Güncelleme Tarihi:
20’li yaşlarda Kargo’yla tanındınız. Ardından ‘Maskott’ grubuyla adınızı daha çok duyurdunuz. Bu süreçte neler yaşandı?
- Kargo’yla en son albümümüzü 2005’te çıkardık. Bir süre sonra müzikal olarak üretememe problemi yaşadığımızı düşündüm. Gruptan arkadaşım Serkan Çeliköz’le Kargo’dan ayrıldık. ABD’ye yerleştik. Bu süre içinde ‘Maskott’ isimli bir grup kurup albüm hazırladık. Müzik grubu olmak zor zanaat. Kendi içinde zor dinamikleri var. Ama ben grup müziğini seviyorum. Şimdi de benimle konserlere çıkan ekibim bellidir.
Peki solo albüm için neden 12 sene beklediniz?
- Ancak vakit bulabildim. Bir buçuk sene şarkılar üzerinde çalıştım. Parçaların olgunlaşmasını ve en iyi hale gelmelerini bekledim. Albümümü dinleyenler de ne yapmak istediğimi görecekler.
Albümünüzü henüz dinlemeyenler için kendinizi ve şarkılarınızı nasıl tanımlarsınız?
- Yeni jenerasyon şarkıcılar gibi tek şarkılık adam değilim.
Kaç şarkılık adamsınız o halde?
- Albümde 11 şarkı var. Ben teybe konduğunda baştan sona dinlenecek albümleri seviyorum. Kendim de öyle bir şey üretmek için çalıştım. Akustik bir iş oldu. Âşık Veysel’in ‘Keklik İdim Vurdular’ türküsü ve Özdemir Asaf’ın ‘Yakın’ şiiri dışında dokuz yeni şarkı var.
TÜRKİYE ÇOK KAOTİK GÖRÜNÜYOR
Bir dönem konserlerinizde kızlar ayılıp bayılıyordu. Sizce geçen sürede size ne kadar sadık kaldılar?
- Müzik yaparken böyle tereddütler içine girmemek lazım. Ayrıca eski takipçilerim hâlâ konserlerime geliyor. Yolda ‘Kargo Amca’ diyen veletler bile oluyor.
Şarkılarınızda neden bu kadar yalnızlık hissi hâkim?
- Özünde herkes yalnız ama Seattle’da yaşadığım dönemde bunu daha çok hissettim.
Dört senelik ABD macerası nasıl bir adam yarattı?
- Seattle bana çok yaradı. Biraz daha kendimi tanıdım. İçime döndüm. Yeniden gitar çalmaya başladım.
İlişkiler adına neler öğrendiniz?
- Türkiye’de şöhreti henüz 20 yaşında tanıdım. Seattle’da insanlar beni tanımıyordu. Kimse şarkıcı kimliğim ya da mazim yüzünden bana yaklaşmıyordu. Bu
yüzden önce telefon numaraları alınıyor, sonra her şey adım adım ilerliyordu. Bir de Seattle İstanbul’a kıyasla çok ufak bir sahil kasabası. Demokrat ve medeni bir yer. Yalıtılmış, biraz soğuk, karanlık ama buna rağmen huzurlu bir havası var.
O huzurlu ortamı bırakıp neden döndünüz?
- İstanbul’a âşığım. Boğaz Köprüsü’nün altına bir çıpayla bağlı olduğumu düşünüyorum.
Peki oradan buralar nasıl görünüyordu?
- Hep kaotik. Gerçi kaosu seviyorum ama son dönemde bu durum iyice arttı. Her şey birbirine karıştı.
Nedir o kaotik durum?
- İfade özgürlükleri konusunda yaşanan büyük sıkıntılar ABD’den de görünüyor. Fikrimi başkalarıyla paylaşamamak canımı sıkıyor. Tabii muhafazakârlaştığımız da çok net.
Acı ve keyifli bir malt viski olurdum
İçki olsam:
Malt viski olurdum. Başta tadı acı gelirdi. Sonra keyifle yudum yudum içilirdi.
Yemek olsam:
Mezeli bir ziyafet sofrası olurdum.
Film olsam:
‘Sound Of Noise’ olurdum. Filmdeki ritimler harika.
Kıyafet olsam:
Hem spor hem jilet gibi bakımlı bir takım olurdum.
Cinsiyetsiz yapmaya çalışıyorlar ama heteroseksüelim
ABD’de yaşadığınız dönemde arkadaşınız Serkan Çeliköz’le birlikte olduğunuza dair dedikodular çıktı. İşin aslı neydi?
- İnanılmaz! Olur mu öyle şey!
O halde bu laflar nereden çıktı?
- Biz gay çift olsak bunu Kargo’da çalarken yaşardık. Şöyle şeyler oldu: Mesela bir fotoğraf çekiyoruz, arkamızdan iki katlı bir otobüs geçiyor. Üzerinde ‘Gray Land’ yazıyor. Oradaki ‘r’ harfini silip ‘Gay Land’ yazısıyla fotoğrafı dağıtıyorlar.
Bu haberlerden sonra evinizi ayırdınız mı?
- Yok canım! Bunlar taktığım ve umursadığım şeyler değil. Duyduğumuzda doğrudan makaraya aldık, eğlendik. Bizi sürekli cinsiyetsiz yapmaya çalışıyorlar ama ben heteroseksüelim.
Önyargılarımı Ferzan’ın filminde kırdım
Ferzan Özpetek’in ‘Cahil Periler’ filminde rol almam ilk ve son oyunculuk deneyimim oldu. Sanırım İtalyanca bilmediğim halde deli cesaretiyle oynamayı kabul ettim. Gay’lere karşı bütün önyargılarımı da o çekimlerde kırdım. Benim için önemli olan insan sevmek. O işin ardından her sene dizi teklifleri geldi. Ama o benim işim değil.