Yeme bizi Emine, böyle ceza mı olur, şaka mı geçiyon

Güncelleme Tarihi:

Yeme bizi Emine, böyle ceza mı olur, şaka mı geçiyon
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 16, 2006 00:00

"Şuradan şuraya adımımı atmam" Emine Suna’nın bugünlerde en çok kullandığı cümle. Evinin bahçesinden dışarıya adım atamıyor gerçekten, çünkü cezalı. Erbakan Yasası diye bildiğimiz yasadan ilk faydalanan, kesinleşmiş hapis cezasını evde çekme fırsatı ilk sağlanan hükümlü.

Üç çocuk annesi Suna, Nazillili ve 55 yaşında. Adalet Bakanlığı’ndan görüşme iznimizi aldık, Sebati Karakurt’la Emine Hanım’ın İzmir’deki evine gittik. Komşuları ve eş dost arasında artık bir espriye dönüşen 2 ay 10 günlük mapus hayatını nasıl geçirdiğini sorduk.

Olay 7 sene önce Nazilli’deki Çiçekçiler Derneği’nin Emine Suna’nın adına kayıtlı olan lokalinde yaşandı. Bir gece lokalin önünde iki genç tartışmaya başladı, biri bacağından bıçaklandı. Yaralanan genç, kapatmadan önce temizlik yapan garsonların açık bıraktığı kapıdan lokale sığındı. Olay yerine gelen polis, garsonların halının üstündeki kan izlerini sildiğini görünce zabıt tuttu. Lokal sahibi Emine Hanım cürüm delillerini ortadan kaldırmak suçundan hapse mahkum oldu. Dava o günden bugüne 3 kez temyize gitti. Sonunda ceza 3 hafta hapse indirildi.

CEZAEVİNE GİREYİM BİTSİN DİYORDU

Aslına bakarsanız Emine Suna, 3 hafta cezaevinde yatayım da bitsin bu bela, diye düşünüyordu. Onu tereddütte bırakan tek şey doğduğundan beri yanında yaşayan küçük torunu Emirhan’dı. Birbirlerine çok bağlılar. Ayrı kaldıklarında, ki bu çok seyrek oluyor, Emine Hanım gizli gizli, Emirhan ise çığlık çığlığa ağlıyor. Zaptedilemiyor. Bu çocuğu nasıl bırakırım, acaba onu da mı alıp girsem cezaevine, izin verirler mi, acayip olur mu sorularıyla başvurduğu avukatı Orhan Altın, ona farklı bir formül önerdi. "Dur abla sen" dedi. "Daha güzel fikirlerim var. Seni hiç yatırmayacağız, Emirhan’dan ayırmayacağız."

YASAYI UYGULATMAK İÇİN HUKUK SAVAŞI

Avukat Altın’ın aklından geçen, 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri Hakkında Kanun’u Emine Suna’nın cezası için kullanmaktı. Yasa şu hükmü getiriyor: 6 aya kadar hüküm giymiş kadınlar ve 65 yaşını geçmiş erkekler cezalarını ev hapsinde çekebilir.

Bugün Erbakan Yasası olarak bilinen düzenleme Emine Hanım’ın cezası için pekala kullanılabilirdi. Avukat Altın, Suna’nın cezasını veren mahkemeye başvurdu. Yasanın bu maddesi Türkiye’de daha önce uygulanmadığı için talep reddedildi.

Altın, Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti: "Böyle böyle bir kanun var. Bir gün uygulayacaksak, neden şimdi olmasın?" İtirazı kabul edildi. Dava Nazilli Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Karar sürecinde her gün hakimi ziyarete gitti avukat Altın. "Biliyorum zor bir durum Sayın Başkan ama bu yasal hükmü cesaretle hayata geçirmek gerekiyor" diyordu.

Dava 22 Mayıs’ta sonuçlandı, Suna’nın cezasını 2 ay 10 gün evinde çekmesine karar verildi. Suna, karardan bir ay sonra Kuşadası’nda ablasının evinde tutuklandı. İzmir’e getirildi.

Türkiye’de bu uygulamadan, yasaya ismini veren Erbakan’dan bile önce, ilk yararlanacak kişiydi. Evinin bahçesinden dışarı adım atmayacaktı. Onu eve bırakan iki polis ve psikolog böyle söylemişti.

