Güncelleme Tarihi:
Fransız öpücüğü 'out' Jude Law öpücüğü 'in'
Meşhur Fransız öpücüğünün papucu dama atıldı. Cannes’da son moda, yine dudak dudağa ama bu kez tersten öpüşmek! Modanın yaratıcısı ise "My Blueberry Nights" filmi... İçinde ve afişinde dünyanın en ilginç, en ters öpüşme sahnesini barındıran film, üç ayrı kıtanın önemli isimlerini biraraya getirmiş olmasıyla da ayrı bir önem taşıyor. Cannes'da Altın Palmiye için yarışan "My Blueberry Nights"ın yönetmeni Wong Kar Wai, oyuncuları Jude Law ve Norah Jones, Kelebek'e konuştu.
"In the Mood for Love" gibi bir şaheseri sinemaya kazandıran Çinli yönetmen Wong Kar Wai, İngiliz sinemasının yakışıklı, seksi ve yetenekli oyuncusu Jude Law, ünlü Amerikalı şarkıcı ve yeni oyuncu Norah Jones, "My Blueberry Nights" filminin galası ve röportajları için Cannes’daydılar. Bir kez yetmedi, kendileriyle iki kez biraraya geldik.
Ünlü yönetmen ana dili İngilizce olmadığından yanlış bir şey söylememek için kelimeleri seçerek konuştu. Norah Jones güleryüzlü olsa da çok konuşkan biri değil. Oyuncu olarak ilk kez basının karşısına çıktığından olsa gerek, oldukça tedirgindi. Elinde bir gitar olsa çok daha rahat olurdu herhalde. Üçlünün en fazla ilgi gören ismi olan Jude Law açılış gününe denk gelen basın toplantısının yıldızıydı. Bundan iki gün sonraki ikinci görüşmemizde ise yeni uyanmış, kahvaltı bile edemeden apar topar aşağı inmiş, sesi hafif kısılmış, saçı başı dağılmış ve o haliyle çok daha çekici görünen bir Jude Law vardı karşımda. Aç da olsa kahve ve sigarayı es geçmedi ve sempatik, canayakın tavırlarıyla gönlümü bir kez daha fethetti.
Yönetmen ve oyuncularla o meşhur öpüşme sahnesinden kariyerlerine kadar pek çok şey konuştuk. Jude Law’a, son günlerde sık sık gündeme gelen Atatürk filmi projelerinde yer almayı düşünüp düşünmeyeceğini de sormadan geçmedim tabii.
NORAH JONES: "YA BATARIM YA ÇIKARIM DEDİM”
- İlk filminizde Wong Kar Wai gibi bir ustayla çalıştınız. Kendinizi şanslı hissediyor musunuz?
Norah Jones: Başka yönetmenleri tanımadığım için arada nasıl bir fark var bilemiyorum doğrusu. Wong Kar Wai’yle tanıştıktan sonra "In the Mood for Love"ı izledim ve filme aşık oldum. O filmi çeken yönetmenin elinden çıkan bir filmde yer almak ve yetenekli oyuncularla sahneleri paylaşmak müthişti. Her geçen gün daha da rahatladığımı söyleyebilirim.
- Yeni bir akım yaratmışa benzeyen (Cannes sahillerindeki banklarda böyle öpüşen çiftler var artık) meşhur öpüşme sahnesinin nasıl çekildiğini anlatabilir misiniz?
N.J.: Bu sahne Wong Kar Wai’nin bize en çok müdahale ettiği ve en önem verdiği sahneydi. Açıya, ışığa, her türlü detaya çok önem verildi ve çekimler uzun sürdü.
- İnsan, izlerken çok romantik gelen bu sahnenin teknik detaylarını duyunca biraz soğuyor tabii! Zorlandınız mı peki o sahnede?
N.J.: Boynumun tutulduğunu söyleyebilirim. Başınızı uzun süre yan tutmak hiç kolay değil!
- İlk filminizde yönetmeninizin yüzünü kara çıkartmamışsınız. Bundan sonra sinemaya devam etmeyi düşünüyor musunuz?
N.J.: Buna şu anda kesin bir cevap vermem zor. Bu film bile benim için sürpriz bir gelişmeydi. Wong Kar Wai filminde yer almamı istediğinde önce filmin müziklerini yapmamı istiyor sandım. Başrol teklifi olduğunu anladığımda ise hem çok heyecanlandım hem de gerildim. Jude Law’la karşılaştığım ilk gün “ya batarım ya çıkarım” dedim içimden. Şu anda burada olmaktan çok mutluyum. İleride ne yapacağımı gelecek tekliflere göre değerlendireceğim.
JUDE LAW: “GARSONLUK YAPTIĞIM GÜNLERİ HATIRLADIM”
- Bugüne dek pek çok önemli yönetmenle çalıştınız. Wong Kar Wai’nin setinde olmak nasıldı?
