’nın peri bacaları, Pamukkale’nin travertenleri turistik rotaların vazgeçilmezi haline geldi. Narman, Meke Gölü, Kula Volkanları, Nemrut Kalderası yeni yeni keşfediliyor. Doğal güzellikleri izlemek, fotoğraflamakla yetinmeyip öyküsünü öğrenmek isteyenlerin artması Türkiye’de jeo turların başlamasına neden oldu. 2005’ten itibaren yılda bir jeo tur düzenleyen TEMA Vakfı, bu yıl tur rotasını ve sayısını artırdı.

Hayranlıkla izlediğimiz bazı doğal anıtların öykülerini hiç merak ettiniz mi? Kapadokya’da gezerken bu olağanüstü görüntülerin nasıl ve hangi koşullarda oluştuğunu, Pamukkale’nin beyaz travertenlerine neden sadece bu alanda rastlandığını hiç düşündünüz mü? Anadolu’yu gezerken yol boyunca rastladığınız kayaların nasıl bu kadar farklı renklere boyandığını, 2000 metre yükseklikteki bir dağdaki kayalardan nasıl deniz hayvanlarına ait fosillerin çıktığını sorguladınız mı?

İşte tüm bu soruların cevabı doğanın içinde gizli. Her sıradışı oluşum, şişeye konup denize atılan, geçmişten günümüze ulaşan bir mesaj gibi. Okumayı başardığınızda, büyüleyici öyküler çıkıyor ortaya. Doğa dedektifliği gerektiren bu merak, son yıllarda yeni bir turizm hareketini doğurdu.

Geçmişte, üniversitelerin jeoloji öğrencileri için düzenlediği turlar, yerküreyi tanımak, anlamak isteyenlerin artması üzerine Jeo turların başlamasına neden oldu. Bu amaçla Avrupa’nın bazı ülkelerinde jeoparklar açılmaya başlandı. Her yaştan ziyaretçi jeoparklarda bölgeden çıkarılan örnekleri görüyor, bölgenin jeolojik evrimi hakkında bilgi ediniyor. Parkların çıkışında imitasyon mineral ve fosillerin satıldığı hediyelik eşya mağazaları bulunuyor.

Jeo turlara katılanlar, hayranlıkla baktığımız yer şekillerinin aslında dünyanın geçmişinden günümüze çok önemli mesajlar getirdiğini öğreniyor. Bir zamanlar yüzlerce metre derinliği bulunan bir denizin kalıntılarının nasıl olup da 1500 metre yükseğe çıktığı izah ediliyor. Kapadokya, Narman, Pamukkale gibi oluşumların öyküleri anlatılıyor.

BEŞ ROTADA TUR DÜZENLENİYOR

Jeoturizm değeri olan bölgeleri iki farklı kategoride değerlendirmek mümkün. İlk grupta, görsel cazibesi olmasa da bilimsel açıdan çok önemli sayılabilecek bölgeler yer alıyor. Örneğin bir fosil yatağı ya da mineral oluşumu. İkinci grup ise bilimsel değerinin yanı sıra görsel değeri yüksek mekanlar. Türkiye, her iki grup açısından da çok zengin. Kuzeyden güneye, batıdan doğuya her bölgede jeoturizm yapılacak sayısız bölge var. Bir solukta saymamız gerekse, ilk akla gelenler, Kapadokya, Pamukkale, kırmızı peri bacalarıyla Narman, Tuz Gölü, Meke Gölü, Kula Volkanları, doğal mağaralar, Nemrut Kalderası...

Son yüz milyon yılda iki büyük okyanusun açılıp kapandığı, bu okyanusların izlerinin Anadolu’ya kazındığı düşünülürse, zenginliğin boyutuna şaşırmamak gerekiyor. Türkiye’de jeolojik zenginliği fark edip, turistik değerini kullanmayı ilk akıl eden Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı’nın (TEMA) yan kuruluşu, BİOTEMA TUR oldu. 2005’te jeolojik turlar düzenlemeye başladı. Yılda bir kez düzenlenen turlara yurtdışından da katılım gelip, talep artınca bu yıl beş farklı rotaya çıkarıldı. Karadeniz, Kızılcaham, Gökçeada, Karapınar ve Kula’da iki ila beş gün arasında değişen turlar düzenleniyor. Vakıf tur programlarını geliştirerek sürdürmeyi planlıyor.

KAYALAR ANLAM KAZANDI

Jeoturlara çoğunlukla üniversite mezunu, orta yaş gruplarından kişiler katılıyor. Tur boyunca sıradışı jeolojik oluşumlara uğranıyor. Bu oluşumların bölge, Türkiye ve dünya jeolojisi açısından anlamı anlatılıyor. Kimi zaman eski bir okyanus tabanından geçiliyor, kimi zaman ise bir maden yatağının nasıl oluştuğu tartışılıyor.

Jeo turlardan en çok rağbet göreni Doğu Karadeniz rotası. Erzurum’un Narman ilçesinden başlayan gezide, Tortum Gölü, Barhal civarındaki Neotetis Okyanusu kalıntıları, Çoruh Nehri boyunca Yusufeli - İspir arasındaki renkli kayaçlar görülüyor. Borçka ilçesi ve Karagöl üzerinden Maçahel’e gidilerek gezi sona eriyor.

