Güncelleme Tarihi:
Büyük, öfkeli bir canavar gelir, şehri yakar, yıkar, yerle bir eder. 1954 yılında Japonya’dan çıkıp, 30 kadar filme konu olmuş, dünyanın en meşhur canavarlarından olan Godzilla yeniden canlandı.
Yeni filmin Rotten Tomatoes notu eleştirmenlerde yüzde 86, izleyici için yüzde 98.
IMDB’de ise 8.7 gibi bir rakam ve güzel yorumlar...
Sinemayı bu güvenilir sitelerden takip edenlerin iştahını kabartacak bir durum söz konusu.
BALİNA VE GORİL KARIŞIMI
Orijinal Japonca ismi, balina ve gorilin birleşiminden doğan ‘Gojira’ olan Godzilla’nın mitolojik ya da edebi bir kökeni yok. Kitaptan değil, doğrudan bir filmden doğma.
1954 yılındaki film için yaratılan bu canavarın kökeninde 2. Dünya Savaşı’na son veren, Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombalarının yattığını söylemek mümkün.
Bu bombaların Japon halkı üzerindeki etkileri Godzilla’da şekil bulmuş. Radyasyon mağduru bir yaratık gibi duran Godzilla, yıllar boyu tarih öncesinden gelen dinozor, kertenkele karışımı bir yaratığın perdede görülen hali olarak izleyicinin karşısına çıkmış.
CANAVAR FİLMLERİNİN MİHENKTAŞI
Filmin senaryo ekibinde David Callaham (‘The Expendables’), David S. Goyer (‘The Man of Steel’), Max Borenstein (‘Seventh Son’) ve Frank Darabont (‘The Walking Dead’) bulunurken, yönetmenliğini ‘Monsters’ filmiyle tanıdığımız Gareth Edwards üstleniyor.
Yeni Godzilla filminin tabii ki en belirgin farkı ve özelliği son teknoloji ürünü olması. Ve belki de ilk kez canavarın perdede bu kadar etten kemiktenmiş gibi durması.
CGI (bilgisayar ortamında yaratılmış görseller), o kadar etkili ama aynı zamanda da belirsiz ki.
“Godzilla canavar filmlerinin mihenktaşı” diyen Britanyalı yönetmen Gareth Edwards, bu mihenktaşının üzerine teknolojinin tüm avantajlarını inşa etmiş.
Godzilla, imzası haline gelen kükremesinden, sırtındaki yüzgeçlere ve üflediği radyoaktif ateşe kadar, her şeyiyle tam bir küresel ikon olarak karşımıza çıkıyor bu filmde.
Bu canavar, insanoğlunun dünyaya yaptıklarından ötürü doğa tarafından cezalandırılmasının ürünü. Bir anlamda Tanrı’nın gazabı.
Bunca karanlık söylemin yanında izlemesi eğlenceli olan görkemli bir film var karşımızda.
Hayatını Godzilla’yı aramaya adamış olan ve madenin olduğu mağarada mitolojik yaratığın varlığına dair kanıt bulmayı uman Japon bilim insanı Serizawa’yı Ken Watanabe canlandırıyor.
Breaking Bad’in yıldızı Bryan Cranstons bu filmin ağır toplarından.
GODZILLA’NIN KÜKREMESİ
Önceki Godzilla filmlerinde olduğu gibi burada da canavarın eşsiz kükremesine özen gösterilmiş.
Godzilla’nın 1954’te beyazperdeye takdim edildiği filme eşlik eden akıllara yer etmiş melodinin bestecisi Akira Ifukube, ünlü kükremeyi yaratmak için reçine kaplı deri bir eldiveni bir kontrbasın gevşek tellerine sürtme fikrini bulmuştu; nihai efekt ise ses ve müzik efektleri tasarımcısı Ichiro Minawa tarafından her bir sesi kişiselleştirmek için playback hızı kullanılarak elde edilmişti.
Bu son filmin ses tasarımcıları farklı teknikler kullandılar; hatta görünüşte imkânsız olanı başarmak için çam katranı kaplı deri bir eldiveni bir kontrbas üzerinde denediler. Orijinal sesi üç parçaya bölen - metalik bir çığlık, ardından yeri göğü sarsan bir feryat ve böğürtü şeklinde bir bitiş - ses tasarımcıları Warner Bros.’un Burbank tesislerindeki bir caddesinde, 3.5 metre yüksekliğinde, bulvar genişliğinde bir ses sistemi kurdular. Kükremeyi sıra sıra dizilmiş 100.000 vatlık kolonlara verdiler ve yankılanmaları çeşitli açılardan, örneğin arabaların içinden, mağaza vitrinlerinin arkasından, ara sokaklardan kaydettiler. Boruları ve çatıları zangırdatan kükreme, beş kilometre ileriden bile duyulabildi.