Yeniden dünyaya gelirsem satranç taşına bile dokunmam bir Akdeniz köyünde balıkçı olurum

Güncelleme Tarihi:

Yeniden dünyaya gelirsem satranç taşına bile dokunmam bir Akdeniz köyünde balıkçı olurum
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2004 00:29

Cahit Arf gibi bir matematikçi, Güven Güzeldere gibi felsefeci, Oktay Sinanoğlu gibi bir fizikçi çıkmıştı Türkiye’den, ama hiç dünya satranç şampiyonumuz olmamıştı. Fizikçi Tunç Hamarat, dört yıldır devam eden Dünya Mektupla Satranç Şampiyonası’nı birincilikle bitirdi. Yaşadığı Avusturya’da milli kahraman ilan edildi, pulları basıldı.

Tüm satranç bilgisayarlarına meydan okuyan ve rakip bulamayan Hamarat ekim ayında, internette dünyanın tüm satranççılarına karşı iki parti oynamaya hazırlanıyor. ‘Ama bu beni heyecanlandırmıyor. Amacıma ulaştım, şampiyonaları bile bırakabilirim’ diyor. Kendini Oğuz Atay’ın ‘Tutunamayanlar’ romanındaki kahramanlara benzeten, hayatını arayış ve sorgulama üstüne kurduğunu söyleyen 2650 ELO’lu şampiyonun bir daha dünyaya gelirse dileği Akdeniz kıyısında balıkçı olmak.

Işık hızıyla yaşadığımız bir çağda, 30 günde 20 hamle kuralıyla ve her hamleyi mektupla oynayıp 2004 Dünya Mektupla Satranç Şampiyonu oldunuz. Oyundaki başarınızın yanında sabrınız için de madalya aldınız mı?

- Sandığınız kadar yavaş ve sıkıcı değil. Şampiyona 1999’da mektupla başladı, yarısında e-mail’e geçildi. Aynı anda birden fazla oyuncuyla oynamak gerekiyor. Mesela dünya şampiyonasında 16 oyuncuyla aynı anda oynuyordum. Bu dönemde olimpiyat karşılaşmalarında 12 oyuncuyla ve bir başka turnuvada 14 oyuncuyla oynadım. Yani 42 parti birlikte yürüdü. Dünya şampiyonasında iki yılda 50 parti oyun bitirdiğim oldu. Rus usta Volçok’la oynadığımız oyun üç yıl sürdü. Sonuç olarak kaplumbağa değil, ışık hızıyla oynanıyor.

İstanbul’un bir ilçesinden diğerine mektup PTT ile üç haftada gidiyor, sık sık kayboluyor. Türkiye’de yaşasaydınız dünya şampiyonasına katılabilir miydiniz?

- Türkiye’de PTT yavaş çalışıyor belki. Yine de 2000 yılı Avrupa Şampiyonu Fatih Ataşi, Türkiye’den çıktı.

Avrupa’da 1999 öncesinde zaman kazanmak için küçük dolandırıcılıklar yaşanmıyor muydu?

-Turnuvaya kabul edilmek hiç kolay değil. Bu nedenle oyuncuların birbirine güveni sonsuz. Cevap geciktiğinde bir mesaj daha gönderiliyor ve hakeme bilgi veriliyor.

14 OYUNU 24 SAAT BELLEĞİNDE TAŞIDI

Kasparov 50 oyuncuya karşı, aynı anda, tahtalara hiç bakmadan oynamıştı. Ama onun tek işi satranç. Siz haftanın 5 günü Avusturya Telekom’da yazılım uzmanı olarak çalışıyorsunuz. 14 oyunu aynı anda düşünmeye nasıl zaman buldunuz?

- Son yıllarda satranç hayatımın öncelikler listesinde üçüncü ya da dördüncü sırada. Günde aktif olarak 1,5 saat ayırmam yeterli. Manyetik satranç tahtamı önüme alıp, teker teker oyunları düşünüyorum. 16 oyun birden 24 saat hafızamda benimle birlikteydi. Bazen, hiç satrançla uğraşmazken, ilginç fikirler gelir. Oyunu kurup, fikri analiz ederim. Bu arada tahtaya bakmadan oyunda dünya rekoru 64 kişiyle Macar Janos Flesh’e ait. Bu oyundan sonra üç ay hastanede yatmış.

