Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 2008 00:00
Çok ünlü değiller. Ne kendi isimleriyle bir mağazaları var ne de bildiğiniz butiklerde satılıyorlar. Ama tasarım adına çok önemli işler yapıyorlar. Ayakkabı sektörümüze taze kan, yeni nefes getiriyorlar. Genç oldukları için cesaretliler. Korkusuzca en parlak renkleri, en absürd topukları kullanıyor. delikli ayakkabıya saten kurdeleli bağcık takıp, önünü ve arkasını deri fırfırlarla süsleyebiliyorlar. Kim mi alıyor?
Stil sahibi, cesur ve yenilikçi insanlar... Onlar bir hafiye gibi bu genç tasarımcıların izlerini sürüyor, peşlerini bırakmıyorlar. Biz de aynısını yaptık.
AHMET BAYTAR Üretim bandında üretilemeyen ayakkabılar "İlkokul ve ortaokul yıllarımda yaz tatillerimi ressam dayılarımla geçirir, onlardan çizim dersleri alırdım. İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’ni bitirdim. Ardından Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Endüstri Ürünleri
Tasarımı Bölümü’ne devam ettim. Her iki okulu da ikincilikle tamamladım. Ayakkabı tasarlamayı hep istemiştim. Öğrenciyken İstanbul Ayakkabı Sanayicileri Derneği’nin düzenlediği Ayakkabı Tasarım yarışmalarından çok sayıda derece aldım. Bir ara Alman bir tasarım firması için hazır giyim koleksiyonları hazırladım. 2000 yılında kendi giyim markamı yarattım. 2003 yılına kadar kadın ve erkek için tasarladığım koleksiyonlarla "Who’s Next" ve "Bread&Butter" gibi önemli fuarlara katıldım. Sonra askere gitmem gerekti. Döndüğümde Hotiç’de ayakkabı tasarımcısı olarak çalışmaya başladım. Ama kendi markamı da ihmal etmedim. Ahmet Baytar bir ayakkabı markası olarak devam ediyor."
Ahmet Baytar nasıl ayakkabı tasarımcısı olduğunu böyle anlatıyor. Hotiç ile kendi markası arasındaki en önemli farkın, endüstri ile olan ilişkileri olduğunu söylüyor. Ahmet Baytar marka ayakkabılar işçilikleri gereği asla üretim bandında üretilemezmiş.
Tasarımcı şık bir mekandaki kadın duruşlarından, eski model arabalardan, Audrey Hepburn’ün sigara içişinden, et pazarlarından ilham alıyor. Zihni sürekli bir takip halinde... Olmadık şeyler arasında bağlantı kuruyor ve bunları ayakkabıya yansıtıyor. Doğal renkli doğal malzemeler seçiyor. Deneyimli ustalarla çalışıyor. Markasını tasarımcıları destekleyen çeşitli butiklerin yanı sıra, genç yeteneklerin katıldığı alternatif fuarlarda, (Garaj İstanbul’da düzenlenen Garage Sale, İstanbul Design Week gibi) satıyor. Çanta ve takı da tasarlıyor, çantadan daha fazla keyif aldığını itiraf ediyor. Tasarımların hepsini www.ahmetbaytar.com ’da görebilirsiniz.
ZEYNEP DUYGULU İç çamaşırından esinlenmiş giyilebilir heykellerHacettepe Üniversitesi Heykel Bölümü’nden mezun. Ayakkabılarını da giyilebilir heykel olarak tanımlıyor. Kadın iç çamaşırlarından ilham alıyor. Ortak beğeniye sahip olmayan insanları beğeniyor ve hedefliyor.
Yarattığı ayakkabıların masalsı ve çirkef olduklarını düşünüyor. Derisinin ve ökçesinin sıradışı olması onun için önemli. Her modelin kendine has bir küçük esprisi var. Çekici bulduğu ve sık kullandığı malzemelerin başında fırfır ve kurdeleler geliyor. Yakın zamana kadar tasarımlarını Nişantaşı’ndaki bir butikte satıyordu ama anlaşması bitti. Gelecek ay internet sitesi açılacak. O zamana kadar zeynepduygulu@gmail.com’dan ona ulaşabilirsiniz.
HANDE - DUYGU GÜLŞEN
Sevimli ve sempatik olan her şeyden ilham alıyorlar
Onlar tek yumurta ikizleri... Sekiz sene turizm okuduktan sonra bir yıl tekstil tasarım eğitimi aldılar. Aynı zamanda bir moda tasarımcısının yanında staj yaptılar. Bir yılın sonunda da hiç beklemeden kendi markaları 2wins’i hayata geçirdiler. Şu anda üçüncü koleksiyonları olan 2008-2009 sonbahar kış koleksiyonunu tasarlıyorlar. İşe tişört, elbise, kazak ve mont tasarlayarak başlamışlar. Ve her zaman ayakkabının eksikliğini hissetmişler. Bu sebeple 2008 yazı için küçük sandalet koleksiyonu yapmışlar. "Tasarım, saçından ayakkabısına kadar bir bütün olmalı diye düşünüyoruz. Çok güzel bir kıyafeti uygun olmayan bir ayakkabı ile berbat gösterebilirsiniz" diyorlar.
