Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2005 00:00
DEDİĞİM gibi, bir şafak vakti yine kahveden dönüyordum ki, pinpon mu pinpon ve sevimli mi sevimli haza bir beyefendinin haniyse iki büklüm, bastonundan destek alarak, her sabah hayran hayran baktığım o ‘Rover 75’ otomobilin içinden çıkmaya çalıştığını gördüm.Silindirler işlediğine ve mevsime de sonbahar serinliği indiğine göre, belli ki, kontak anahtarını motoru ısıtmak için çevirmişti.Birden, belki hiç düşünmeden, otomatik bir refleksle karşı kaldırıma sıçradım ve soluğu araba sahibinin yanında aldım.En kibar tavrımı tanınarak, ‘Sabah şerifler hayr’olsun efendim’ türü gayet nazik bir selamlamadan sonra da, damdan düşer gibi, pattadak şu soruyu sordum:‘Rahatsız ettiğim için çok çok özür dilerim, fakat ben bu markanın hayranıyım. Otomobilinizden memnun olup olmadığınızı öğrenmek istemiştim’.Kabul, ‘Çünkü, kendim de almayı tasarlıyorum’ diye küçük bir yalan kıvırttım ama, aslında bu tam yalan sayılmaz.Eh, in miyim, cin miyim, aksi takdirde adamcağıza böylesine bodoslamadan alabanda etmeyi nasıl açıklayabilirim?Ancak burada bir parantez açmam gerekiyor, çünkü sorumda çok büyük bir gerçeklik payı da vardı.*EVET büyük gerçeklik payı vardı, zira malûmunuz, upuzun bir süre ‘Batmayan Güneş İmparatorluğu’ diye anılmış olan Majesteleri ülkesinde önce hazin gurup vakti; ardından da simsiyah bir fecir karanlığı falan derken o güneş bir daha doğmamak üzere battı.Dolayısıyla da, sakallı Marx’a iman edenlerin kullanacağı deyimle, ‘gerilemenin diyalektiği’ ister istemez tüm Ada’ya yansıdı.Başka bir deyişle, genel olarak bütün bir endüstri, özel olarak da otomotiv sektörü dev darbe yedi.Zaten de, atölyelerde ısmarlama yapılan ve son derece marjinallik arzeden birkaç alamet-i farikayı saymazsak, bugün ‘Yerli malı yurdun malı / Her Britiş onu kullanmalı’ cinsinden tek, ama bir İngiliz marka kalmadı.Alamanı, Amerikanı, Caponu tümüne birden el koydular.*NİTEKİM, yine Marksistlerin beddua okuyacağı bu ‘küreselleşme’, tam anlamıyla gerçekleşmezden önce, yani İngiliz otomobil sanayii henüz can çekişme aşamasındayken, şayialar ve dedikodular çoktan ortalığa yayılmıştı.Kendim hiçbir zaman kullanmak bahtiyarlığına erişmediğim için söyleyenlerin ve yazanların yalancısıyım, deniliyordu ki, ‘Jaguar’, ‘Bentley’, hatta ve hatta ‘Rolls Royce’ gibi en prestijli vasıtaların dahi bilhassa elektrik aksamı durmadan arızalanmaktadır.Yok efendim, şu kadar milyon Kraliçe papelini bastırdıktan sonra asil derinin kokusunu soluyarak
rüya kaportanın sağ arka koltuğuna kuruluyormuşsunuz ki, daha ilk rutubette tık tık, üniformalı şoför kontak temasını bir türlü motora yansıtamıyormuş.Sonra da, kablo tesisatı zaten fabrika tarafından mühürlenmiş böyle bir mücevher, sanayi çarşısındaki tamirciye teslim edilemeyeceğinden, aynı şoför kasketini saygıyla başından çıkartıyor ve size dönerek, ‘Çok üzgünüm sör, galiba Londra’ya telefon edip firma teknisyeninin ilk uçakla gelmesini söylemeniz gerekecek’ diyormuş.Böylesine vukuatlar nedeniyle müşterilerin ‘Rolls Royce’ veya ‘Bentley’e açmış oldukları kaç tane tazminat davası haberi okudum ki, sayısını hatırlamıyorum.*YAHUT, hem aziz otomobilin, hem de yanınızdaki afet hatunun siftahını yapmak için direksiyonuna oturduğunuzda, kadıncağız bir ara kolunu camdan çıkarttığında, siz henüz alışamadığınız alengirli butonlardan birine dokununca elektrikli cam bir daha inmemek üzere aniden yukarıya çıkıyormuş.Vasıtayı alelacele yok kenarına park edip, çekiç balyoz ve zor bela, artık iyicene morarmış o dirseği kurtardıktan sonra da bu defa, ‘Uzuv fetişisti alçak, demek sakat kollu kadın fantazması peşindesin. Seni gidi sapık, Allah bilir bagaja da alçı koymuşsundur’ diye sivri topuklu iskarpiniyle peşinizden koşmaya başlayan hatundan paçayı kurtarmanız gerekiyormuş.Bundan sonra o İngiliz markaya istediğiniz kadar, dikişleri kafanızda gözüken derin topuk deliği yarası ve ayağa düşmüş yatak odası mahremiyetinizden ötürü tazminat davası açın...Avukatları mutlaka bir kulp takarak, ‘Şöhretli firmamızın motor ve parçalar üzerindeki garantisi, otomobil koltuğunda vuku bulmuş sado-mazo ilişkilerin bedeni ve manevi zararlarını kapsamaz’ diye işin içinden sıyrılacaktır.Kadının kolunu kurtarmak için kırmış olduğunuz ve orijinalini metazori yine Ada ülkesinden getirtmek zorunda kalacağınız camın fahiş faturası da cabası...*DOLAYISIYLA, o da Kraliçe ülkesinin alamet-i farikasını taşıdığına göre, benim, ‘Rover 75’in sahibi yaşlı beyefendiye ‘Acaba otomobilinizden memnun musunuz’ diye sormamı çok normal karşılamak gerekiyor.Hele hele, söz konusu ‘Rover’ markanın grado itibariyle yukarıdakilerden daha aşağı bir kategoride yer aldığı düşünülürse, sorum tamamen normallik arzediyor.Sabah serinliğinde bastonuna tutunarak vasıtadan çıkmakta olan kerli ferli ihtiyarın cevabını gelecek pazara bırakıyorum.
button