O kapanınca iniş başladı ve sonunda bitti. Kazablanka, 39 yıl sonra yepyeni bir çehreyle sosyal hayata geri dönüyor. Yeni sahibi Maruf Ataoğlu, mekanı restore ettirdi Revan Kazablanka-Pera adıyla restorana dönüştürdü. Duvarlara, sahnesinden geçenlerin fotoğraflarını yerleştirdi. Bu vesileyle Kazablanka’nın geçmişine uzandık.
İstanbullular, İtalyanca kır evi anlamına gelen "casino"dan bozularak Türkçeye yerleşen gazinoyla yüz yıl önce tanıştı. Arap Enver adında eski bir polis şefine ait Arkadi Gazinosu’yla Galata’da başladı serüven. Müslümanların sahnelere çıkması hoş karşılanmadığından sanatçıları Akripas ve Misak efendilerdi. Yazlık Emperyal Bahçesi’nde ise Kemani Tatyos Efendi, saz heyetiyle sahnedeydi. İstanbul’un işgal edildiği 1918-1923 döneminde parlayan Alkazar Amerikan Gazinosu’nun programında pandomim, dans, kanto ve komik skeçler yer alıyordu. 1926’da Büyükdere’de Beyaz Park Gazinosu açıldı. Boğaz’ın karşı kıyısında ise Çubuklu Gazinosu.
Kazablanka’yı kuran Anlar Ailesi, 1930’lardan itibaren İstanbul eğlence hayatının içinde. Büyükdede Hamdi Anlar, Taksim’de açtığı Camlı Köşk Gazinosu’yla işe koyuluyor. Taksim Meydanı’nın düzenleme çalışmaları sırasında Camlı Köşk istimlak edilince oğlu Mahmut Anlar ile yine meydana yakın Kristal Gazinosu’nu kuruyor. Kristal yoluna devam ederken Mahmut Anlar, 1945’te Tepebaşı’nda Kazablanka Gazinosu’nu açarak işi büyütüyor.
Gazinoya bu ismin verilmesinin nedeni Casablanca filmi. Sinema tarihinin şaheserlerinden bu filmi biliyorsunuzdur. Humphrey Bogart, Ingrid Bergman gibi dönemin usta oyuncularının başrol oynadığı "Casablanca", gösterime girdiği 1943’te En İyi
Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo dallarında Oscar ödülünün sahibi olmuştu.
Film bir yıl sonra İstanbul’da gösterime girdiğinde de büyük ilgi görüyor. Mahmut Anlar da Casablanca’yı üst üste tam 10 kez izliyor, çok etkileniyor. "Bir gazino daha açacağım, adını Kazablanka koyacağım" diyor. Dediğini de bir yıl içinde yapıyor.
Kazablanka açılınca Kristal’in cazibesi azalıyor. İşletme zaman zaman partilerin verildiği, düğünlerin, kongrelerin yapıldığı mekana dönüşüyor. 1957’de CHP lideri İsmet İnönü, Kristal’de bir konuşma yapınca iktidardaki Demokrat Parti, gazinoyu yıkıp dolmuş durağına çeviriyor. Anlar Ailesi, aldıkları bu yaraya rağmen yollarına devam ediyor. Ve Maçka Parkı’nın bitişiğinde Küçükçiftlik Park Gazinosu’nu hizmete açıyor.
FAHRETTİN ASLANBU GAZİNODA KOMİYDİ
Kazablanka, İstanbul’un eğlence hayatına farklı bir kalite kazandırıyor. Bembeyaz gömlekli, papyonlu, jilet gibi ütülü siyah pantolonlu garsonlar servis yapıyor. Gazinonun müşteri sayısı o kadar çok artıyor ki, bir ara geceli gündüzlü 150 garson çalışıyor. Bir ilki gerçekleştirerek "kadınlar matinesi"ni devreye sokuyor. Uzun bilet kuyrukları yüzünden mebuslar, valiler, bakanlar telefon açıp misafirleri için yer ayırtıyor.
Daha sonra Gazinocular Kralı olarak nam salacak Fahrettin
Aslan, henüz 14 yaşındayken 1946’da Erzurum’dan gelip bu gazinoda komi olarak işe başlıyor. Günde sadece altı saat uyuyarak, hem kadınlar matinesinde hem de suarede çalışıp patronların gözüne giriyor. Kısa zamanda şef garsonluğa kadar yükseliyor.
Kazablanka, seyircisini Türkiye’nin en ünlü sesleriyle buluşturmasıyla ünlü. Ama en büyük bombası Zeki Müren. O dönemde İstanbul Radyosu’nda çalışan Müren, 1955’te assolist olarak bu gazinoda sahneye çıkınca müzik piyasası karışıyor. Müren, gazino hayatına üslup kazandırıyor. İlk kez saz sanatçılarını tek tip kıyafetle sahneye çıkarıyor. Kazablanka ondan sonra "Zeki Müren’in Gazinosu" diye tanınıyor.