Son yılların en çok konuşulan konusu çölleşme, jeo turların en ilgi çeken konuları arasında. Konya’nın Karapınar ilçesindeki jeo turlarda, bölgedeki su sorununun nedenleri ve çölleşmeyle ilgili jeolojik veriler sunuluyor. Çevredeki eski volkanların izleri sürülüyor. Yeraltı sularınca altı oyulan, daha sonra ani çöküntülerle ortaya çıkan dev çukurlar, yani obruklar ziyaret ediliyor. Karacadağ tarafındaki çöle dönüşmüş bölgede, bu oluşumun nedenleri tartışılıyor. Aynı turda, 33 farklı girişi bulunan Oymalı Yeraltı Kenti’nde insanlarla jeolojinin ilişkisi ortaya konuyor. Birkaç yıl önce sadece iki katı açılabilen Oymalı, tam olarak hizmete girdiğinde Türkiye’nin en büyük yeraltı kenti olmaya aday. Kentteki su kanalları dikkat çekici. Yüzlerce yıl önce önemli bir jeoloji birikimine sahip olduklarını gösteriyor.

Jeo turların birbaşka sıradışı rotası, Ankara’nın Çamlıdere ilçesindeki fosil ormanı. 10 milyon yıl önce bölgedeki volkanik patlamalarda lavlar altında kalan ormanın ağaçları, gövde formları bozulmadan, tamamen taşlaşmış.

"Tura katılanların büyük çoğunluğu aslında neyle karşılaşacağını bilmeden geliyor" diyor TEMA’nın tur danışmanı İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yıldırım Güngör. "Basit olarak anlatılan jeolojik öyküleri zamanla can kulağıyla dinlemeğe ve çok ilginç detayları not almağa başlıyorlar. Bugüne kadar tura katılanlar, gezi sonrasında neredeyse aynı tepkiyi veriyor. Taşlara ve dünyaya bakış açımız değişti, artık kayaların bizim için çok önemli bir yeri var, diyorlar..."

YENİ JEOPARKLAR AÇILACAK

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA), son yıllarda jeolojik miras projeleriyle jeoturizm yapılabilecek alanları saptamaya başladı. Çok yakında bazı bölgelerin jeopark ilan edilip korunmaya alınması, jeoturizme açılması planlanıyor.

Jeoturizmin aynı zamanda çevre koruma bilinci verdiğini söylüyor Yıldırım Güngör: "Malzeme gözüyle baktığımız taşların aslında çok değerli birer belge olduğunu gösteriyoruz turlara katılanlara. Jeolojik süreci öğrenen yer küreyi korumaya teşvik ediliyor."

BİYOTEMA TUR’un gezi programlarını web sayfasından (www.biyotematur.com) öğrenebilirsiniz.

YILDIRIM GÜNGÖR (Jeoloji Mühendisi, TEMA Tur Danışmanı)

Doğadaki her oluşum bir öykü anlatır, sırrını çözmek gerekir

Doğada gözümüzle görebildiğimiz olayların sayısı çok fazla değil. Her şey biz farkında olmadan akıp gidiyor. Görelim
/images/100/0x0/55eac3a6f018fbb8f8953652
veya görmeyelin yerküre üzerinde meydana gelen olaylar, o günün tarihiyle doğanın belleğine kaydediliyor. Binlerce yıl önce örülen bir duvar, yazılmış bir tablet nasıl geçmişin dünyasını günümüze taşıyorsa, doğanın serüveni de taşlara, yer şekillerine kaydediliyor. Çevremize dikkatli gözlerle baktığımızda, 4,6 milyar yıllık öykünün izlerini, hatta bazı önemli ayrıntılarını tespit edebiliyoruz. Kimi zaman bir tortul kayaç, kimi zaman magmadan gelen bir mineral geçmişten gelen mesaja dönüşebiliyor. Yeryuvarındaki magmatik yapı, başkalaşım ve tortul kayaçları inceleyen yerbilimciler geçmiş hakkında çok önemli bilgiler elde edebiliyor. Özellikle tortul kayaçlarda bulunan fosiller, geçmiş canlı yaşamına ait çok önemli birer kayıt. Yaşadıkları dönemin cansız tanıkları, o döneme ait her türlü bilgiyi günümüze aktarır: Kayacın oluştuğu dönemin iklimi, o dönemdeki biyolojik çeşitlilik, tortul kayaçların yaşı, çeşitli tektonik olaylar... Deniz tabanı yayılması sırasına oluşan yastık lavlar bir başka bilgi küpüdür. Okyanus tabanında hangi dönemde açılma meydana geldiğini gösterir. Toroslar, Himalayalar gibi yüksek dağlardaki kayaçlarda deniz canlılarının fosillerine rastlarsanız, bir zamanlar bu bölgelerin denizle kaplı olduğunu anlarsanız. Kıvrılmış kayaç katmanları, bölgede bir zamanlar yaşanan sıkışmayı işaret eder. Yüzmilyonlarca yıl öncesinin dünyası hakkında ipuçları sunar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!