O GİDEMİYOR MAHALLE ONUN EVİNDE TOPLANIYOR

Bornova’nın tepelerinde labirenti andıran sokaklarından birindeyiz. Emine Hanım’ın Atatürk Mahallesi’ndeki evi yüksekçe bir kayanın üstünde, iki buçuk katlı, bahçeli. Pencerelerden mahalle kuşbakışı görülüyor. Emine Hanım canı istediğinde üst balkona çıkıp Jackie Onassis gibi el sallayabiliyor. Görenler uzaktan elleriyle çay karıştırma hareketi yapıyor. "Çaya gelelim mi" demek bu.

Mahalledeki ev hanımları arasında komün hayatı kurulmuş sanki. Herkes komşusunun evine kapı çalmadan girebiliyor. Mutfak dolabında ne var, ne yok biliyor. Anlayacağınız mapus sıkıntısı Emine Hanım’ın semtine uğramıyor. Hatta günlerin eskisine oranla daha şenlikli geçmesi mümkün. Fakat başlangıçta çözmesi gereken birkaç problem çıktı.

Emine Suna, bir buçuk sene önce eşini akciğer kanserinden kaybetmiş. Torunu Emirhan ve üç çocuğundan en küçüğü Cihan’la yaşıyordu. Yine aynı şekilde yaşamaya devam edecekti ama "mahkumiyet"i komşulara açıklamak zordu.

Artık ailem oldular dediği Ali ve Fatoş Postalcılar çiftine cezanın detayları anlatıldı ilk önce, sonra komşu Ayfer Abla’ya. "Sen erkek gibi kadınsın, başarırsın" dedi Ayfer Abla. Hepsini birden gülme tuttu. "Yahu zaten biz evden çıkmıyorduk ki, birbirimizin bahçesinde oturup hoş beş ediyorduk. Tek fark bundan sonra 3 ay mekanımız Emine’nin bahçesi" dediler, rahatladılar.

İKİ KARTON SİGARA BİR DE TESPİH GETİRİN

Herkes komşular kadar anlayışlı değildi. Köyden gelen kayınvalidesi durumu bir türlü anlamak istemiyordu: "Yahu Emine benimle şaka mı geçiyon, böyle ceza mı olur?" Bazı eş dostların da kafası karışmıştı. "Kalk kız Kemeraltı’na
/images/100/0x0/55ea2c98f018fbb8f86fa26c
gidelim, tiril tiril üst baş alalım" deyip duruyorlardı. Emine Hanım, bahçe kapısının ardına geçemeyeceğini anlatmakta zorlanıyordu.

Kısa süre sonra "Alem kadınsın Emine" diyen kayınvalidesini köyüne yolcu etti. Tabii bahçe kapısının içinden el sallayarak. Nazilli’den yeğenleri hálá arayıp, "Gazetede hapis yattığın yazıyor, nasıl telefona çıkıyorsun" diye soruyor. Sabırla anlatıyor Emine Hanım. Sonra şu cevabı alıyor: "Yeme bizi hala yahu, öyle şey mi olur, hapishaneye ziyaretçi kabul ediyor musun?"

Nihayet çözümü buldu Emine Hanım: En iyisi dalga geçmek. Espriyle geçiştiriyor soruları artık: "Ziyarete gelin, beklerim. İki karton sigara, temiz çamaşır, tespih de getirin!"

Espri atmosferine en kolay uyum sağlayan kişi komşulardan Ali Bey. Sabah kahvaltıya otururken eşi Fatoş Hanım’a sesleniyor: "Yan evdeki tutukluya da bir çay gönder hanım..."

EVİM GÖZÜME BAŞKA GÖZÜKMÜYOR

Ceza keşinleşip eve döndüğümde içim çok rahatlamıştı. Komşularım olmasa, sadece torunum ve çocuklarımla çok canım sıkılabilir, ev üstüme üstüme gelebilirdi. Evime bakışım değişmedi. Çünkü zaten hayatımın büyük bölümünü evde geçiriyordum. Özellikle kadınlar için çok faydalı bir uygulama.