Geçen hafta, kurallar değişirse şampiyonluktan çekilirim, dediniz. Satranç dünyası birbirine girdi. Ne istiyorsunuz, neye karşısınız?

- Ben şampiyon olabilmek için 17 kişilik turnuvalar oynadım. Şimdi kolaylaştırıp 13 kişilik turnuvalar yapmak istiyorlar. Bir firma şampiyona düzenliyor. Birincinin dünya şampiyonu olacağını söylüyorlar. Tüm bunlara karşı çıkıyorum. Kasımda Hindistan’da Dünya Mektupla Satranç Federasyonu’nun kongresi toplanacak. Ben de davetliyim. Görüşlerimi açıklayacağım, tartışılacak.

Bu turnuvada sahtekarlık nasıl engelleniyor? Mesela ben gizlice Deep Blue 2’yi kiralasam, Kasparov’u danışman tutsam ve sizinle oynasam. Sizi yenip rahatlıkla şampiyon olabilirim, öyle değil mi?

- Dünya şampiyonluğu düzeyindeki turnuvalar özel oyun stratejisi gerektirir. Bilgisayarlar hamle düzeyinde düşünür. Çevrenizdekilere sorarsanız her hamle için farklı bir fikir söyleyeceklerdir. Sonuçta strateji kuramaz, yenilirsiniz. Bugün benim düzeyimdeki tüm oyuncularda dünyanın en iyi satranç programları bulunuyor. Herkes aynı kaynaklardan yararlanıyor. Önemli olan özgün strateji geliştirmek. Mesela ben kendi açılış stratejilerimle oynarım. Hiçbir bilgisayar bu stratejiyi bütünüyle kavrayamaz. Bir süre önce istenilen para karşılığında, herhangi bir bilgisayara karşı oynayacağımı açıkladım. Ses çıkmadı.

Kasparov bir süre önce internette aynı anda tüm dünyanın satranççılarına karşı oynamıştı. Aynısını denemeyi düşünüyor musunuz?

- Şu anda bu sistem için internet server’ları hazırlanıyor. Kurallar saptanıyor. Federasyonun koyacağı tüm kurallara uyacağımı açıkladım. Kasım ayında tamamlanacak ve ben dünyaya karşı iki parti oynayacağım.

Mükemmeliyetçi olduğunuz için mektupla satrancı seçtiğinizi söylüyorsunuz. Otomobil alırken, tatile çıkarken ya da yumurta alırken de uzun uzun düşünür müsünüz?

- Hayatın bütün alanlarında mantıksal davranmıyorum. İlk görüşte sevdiğim otomobili alır, kafama estiğinde dünyanın öteki ucuna seyahate giderim. Aşk da böyle bir şey (gülüyor). Fakat ne yazık ki sevdiğim tüm kadınlar beni terk etti...

İnternette dolaşırken uluslararası tavla şampiyonasına katılıp dereceye girdiğinizi gördüm. Başka hangi oyunları oynuyorsunuz, hobileriniz neler?

- Uluslararası düzeyde tavla Türkiye’deki gibi şansa dayanmayan, strateji gerektiren bir oyun. Türkiye’den katılanlar da var. Mesela Arda Fındıkoğlu. Başka bir oyun oynamıyorum. Müzikle ilgileniyorum. Edebiyatla ilgiliyim, yazıyorum. Şiirlerimi bir kitapta toplamak istiyorum.

GECE KULÜPLERİNDE DJ’LİK YAPIYOR

Hangi tür müzikle, ne düzeyde ilgilisiniz?

- İlk satranç öğretmenim, aynı zamanda iyi bir müzikseverdi. Piyanist Hüseyin Sermet’in babası Cüneyt Sermet yakınımdır. 10 yaşlarında ziyaretine giderdim. Bana caz dinletir, sanatçıları tanıtırdı. Amatörce piyano çalıyorum. Avusturya’da dört caz kulübü açtım. Viyana’daki kulüplerde DJ’lik yapıyorum. Mesela yarın akşam, programım var. Sadece caz dinlemem, Türk Müziği’nden de zevk alırım.

Dünya şampiyonluğu yolunda sizden başka Türk kökenli oyuncu var mı?

- Türkiye’deki durumu bilmiyorum. Mektupla satrançta bir Avrupa Şampiyonu çıktı, dünya şampiyonası çok daha uzun yılların tecrübesini gerektiriyor. Türkiye’de bu sabıra sahip oyuncu var mı, bilmiyorum. Şampiyonluğum açıklandıktan sonra Türkiye’den birçok mesaj aldım, sorular gönderildi. Gördüğüm kadarıyla epeyce ilgili oyuncu var.