Jude Law: Evet pek çok yönetmenle çalıştım ama hiçbir sette Wong Kar Wai’nin setinde olduğu kadar özgür hissetmedim kendimi. Film yapımıyla ilgili olarak bildiğim tüm kuralları pencereden aşağıya attım diyebilirim. Won Kar Wai setinde ne olacağını bilmeden film çekmek korkutmuyor, sadece heyecanı artırıyor. Çünkü sonunda iyi bir iş çıkacağını çok iyi biliyorsunuz.
- Filmde aşkı arayan bir bar sahibini canlandırıyorsunuz. Bu karakterde kendinizi bulduğunuz zamanlar oldu mu?
J.L.: Doğrusu filmi çekerken garsonluk yaptığım günler geldi aklıma. Önümde tabaklar yığın halinde dururken o günleri düşündüm.
- Filmlerde ve gerçek hayatta genelde giden erkek, geride kalıp bekleyen ise kadınlar olur. Burada ise tam tersi oluyor.
J.L.: Gitmek ya da kalmak değil, aradaki mesafeler önemli. Yanıbaşınızdaki biri size kilometrelerce uzakta olabilir. Aynı şekilde uzakta olup yakın da olunabilir. "My Blueberry Nights" insanlar arasındaki mesafeleri anlatıyor.
- Norah Jones öpüşme sahnesinde boynunun tutulduğunu söyledi. Çekimler sizin için nasıl geçti?
J.L.: Barın diğer tarafından eğilip, Norah’yı çekim boyunca öpebilmek için ben de bir sandalyenin üzerine çıkmak zorunda kaldım. Hem yönetmenimizin hem de bizim en fazla önemsediğimiz sahnelerden biriydi.
- İlk kez kamera karşısına geçen Norah Jones’a yardımlarınız oldu mu?
J.L.: Norah’nın çok yardıma ihtiyacı yoktu aslında. Onunla olan diyaloglarımızda, denilenleri dinlemeseniz bile ritmi yakalayabilirdiniz. Sanki bir düet yapıyor gibiydik.
- Atatürk’le olan benzerliğiniz nedeniyle, onun hayatını ve yaptıklarını konu alacak film projelerinde sık sık adınız geçiyor. Bu konudaki görüşlerinizi öğrenebilir miyim?
J.L.: Şu ana kadar Atatürk’le ilgili bir senaryo gelmiş değil önüme. Ciddi bir teklif olursa seve seve değerlendiririm tabii.
- Hayalini kurduğunuz bir rol var mı peki?
J.L.: Bir müzikalde rol almak isterim. Bir de Shakespeare’in eserlerinin sinema uyarlamaları ilgimi çekiyor. Bir Shakespeare karakteri oynamak isterim ileride.
WONG KAR WAI: “NORAH’NIN SESİNE HAYRAN KALDIM, BAŞROL TEKLİF ETTİM”
- Daha önce oyunculuk yapmamış olan Norah Jones’u başrole seçtiniz ve onu Jude Law, Natalie Portman, Rachel Weisz, David Strathairn gibi isimlerle birlikte kamera karşısına geçirdiniz. Bu cesur kararın nedenini sorabilir miyim?
Wong Kar Wai: Beni ona çeken şey sesiydi. Bu da sinemasal bir şey aslında. Norah’nın yüzünü görmeden sesini dinlediğinizde bile hikayesini görebiliyorsunuz...
- Bu filmde Norah Jones şarkıları yer almıyor. Özel bir nedeni var mı?
W.K.W.: Onun şarkıcı olarak değil oyuncu olarak algılanmasını istedim. Ama filmin müziklerini o seçti.
- "My Blueberry Nights", İngilizce çektiğiniz ilk filminiz. Sizin için nasıl bir tecrübeydi?
W.K.W.: Norah Jones’la çalışabilmek, onun çalışma takvimine uymak için Amerika’ya gittim ve ana dilimde olmayan bir film çektim. Pek çok yabancı filmde Çinliler’in doğru anlatılmadığını düşünmüş ve bu durumdan utanmışımdır. Bu filmde Amerikalılar’ı olabildiğince doğru yansıtmaya özen gösterdim. Aptalca gelebilir ama oyunculardan bu konuda sürekli yardım aldım.
- Ne gibi farklılıklar var ülkeler arasında?
W.K.W.: Her ülkenin kendine göre farklı özellikleri var. Öpüşmenin anlamı ve şekli bile ülkeden ülkeye değişiyor bence. Yine de farklı ülkelerden gelsek bile paylaştığımız çok şey olduğuna inanıyorum.
- Son olarak "Lady of Shanghai"ı sorayım. Film ne aşamada? Nicole Kidman kadroda mı?
W.K.W.: Filmin üzerinde çalışıyorum. Nicole Kidman için şu anda bir şey söyleyemem.