Yemekle birbirimizi motive ederiz

Güncelleme Tarihi:

Yemekle birbirimizi motive ederiz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2000 00:00

Haberin Devamı

Emel Müftüoğlu pop şarkıcısı, aynı zamanda iş kadını. Çağrı Müftüoğlu ise, geçtiğimiz aylarda gündeme gelen 17 yaşındaki kızı. ‘‘Ben bunalımlı bir insan değilim’’ diyen Çağrı Müftüoğlu ve annesi, yaşadıkları zor günleri, değişen anne kız ilişkilerini ve gelecek için düşündüklerini

ilk kez Hürriyet'e anlattılar.

Onlarla halen sinemalarda gösterimde olan ‘‘Buradan Uzaklarda’’ filmini izlemek üzere buluştum. Filmin başrollerini Susan Sarandon ile Natalie Portman paylaşıyorlardı. Konusu bekar ve fırlama bir anne ile onun aklı başında ve hayatını fazlasıyla ciddiye alan kızının ilişkileri üzerine kurulmuştu. Her ne kadar anne Emel Müftüoğlu ve kızı Çağrı kendilerini filmin kahramanlarıyla pek özdeşleştirmeseler de ben bir yanıyla benzettim. Sonuçta filmdeki anne gibi sıradışı bir anneydi Emel Müftüoğlu. Filmden sonra hep beraber evlerine gittik. Çaylar kahveler -ve sucuklu ekmekler- eşliğinde Çağrı'nın başına gelenleri de hesaba katarak ilişkilerini uzun uzun konuştuk. Gördüğüm kadarıyla son derece doğal, yapmacıksız ve rahat bir ilişkileri var. Çağrı fotoğraf çektirme konusunda nazlandıysa da ortaya çok güzel fotolar ve bir röportaj çıktı.

l İntihar girişiminden sonra anne kız ilişkiniz ne kadar değişti? O depresif dönem sizi daha mı fazla kenetledi? Yeniden mi keşfettiniz birbirinizi?

Çağrı: Yeniden değil ilk defa galiba. En yakınlaştığımız andı diyebilirim. Annemi daha iyi tanıdım, babamı da öyle. Aslında her zaman çok yakındık. Ama başka yönler keşfedildi aramızda.

Emel: O olay belki bir sınamaydı. Bir imtihan belki. Tabii ki çok şey farkettirdi. Aslında zaten gözünüzün önünde, kalbinizin içinde olan bir şeyin daha da farkına varmamı sağladı. Hep öyledir ya... Ona da şöyle bir örnek vermek istiyorum. Siz çok ünlüsünüzdür, mesela ben ünlüyüm, yeni birisi çıkmış televizyona, o işte sizin evinize geliyor, ailenizden birileriyle tanışıyor, böyle bir meraklı ve değerli bulurlar onu. Halbuki siz orda oturuyorsunuzdur. Daha... Ne bileyim, nasıl anlatayım onu... Daha farkedilmemiş halde kalırsınız. Şaşırırsınız, şaşkınlıkla izlersiniz o insanları. O da öyle bir şey. Çok yakın olduğunu sanırsın, fark etmezsin bazı şeyleri. Sanırım Çağrı da tahmininden çok daha değerli oluşunun farkına vardı. Ya da bizler onun bizim için ne kadar değerli olduğunu, herşeyden değerli olduğunu farkettik. Yani bunu zaten biliyoruz da, bir de böyle bir şey olunca...

l Üzerinde çok düşündünüz mü?

Emel: Aslında normal hayatımda zaten çok geçmişe dönük yaşayan bir insan değilim. O olayı hiç var olmuş saymıyorum. Ya da öyle bir dönemi hiç olmamış sayıyoruz. Artı, olaya döndüğümde olması çok doğal bir olaydı. Bu kadar fazla şeyi taşıyabilecek yaşa ve döneme henüz gelmemişti Çağrı. Fazla yüktü.

İntihar manyağı değilim

l Sizin hayatınızdan dolayı mı?

Emel: Yo, hayır kendi yaşadıklarıyla ilgili. Vardır ya o dönemler, herşey çok üst üste gelir. Çok gelir ama! Ve bunu kaldıracağın yaş vardır, saat vardır. Çağrı'nınsa kötü bir zamanıydı.

Çağrı: Sonuçta en iyi arkadaşım ölmüştü. Ama olay o kadar da değildi. Başka şeyler de vardı. Hepsinin bir araya gelmesiydi. Ben mutsuz bir insan değilim. O bir dönemdi ve geçti.

l Buna insanlar inanmıyor mu?

Çağrı: İnsanlar ‘‘Ben de bir kere intihar etmiştim, şöyle yapmıştım, böyle yapmıştım’’ deyip duruyorlar. Kendimi çok tuhaf hissediyorum. Ben intihar uzmanı mıyım? Biri geliyor ‘‘bileklerimi kestim’’ diyor. Ben intihar manyağı değilim. Bir andı o. Doğduğumdan beri oradan kendini atmayı kafasına koymuş biri değilim.

Emel: Çağrı'nın en çok şu lafına gülmüştüm. Bu olaydan sonra bütün basın doğal olarak merak ediyor. Röportaj yapmak istiyorlar. Çok ısrar etti bir televizyon kanalı, ismini vermeyeyim. Ve şu şekilde ikna etmeye çalışıyor: Gençlere mesaj verecek! Çağrı'ya söyleyince şöyle dedi: ‘‘Tabii, mesaj verecek! Bu sefer çok başarısızdım, gelecek sefere başarılı olacağım!’’