Satrançta zirveye ulaştınız. Bundan sonraki hedefiniz, hayaliniz nedir?

- Belki bir satranç kitabı yazarım. Doğrusunu söylemek gerekirse, yarından hiçbir beklentim, yarın için hiçbir hayalim yok. Gelecek ve geçmiş beni ilgilendirmiyor. Zaten bütün hayatım arayışla geçti. Amaçlar buldum kendime, hedefime ulaşınca anlamı kayboldu. Başkalarını keşfettim. Bir daha dünyaya gelirsem satranç taşına bile dokunmam. Çok zaman alıyor. Ayrıca okumam, Akdeniz sahilinde bir köyde balıkçı olurum. Beyinle çalışılan işler insanı mutlu etmiyor. Babam hayatı boyunca beyniyle çalıştı. İki fabrikası vardı, parasını sayamayacak kadar zengindi. Ama mutlu değildi. Sonunda bütün parasını kaybetti. Bana sorarsanız, satranç şampiyonluğuna da çok büyük değer atfediliyor. Bence değerli değil. Çünkü mutluluk getirmiyor. Belki balık tutan bir insan şampiyondan daha mutlu yaşıyor hayatta. Tabii bunları gençlere söylemiyorum. Zaten söylesem de ciddiye almıyorlar.

Yani satranç virüsünü gençlere bulaştırmak gibi kötü emelleriniz yok hayatta...

- Tabii yok! Satrancın iyi bir şey olduğuna, hayatın bir anlamı olduğuna inanmıyorum ki... İnansam yapardım (gülüyor). Düalizm benim hayata bakış açım. Söylediğimin aynı zamanda tam tersinin de doğru olabileceğini düşünüyorum. Belki balık tutmak satrançtan daha iyidir, kim biliyor ki?

BİR ŞEYİ KABULLENMEM İÇİN İSPAT GEREKİR

Kendimi bildim bileli doğa üstü olaylara inanmadım. Bir şeyi kabullenmem için ispat gerekir. ODTÜ’deki öğrencilik yıllarımda politikayla uğraştım, sol eğilimliydim. Dostlarım, yakınlarım arasında da politikayla uğraşanlar vardı. Mesela İsmail Cem akrabamdır. Mesut Yılmaz liseden sınıf arkadaşım. İnsan Hakları Derneği kurucusu, yazar Emil Galip Sandalcı ise en yakın dostlarımdan biriydi. Sayesinde başta Uğur Mumcu olmak üzere birçok kıymetli aydınla tanıştım.

OĞUZ ATAY’IN TUTUNAMAYANLAR’INA BENZER BENİM HAYAT GÖRÜŞÜM

Dünya şampiyonu oldunuz, satranç defterini kapatırsanız seçeceğiniz yeni hedef ne olacak?

- Ben de bugünlerde bu konuyu düşünüyorum (kahkahalar). Henüz karar vermedim. Söyledim ya, hiçbir zaman hayatın anlamı olduğuna inanmadım. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanının kahramanlarına benzer benim hayat görüşüm. İnsanların inandığı, şartlandığı değerlerden yoksun oldum hep. İnsanoğlu amaçlar yaratıyor, bunlara erişip mutlu olmaya çalışıyor. İstediklerimin çoğunu yaptım, amacım kalmadı. Arada bir düşünüyorum. Şu çalıştığım şirketten beni kovsalar, uzun bir dünya yolculuğuna çıksam, ne güzel olur... Belki de müziğe biraz daha ağırlık veririm... Kim bilir?

10 YILDIR ATOM LABORATUVARINDA

Tunç Hamarat 1946 İstanbul doğumlu. Satranca küçük yaşlarda annesi, babası ve ağabeyiyle turnuva yaparak başladı. 1967’de Avusturya Lisesi’nden, 1972’de ODTÜ Fizik Mühendisliği Fakültesi’nden mezun oldu. Avusturya’da Teknik Üniversite’de yüksek lisans yaptı. 10 yıl Seibersdorf Atom Araştırmaları Merkezi’nde çalıştı. 20 yıldır Avusturya Telekom’da yazılım uzmanı olarak çalışıyor. Öğrenciyken Türkiye Satranç Şampiyonalarına katıldı. Çeşitli dereceler aldı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!