Sevimli ve sempatik olan her şeyden ilham alıyorlar. Arkadaşlarının çocuklarının boyama kitaplarını karıştırıp, oradaki karakterlerden etkileniyorlar. Sandaletlerin hepsi feminen ve çocuksu. Önümüzdeki kış için yine aynı tarz ayakkabı ve çizmeler tasarlamışlar.
Ayakkabı tasarlarken hayallerini gerçekleştirdiklerini kendi istedikleri gibi şeyler çizdiklerini söylüyorlar: "Katılacağımız davetlerde nasıl gözükmek istiyorsak öyle ayakkabılar tasarlıyoruz. Yani Kül Kedisi kendi kendini yaratıyor diyebiliriz. Tasarımlarımızın daha çok masalsı bir yanı var."
Üretimin her aşamasında yer alıyorlar. Tecrübeli ve fikir alışverişi yapabildikleri ustalarla çalışıyorlar. 2wins ürünlerini İstanbul’da Akmerkez ve Nişantaşı’ndaki Lilalou mağazalarında, Bakırköy Women’s mağazasında ve Bodrum Türkbükü Demet Butik’te bulubilirsiniz. Satış noktalarında yapılan özel siparişler bir hafta içinde teslim ediliyor.
BİLGE KÖPRÜLÜ Markası küçük hindistancevizi sloganı acısız ayakkabılarİTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nden mezun oldu ama okulun ilk gününden beri ayakkabı tasarımcısı olmayı istiyordu. Okul bitince İtalya’da el yapımı ayakkabı konusunda eğitim aldı. Ülkemizdeki ayakkabı ihtiyacının ancak yüzde altısının Türkiye’de üretildiğini söylüyor. Ve bu konuda büyük bir eksik olduğunu düşünüyor.
Markasının adı Cicci Cocco: "Her şey 2000 yılında bana hediye edilen bir kitapla başladı. Kitapta siyah-beyaz bebek fotoğrafları vardı. İsmi Cicci Cocco’ydu. İtalyanca’da küçük Hindistan cevizi anlamına geliyor. Ayrıca bebek dilinde de sadece onların anlayabileceği bir anlamı var."
Bilge Köprülü müzik, mobilya detayları, mimari akımlar,
filmler, eskiciden aldığı ayakkabılar ve müzik aletlerinden ilham alıyor. Tarzı hem maskülen hem feminen. Bu iki kavramı birbirine geçiştirerek kullanmayı tercih ediyor. Maskülen bir detayı yüksek ökçede kullanıyor, feminen bir rengi bir erkeğin de giymek isteyebileceğini düşünüyor. Kavramları bir cinsiyete sıkıştırarak sınırlamak yerine özgürce paylaşmayı hedefliyor.
Acısız ayakkabılar! Bu Bilge Köprülü’nün sloganı. Böyle ayakkabılar tasarlıyor. Ve estetik uğruna acıları hissetmeyen kadınlara inanamıyor. Koleksiyonunu mevsim değişikliklerine göre yeniliyor. Ama sezonda da ara eklemeler yapıyor. Taksim’den yetişme ustalarla çalışıyor. Cicci Cocco markası İstanbul’da
Galatasaray ve Ankara’da Tunalı Hilmi Caddesi’nde Lazy adlı mağazada satılıyor.
SERTAÇ DELİBAŞ
Kalıplarını da kendi tasarlıyor Sertaç Delibaş tek kelime ile alaylı bir tasarımcı. Ayakkabı atölyelerinde çalışmaya başladığında 12 yaşındaymış. 16 yaşında karikatür çizmeye başlamış. Çizmeyi sevince Marmara Üniversitesi Resim Bölümü’nü bitirmiş. Neden ayakkabı tasarımcısı olduğunu "Kadının anatomisini iki saniyede değiştiren başka bir obje tanımıyorum" cümlesiyle açıklıyor.
Ayakkabılarını kendi tezgahında tamamen el yapımı üretiyor. İkinci kez baktığı her şeyden ilham alıyor. Feminen bir tarzı var. Parlak deriler, kurdele gibi malzemeleri sıklıkla kullanıyor. Bulduğu her farklı malzeme ile yeni bir koleksiyon yaratabiliyor. Topuk ve gövdeyi farklı renklerde tasarlamayı seviyor. Kalıplarını da kendi hazırlıyor. Önce kalıpları ürettiriyor sonra modelleri uyguluyor. Ayakkabının yanı sıra çantaları da var. Aynı zamanda Network markasının erkek aksesuvarlarını tasarlayan Sertaç Delibaş’ın tasarımları Boyner mağazalarında ve Galatamoda gibi festivallerde satılıyor. Detaylı bilgi için www.sertacdelibas.com.