Çağrı: Aklıma söyleyecek hiç bir şey gelmiyor ki. Ne mesajı vereceğim? Bir anlık bir karardı. Hayatımda ilk defa alkol almıştım. Üstümde çok şey vardı. Patlama noktasındaydım ve bir darbe daha olunca dayanamadım. Filmlerdeki gibi orada durup düşünmedim. Öyle bir insan değilim. Bunu yapabilecek insanlara da çok şaşırırım. Bunalım, içine kapanık bir insan değilim. Asabiyim ama sorunlu değilim.

Medyadan kaçıyorum

l Nasıl atlatıldı?

Emel: Çok zor değil. Çünkü sürekli bir depresyon değildi Çağrı'nınki. Birbirimize destek vererek tabii.

l Onun sizi toparladığı oluyor mu hiç hayatta?

Emel: Çook. Acayip. Bu konuda yegane güvendiğim insan Çağrı. Çünkü çok doğal birşey. Çok iyi biliyorum ki o sır ömür boyu aramızda kalacak.

Çağrı: Sen öyle san! Herkese yayıyorum! Ha ha ha...

l Hiç daha sıradan bir hayatım, ünlü olmayan bir annem olsun dediğin oldu mu?

Çağrı: Başka hayatlar yaşamak isterdim ama annem şöyle olsaydı demedim. Sonuçta benim annem ev kadını olmazdı. Hayat tarzına çok uygun bir iş yapıyor. Benim sıradan bir hayatım hiç olmadı, olsun diye de düşünmedim. Çok memnunum hayatımdan. Anne babam niye ayrıldı diye bir sorunum olmadı. İkisi de ayrı ayrı sevdiğim çok özel insanlar. Dün babamdaydım, bugün annemdeyim, yarın yine babamdayım. Kimin vakti varsa, kim uygunsa onunlayım. Bir eksiklik duymadım.

l Evet ama yine de flaşlardan uzakta bir hayat yaşamak isteyebilirsin?

Çağrı: Şu anda bir öğrenciyim ve medyadan uzak durmak için hiç bir gece ve sosyal hayatım yok. Sırf annemin adı kötüye çıkmasın, ben rezil olmayayım diye düşünüyorum.

Emel: Çağrı'da çok enteresan bir sorumluluk var. Hem kendisine hem de bana karşı. Bu bana çok gurur veriyor. Çok yakın arkadaşlarını her hafta magazinlerde görüyoruz. Çok açık söyleyeyim bana çok keyif vermiyor onları görmek. Ancak ben Çağrı'ya hiç bir kısıtlama da getirmiyorum.

Çağrı: Evet, demedi. Gitme, evinde otur demedi. Ben de ayda yılda bir, gazeteci olmayan yerlere giderim. Bu önemli çünkü yanında kuzenin de olsa başka türlü yazıyorlar.

Emel: O kendi kendini koruma altına aldı. Bunu kendisinin seçmesi bana çok keyif veriyor. Çok rastlanan bir şey değil.

Hayat tarzlarımız aynı

l Hayat tarzlarınız arasında fark var mı?

Emel: Tabii ki var ama hiçbir zaman Çağrı'yı yönlendirmem. Çağrı'nın hayatıdır. Ve ona tek söylediğim vereceği karar tamamen kendisine ait. Gücüm yettiğince desteklemek benim görevim. Bizim ülkemizde çocuklar genellikle kendi seçimlerini uygulamıyorlar. Anne baba ne olmasını istiyorsa onu oluyorlar.

l Sen Çağrı? Onun hayat tarzında mı yaşamak istersin yoksa bambaşka bir yol mu istersin kendine?

Çağrı: Ben meslek olarak belli bir şey düşünmedim. Ama biz annemle hem fiziksel olarak hem de yapı olarak çok benziyoruz zaten. Ben bu çevrede doğup büyümüş bir insanım. Başka yaşamlar bilmiyorum. Sanatla ilgili bir şey yapmak istiyorum.

Pop olması gerekmiyor. Bu yüzden farklı bir yol çizeceğimi sanmıyorum. Yurtdışına da gitmek istemiyorum. Bir kere gittim, burayı daha çok seviyorum.

Emel: Çağrı doğduğundan beri böyle bir hayat içinde. Arkadaşları da çok farklı değil. Sağında Türkan Şoray'ın çocuğu, solunda Cem Özer'in çocuğu.

l Nasıl birbirinizi motive edersiniz?

Emel: Yemeğe gideriz! Mayadrom'da salata ve bir yemek var. Şimdi hatırlayamadık. Yemek yerken çok mutlu oluyoruz.

Çağrı: Yemek, evet. Zaten görüntüden de belli olmuyor mu?

‘O çok güçlü’, ‘O da çok olgun’, ‘O komik’, ‘O da kararlı’

Anne kız, belli ki intihar üzerine çok konuşmuşlar. Bu yüzden de konuyu bitirmişler. Ve hiç olmamış gibi davranıyorlar. Ancak yine de ‘ben aslında çok mutluyum’ anlamında uzun uzun konuştuktan sonra Çağrı dayanamayıp, ‘şimdi diyeceksiniz ki o zaman neden intihar etmeye kalkıştın?’ diye benim soracağımı kendi kendine soruyor. ‘Depresyon herkesin başına gelebilir’ diyor annesi o zaman. Anne kız birbirlerini çok beğeniyorlar. Çağrı, annesinin çok güçlü olduğunu düşünüyor. ‘İlişkilerinde gösterdiği sabıra ve güce çok hayranım. Onun gibi olmak isterdim. Çok komik biri.’ Emel Müftüoğlu ise kızının yaşının üstündeki olgunluğuna hayran. ‘Güzel bir koruma mekanizması var. Ve kararlı bir insan’ diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!