Güncelleme Tarihi:
İŞTE EN GÜZEL "YENGE" NİN FOTOĞRAFLARI
53. Eurovision Şarkı Yarışması'nda Ukrayna'yı "Shady Lady" şarkısıyla temsil eden ve ikinci olan Ani Lorak, nişanlısının Türk olmasından dolayı ülkemizde kendisine "Yenge" diye seslenilmesinden büyük mutluluk duyduğunu açıkladı: "Türkiye'ye karşı çok büyük hisler besliyorum. Bana burada insanların 'yenge' diye seslenmeleri beni benimsediklerini gösteriyor, çok hoşuma gidiyor.
- Türkiye’ye reklam çekimi için geldiniz, öyle değil mi?
Evet. Daha önce bu marka hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama ısıtma sistemleri sektöründe hizmet verdiklerini öğrenince, Ukrayna’da çok önemli olan bir soruna, ısınma sorununa çözüm olabileceklerini görup teklifi kabul ettim. Çünkü ülkemde kışlar çok soğuk geçiyor. Tek derdim onları ısıtmak. Tabii bu reklam sayesinde yeniden İstanbul’da olduğum için de çok memnunum.
- Ne kadar sürecek çekimler?
- Bu süre içinde İstanbul’u gezme şansınız olacak mı?
Eğer zaman bulursak elbette... Ama kısa zamanda üç reklam filmi çekeceğimiz için zor gözüküyor.
- Neden bu kadar kısa süre kalıyorsunuz?
Eurovision’dan sonra çok güzel bir yoğunluk oluştu. Sürekli konserler ve seyahatlerle dolu bir programım var. Örneğin 2009 yılı boyunca doluyum. Kendim için bile bir hafta ayırmam çok zor gibi... Bu hem sosyal hem de özel hayat açısından beni zorluyor. Murat İstanbul’a benimle geldiği için şanslıyım, çünkü çoğu zaman telefonla bile zor konuşabiliyoruz.
- 4 yaşınızdan bu yana şarkı söylüyorsunuz, ülkenizin yıldızısınız, ama Avrupa ancak Eurovision sayesinde sizi keşfedebildi. Yarışma neler değiştirdi hayatınızda?
Eurovision’dan önce de ülkemde başarılı, sevilen bir sanatçıydım. “En iyi şarkıcı” ödüllerim ve cumhurbaşkanımız tarafından verilen “en başarılı sanatçı” unvanım vardı. Ülkemde elde ettiğim başarıdan dolayı çok mutluydum, ama yeni dinleyicilerle buluşabilmek için Eurovision’a katılmaya karar verdim. Zaten teklif cumhurbaşkanından gelmişti. Yeni insanlar tanımak, yeni dinleyicilere şarkı söylemek ve gittiğim yerleri fethetmek benim için çok önemliydi. Yarışma sonrası hayatımda değişen tek şey ise kendimi Avrupa sanatçısı olarak hissetmem... Sürekli farklı ülkelere gidip konserler verdim ve insanlar yaptığım müziği sevdi. Türkiye, İtalya ve Londra’da sahneye çıktım. Söylediğim şarkıları insanların ezbere bilmesi de çok güzel bir duyguydu. Evde otururken “Ben iyiyim” demekle, oradaki ilgiyi görüp “İyi değilim, en iyisiyim” demek çok farklı. Artık beklentiler çok farklı. Kıyafetiniz ve şovunuz bile iyi olmalı. Eurovision’da Roberto Cavalli imzalı bir elbise giymiştim. Artık bu seviyenin altına düşmemem gerekiyor.
Daha önce AIDS hakkında televizyon ve yazılı basında yer alan çalışmalarım olmuştu. Bu nedenle 2004 yılında böyle bir unvanı bana layık gördüler. Bir yıllık İyi Niyet Elçisi oldum. Çalışmalarım sonrasında da devam etti.
- 1996 yılında Amerika’da da bir yarışmaya katılmıştınız, öyle değil mi?