ŞUBE EMİNE HANIM İÇİN KURULDU

İzmir’deki Denetimde Serbestlik Şube Müdürlüğü, bir bakıma Emine Suna için kuruldu. Cezası kesinleşince onu denetleyecek birimin de kurulması gerekiyordu çünkü. Suna’dan önce böyle bir vakayla karşılaşılmamıştı. Bu durum, 8 kişilik şube için de yepyeni bir deneyim oluyor.

GÜNLER ÖRGÜ VE GÖZLEME PARTİSİYLE GEÇİYOR

Gün, torunum Emirhan’ın uyanmasıyla başlıyor. Saat 9 gibi kahvaltısını yaptırıyorum. Sonra yemek yapmaya başlıyorum. Bu aralar yemek yapma isteğim, aklımı alıp götürüyor, önüne geçemiyorum. Oğlum Cihan’a alışveriş listesini veriyorum. Bakkaldan alıp geliyor. Cihan çok şikayetçi. Anne Allah aşkına yeter bu yemekler, bak hepten şişmanladık, diyor. Ben de komşuları çağırıyorum. Bahçedeki incir ağacının altında bir sac var. Orada nefis gözleme yaparız. Geçen hafta bütün komşularımı çağırdım, gözleme ve çay partisi verdim. Pek eğlendik. Sonra bahçemle ilgileniyorum. Öğleden sonra hep bahçe sularım, çapa yaparım. Bu aralar çok suladım galiba, 100 milyon su parası geldi. Emirhan bahçede hiç rahat durmaz. Zamanım onu takip etmekle geçiyor. Bir de örgü işi tutturdum. Komşum Fatoş’un torununa hırka örüyorum. Pek TV izlemem. Kitap okurum. Şimdi Halit Öztoprak’ın "Aysel"ini okuyorum. Güzel geçiyor günlerim.

BENİ NASIL KONTROL ETTİKLERİNİ ANLAMIŞ DEĞİLİM BAHÇIVAN POLİS OLABİLİR Mİ?

Amerika’da da benim gibi ceza çeken zengin bir kadın varmış. (Ev hanımlarının ikonu Martha Stewart’tan bahsediyor) Ona bileklik takmışlar, öyle kontrol ediyorlarmış. Bende öyle bir şey yok. İyi ki de yok, çok sıkılırdım bu İzmir sıcağında. Ama beni nasıl kontrol ettiklerini anlamış değilim. Polisler ne kapımı çalıyor ne de telefon ediyor. Gerçi komşum Ali, "Abla sen delirdin mi, her yer sivil polis dolu, bence geçen gün dolanan bahçıvan kesin polisti, bu tarafa baktı durdu, aha şuraya yazıyorum" diyor. Şube müdürümü ziyarete beklerim, ona sacda nefis et yaparım.

SEYYAR SATICIDAN KIZINA ÇEYİZ ALIYOR

Eylülde büyük kızım evleniyor. Allah’a şükür cezam o zaman bitiyor ama çeyiz alışverişini şimdiden yapmam gerek. Neyse ki seyyar satıcılar var tanıdığım. Taksitle tabak çanak tencere alıyorum. Ama onlara laf anlatmak da zor. Geçenlerde mallarını evin önündeki meydana açtılar. Getirin bakayım diyorum, "Abla hepsini nasıl getirelim, yorgun musun, iki adımlık yer, aşk olsun" diyorlar. "Yahu gelemem ben, siz getirin" diyorum. Sonunda cezalı olduğumu, evin dışına çıkamadığımı açıkladım. Artık bizim bahçeye getiriyorlar.

DOKTORA MEMUR EŞLİĞİNDE GİDİYOR

Emine Suna, doktora gitmesi gerektiğinde Serbest Denetim Şube Müdürlüğü’ne haber veriyor. Bir memur eşliğinde doktora gidiyor ve geri dönüyor. Başka hiçbir sebepten evinin dışına çıkamıyor.

ERBAKAN KORKMASIN

Bu ceza için kime teşekkür etmeliyim, Erbakan’a mı Başbakan’a mı? Sayın Erbakan hiç korkmasın. En güzel şey evde vakit geçirmek, zaman da su gibi akıp gidiyor. Onun da benim gibi geleni gideni çok olur, hiç sıkılmaz. Özel doktorunu da eve çağırır, sorun kalmaz.

BU CEZANIN EN GÜZEL YANI

Artık herkes ayağıma geliyor. Kimse "Bize uğramıyorsun" diye sitem etmiyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!