Yeni aşklar ağaçlarda yetişiyor

Güncelleme Tarihi:

Yeni aşklar ağaçlarda yetişiyor
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2013 00:00

Can Bonomo, ikinci albümü “Aşktan ve Gariplikten”i sevenlerinin beğenisine sundu. Genç şarkıcıdan bu yeni çalışmayı ilk albümü “Meczup”la kıyaslamasını istedim, şu yanıtı aldım: “Meczup çok daha masum ve epey de sevimli bir albüm. ‘Aşktan ve Gariplikten’ ise niyeti bozmuş, huzurla oynayan çocukların saçına sakız yapıştıran fırlama çocuk!”

Haberin Devamı

FOTOĞRAFLARLA CAN BONOMO

* İstediğiniz, hayalini kurduğunuz hayatı mı yaşıyorsunuz şu anda?
- Hayatın beni bu noktaya getireceğini bilmiyordum. Ben hep yönetmen olmak istemiştim ama şu anda bulunduğum yerden de memnunum.

* “Bin masal bir kahraman, yeni yaşlar pek bir yaman” sözlerinizi duyunca şunu sormak geldi aklıma; büyüdükçe zorlaşıyor mu hayat gerçekten de?
- Hayat, sürekli olarak insanlarını imtihanlara tabi tutuyor. Yaşamak demek; her gün yeni maceralara atılmak, her gün hayatın zorluklarıyla sınanmak demek. Eskiden bu sınavları atlatırken insanlar beraber oldukları eşlerinin aşklarıyla kutsanmış olurlar, yollarına bunun güveniyle devam ederlerdi. Şimdi ise yeni aşklar ağaçlarda yetişiyor. Belki de daha uzun yaşıyoruz diye sıkılıyoruz insanlardan.

* Aynı şarkı sözlerinden devam edersek; sizin kahramanınız kim?
- Benim en büyük kahramanım Don Kişot. Yel değirmenleriyle savaşmak, beni hayatın kendisiyle savaşmaktan daha çok cezbediyor. Picasso’nun da dediği gibi; “Bugünün dünyası anlam teşkil etmiyor. Benim yaptığım işler niye etmeli?”

İLK ALBÜMDE NAZIM DÖRTLÜĞÜ SÖYLEMEYE CESARET EDEMEZDİM
* “Aşktan ve Gariplikten”in ilk albümünüz “Meczup”tan farkı ne?
- Ufak tefek birçok fark var... Aslında müzik aynı müzik. Sadece biraz daha sivri ve daha köşeli bir albüm oldu “Aşktan ve Gariplikten”. Ben ilk albümümde Nazım Hikmet’in bir dörtlüğünü söylemeye cesaret edemezdim mesela. Ya da düzenlemeleri nereden baksan hard rock / metal olan bir şarkıya “Min-el Aşk ve Min-el Garaib” ismini veremezdim. Bu albüme bir türkü yerleştirmiş olmak da nereden baksan deli işiydi. Biz hiçbir zaman belli kalıpların içine girmeye çalışmadık ama başka çocukların da oynadığı bir bahçeye oğlunuzu ya da kızınızı bırakmak isterseniz, önce ona insanların içine çıkabilecek terbiyeyi vermiş olmanız gerekir. “Meczup” ikinci albümümüze göre çok daha masum ve epey de sevimli bir albüm. “Aşktan ve Gariplikten” ise niyeti bozmuş, huzurla oynayan çocukların saçına sakız yapıştıran fırlama çocuk!

* Bu albümü hazırlarken, ilkinde gelen eleştirileri, önerileri dikkate aldınız mı?
- İnsan farklı olan şeylere biraz daha ihtiyatlı yaklaşır. “Meczup” yepyeni bir türün ilk örneğiydi. Dolayısıyla bunu yadsıyan insanların eleştirilerine kulak assaydık, “İstanbul Müziği”yle devam etmemiz söz konusu olamazdı. Ben ustalarına büyük saygı duyan ve onları dinleyen genç bir ekibimiz olduğunu düşünüyorum. Onlardan öğreneceğimiz çok şey var ve günden güne kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz. Ustalarımızın dışında yapılan eleştirilerin bizleri geliştirmek değil de değiştirmek üzere olduğunu hissedersek, onları kulak arkası edebiliyoruz.

DERDİMİ BAĞIRAMADIĞIM BİR DÜNYADA ÇOK AZ BARINABİLİRDİM
* Duygularınızı insanlarla paylaşıyor olmak size ne hissettiriyor?
- Daha fazla hissetmemi sağlıyor. Her şeyi o kadar fazla hissetmek ki; bazılarının içimden taşması, şarkı ya da şiir olması... Ben yaptığım işi öncelikle kendim için yapıyorum. Daha sonra paylaşmak için, sanat için. Derdimi herkese bağıramadığım bir dünyada çok sessiz ve yalnız olur, kuvvetle muhtemel çok az barınabilirdim.

* “Babam benim şarkılarımı beğenmiyor” dediniz mi gerçekten?
- Babam benim yaptığım işi başından beri çok destekliyor ve inanıyor. Üniversite yıllarımda babamla kurduğumuz diyalog baba-oğul ilişkisinden baba-oğul/arkadaş ilişkisine dönüştü. Her gün gazetelerde benimle ilgili haberler okuduğunu biliyorum. Beni merak ediyor. Bu tür mecralarda ona atıflarda bulunmam, aramızda bir tür iç şakaya dönüştü. “Selam peder bey; özleştik!”

HER GÜN EN AZ 20 SAYFA OKUR, 1 SAYFA YAZARIM
* “Keşke bunu ben yapsaydım” dediğiniz bir şarkı var mı?
- Beş sene sinema ve sanat tarihi okuyunca bu tip kanallara girmek insanı ancak yoruyor. Tarih, “keşke” demeye başladığınız anda öykünmenizi gerektirecek binlerce edebi eser ve başarılı sanatçıyla dolu. Ben benden iyi olanı her zaman takdir edip kendimi geliştirmeye bakıyorum.

* Ekran dışında günlük hayatında Can Bonomo nasıl bir adamdır, neler yapar?
- Her gün mutlaka en az 20 sayfa okur, bir sayfa yazarım. Spor yaparım. Arkadaşlarla muhabbet, sohbet... Güzel yemek yaparım mesela. Severim de yapmayı. İyi dönemimde haftada dört-beş film izlerim. Kötü dönemimde bir, belki iki.

* Peki Can Bonomo nasıl bir aşıktır, romantik midir mesela?
- İdare eder.

EUROVISION, EĞLENCELİ BİR YOLCULUKTU
* Şimdiki aklınız olsa Eurovision’a yine katılır mıydınız?
- Gayet eğlenceli bir yolculuktu. Birçok sanatçıyla tanışma fırsatı elde ettik. Yorulduğumuz zamanlar da oldu ama genel olarak gayet güzeldi. Türk bayrağını temsil etmek gurur verici bir şeydi.

EN BÜYÜK ÇILGINLIĞIM PORTAKALI TUZLAYIP YEMEK
* Hayatınızdaki en büyük çılgınlık nedir?
- Cebimde üç kuruş para ve sırtımda gitarla Avrupa’yı gezmiş olmam. Gerçi o zaman 20 yaşındaydım. En güncel örnekleme; portakalı tuzlayarak yemek olabilir!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!