Evet, Big Apple yarışmasına katılmıştım. Rus ve Amerikan diasporasının düzenlediği bir yarışmaydı. Çok yüksek bir derece alarak 100 kişinin arasından sıyrılıp birinci oldum. Amerika’da klip çekip, orada da kayıt yapma fırsatı buldum. Pink Floyd’dun da stüdyosu olan Metropolis’te kayıt yaptım.
- Neden orada şansınızı denemediniz?
Ukrayna ve Rusya’da çok büyük bir market var. Eğer ayda 20 gün çalışıyorsanız, kazandıklarınızla Avrupa ve Amerika müzik sektöründe sıfırdan başlamak istemiyorsunuz. Eurovision’un esas amacı oydu.
- Daha önce İngilizce albüm denemeniz oldu mu?
Evet, hatta Ukrayna’da ilk İngilizce albümü yapan benim. 2005 yılında tamamı İngilizce şarkılardan oluşan bir albüm çıkardım. Rusça ve Ukraynaca konuşulan bir ülkede olduğum için kimsenin denemediği bir işe kalkışmıştım. O albüm Los Angeles’ta kaydedilmişti.
- Yeni albüm hazırlığında olduğunuzu biliyorum. O albümde neler olacak?
Yeni albüm Rusça ve İngilizce şarkılardan oluşacak. 8 şarkı neredeyse bitti ama önce bir şarkıyı single olarak yayınlamak istiyoruz. Ayrıca bir parçayı seçip iki dilde de yayınlayacağız. Çünkü insanlar benimle ilgilenmeye başladılar. Çok çalışmak zorundayız, başka şansımız yok. Benim hayatım şarkı söylemek... Ve bunu olabildiğince fazla kişinin önünde yapmak istiyorum.
- Şarkı söylemenin yanı sıra çocuk kitapları yazıyor, oyunculuk yapıyorsunuz. Hepsine nasıl yetişebiliyorsunuz?
Bana yenge denmesi hoşuma gidiyor
- Türkçe parça biliyor musunuz?
Murat Nalçacıoğlu: İlk tanıştığımız zaman benden Türkçe bir parça söylememi istedi. Benim de bildiğim Türkçe şarkı çok azdır. Gökhan Kırdar’ın “Yerine Sevemem”ini söylemiştim. Biri bu soruyu sorduğunda hep o şarkıyı söylüyor artık...
Ani Lorak: Ben biliyorum, “Yerine sevemeeem”...
- Türkiye size ne ifade ediyor?
Ani Lorak: Sadece “Türkiye’yi seviyorum” deyip geçemeyeveğim kadar fazla his besliyorum Türkiye’ye karşı. Aşkımı burada buldum.
- Türklerin size “yenge” dediğinden haberiniz var mı?
Ani Lorak: Biliyorum ve bu çok hoşuma gidiyor. Çünkü beni benimsiyorlar.
- Türkiye’de neleri seviyorsunuz?
Bahara evleniriz
- Murat Bey’le nasıl tanıştınız?
Ani Lorak: Murat’la Antalya’da, müdürü olduğu otele tatile gittiğimde tanıştık. İlk tanıştığımızda kendinden çok emindi. Çok da sert bir erkek. En başından bu yana “Sen benimsin, benimle olacaksın, başka biriyle olamazsın” diyordu. Sonra kalbimi çaldı. Ukrayna’ya döndüğümde kalbimin bir parçasının Türkiye’de kaldığını anladım.
- Evlilik ne zaman?
Ani Lorak: Aslında herkesin merak ettiği asıl konu bu... Hem ailelerimizden hem de hayranlarımdan hep aynı soru geliyor. İnsanlar evlenirsek yüzükten gelinliğe kadar her şeye sponsor olmak istiyorlar.
Murat Nalçacıoğlu: Evlenmiş olmak için evlenmek istemiyoruz. Program çok yoğun olduğu için bahar aylarında evleniriz artık gibi geliyor. Dergiler kapak yapmak için evlenmemizi bekliyorlar Ukrayna’da...