Kazablanka pek çok ilke de imza atıyor. Örneğin fiks mönü, gazetelere tam sayfa ilan verilmesi. İlanlarda assolist isimlerinin önüne mutlaka bir sıfat ekleniyor. Zeki Müren’e "Sanat Güneşimiz" sıfatı yerleştiriliyor. Sevim Çağlayan da böyle bir ilanla Şahane Kadın oluveriyor. 1960’ın ocak ayında Kazablanka Gazinosu Sevim Çağlayan’ı İstanbul sahneleriyle tanıştırıyor. Çağlayan ilk programında şeffaf bir siyah tuvalet içinde istiridye kabuğundan çıkarak şarkılarını söyleyince ortalık karışıyor. Ve gazino üç gün kapanma cezası alıyor.
1961’de Ankara Radyosu’nun önemli isimlerinden Nesrin Sipahi, İstanbul seyircisi ile Kazablanka Gazinosu’nda buluşuyor. Aynı yıl, yine Ankara Radyosu’nun ünlü halk müziği sanatçısı Nezahat Bayram iddialı teklifi reddemeyip kadroya katılıyor. Bunların yanı sıra Müzeyyen Senar, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Perihan Altındağ, Adnan Şenses, Ahmet Sezgin, Nuri Sesigüzel, Ajda Pekkan, Yıldırım Gürses gibi pek çok sanatçı Kazablanka’da şarkı söylüyor.
O dönemde saz sanatçılarının itibarı da çok yüksek. Selahattin Pınar, ut ile bestelerini Kazablanka’da söylerken Mustafa Kandıralı’nın klarnet soloları çok meşhur. Tamburi Ercüment Batanay için ise assolistinkiler büyüklüğünde gazete ilanı veriliyor.
Mizah yazarı Gani Müjde bile Balatlı küçük bir çocukken Kazablanka’da sahneye çıkıyor. Bakın Müjde o dönemi nasıl anlatıyor: "Artık sır değil ’sanaaat hayatıma’ şarkıcı olarak başlamam. Bir Teselli Ver’i sahne arkasından söyleye söyleye alkışlarla insanların önüne çıkıvermem, Balat sokaklarında başladığım, Lunapark, Kazablanka gibi dönemin en ünlü gazinolarında devam ettirdiğim müzik kariyerimin yoksulluk dolu notaları benimle birlikte mezara gidecek sesler değil şimdi. Siyah papyonum, pırıltılı taşlarla bezenmiş yeleğim, bedenime sardığım saten kuşak, provalar, sarhoşlar, düğünler, Beyazıt’taki düğün salonları, Orhan Gencebay’dan şarkılar, Ahmet Sezgin’den türküler ve daha neler neler..."
GAZİNOCULUK PARAVANOLDU, DEYİP KAPATTI
1960’larda gazinonun başına Mahmut Bey’in oğlu Yüksel Anlar geçiyor. Ama o dönem hem gazino sayısı artıyor hem de eğlence hayatı kalite kaybetmeye başlıyor. Yüksel Bey, 1968’de bir gün "Gazinoculuk başka işlerin paravanı oldu" diyerek işi bırakıyor. Gazino o tarihten sonra Kristal’in kaderini paylaşıyor. Uzun yıllar düğün salonu, kongre merkezi olarak hizmet veriyor.
Bundan üç sene önce Maruf Ataoğlu’nun mekanı devralmasıyla tarihi gazinonun kaderi değişiyor. Maruf Bey, lokantacılığa 30 sene önce atılmış. Kendi mekanı Revan’ı 2000 yılında İstanbul Beylikdüzü’nde açmış. Ataoğlu, ikinci hamlesini 2003’te Kuzey Irak’ta yapmış. Süleymaniye ve Erbil’de birer şube açmış. Kazablanka’yı görünce çok etkilenmiş: "Güzel bir yaz akşamı Kazablanka’nın terasına çıktım. Haliç, önümde masmavi akıyordu. Fatih Camii’nin silueti, Yavuz Selim Camii’nin minareleri, Fener Rum Patrikhanesi’yle Bulgar Kilisesi’nin bembeyaz ışıklı manzarası karşımdaydı. Buraya çok farklı bir şey yapmalıyım, diye düşündüm. İstanbul’a iyi bir mekan kazandırdığıma inanıyorum."
Tepebaşı’nda, Pera Palas’ın arkasında yer alan Kazablanka-Pera, 16 aylık çalışma sonucunda yeni çehresine kavuştu. Osmanlı mutfağıyla Anadolu lezzetlerini birleştiren bir lokantaya dönüştü. 150 kişilik kapalı mekanının yanı sıra 80 kişiyi ağırlayabilen bir bahçesi, 250 sandalye kapasiteli terası, 80 kişilik yazlık barı ve 25 kişi kapasiteli VIP bölümü mevcut.