Güncelleme Tarihi:
Yeni koleksiyonunuz yakında Harvey Nichols’ta olacak. Anadolu Uygarlıkları Kolajı adlı bu koleksiyonda nelerden esinlendiniz?
- Aynı coğrafyada yaşamış uygarlıklardan etkilenerek hazırladık 25 parçadan oluşan bu koleksiyonu... Doğu ve Batı’nın en verimli topraklarının üzerinde kurulan Anadolu Uygarlıkları, inanılmaz bir zenginlik, bilgi ve ilham kaynağı. Kendi kültürümüz ve üzerinde yaşadığımız bu coğrafya, bizim dünya çapında öne çıkabilme adına en büyük artımız diye düşünüyorum.
Genç yaşta anne olmuş, çocuklarınızla büyümüşsünüz. O yıllar sizin için nasıl geçti?
- Hayatım iş, sağlıklı yemekler, çocuklar, motor sporları, moda ve sanatla iç içe geçti. Obsesif karakterim nedeniyle hobilerimin çoğu eninde sonunda işe dönüştü. Çalışan annenin çocuğu olarak tek bildiğim ve benimsediğim hayat tarzı da kadının en az erkek kadar çalışmasıydı. Bazı çevrelerde olduğu gibi işimi hiçbir zaman adres belli olsun yaklaşımıyla yapmadım. Amaç eninde sonunda para kazanmaktı.
İŞE MOTOSİKLETLE GİDİP GELİRDİM
İlk paranızı ne zaman kazanmıştınız?
- 18 yaşında, part time moda editörlüğü yaparak kazandım. Eski bir yayıncı olan babamın sektörel dergilerin çıkarıldığı ajansında iki yıl çalıştıktan sonra kendi dergilerimi çıkarmak üzere ayrıldım. Okul yıllarımda profesyonel voleybol oynamam nedeniyle yoğun ilgi duyduğum spor ve sağlıklı beslenme konularında ilk dergimi 22 yaşında çıkardım. Türkiye’nin ilk sağlık ve spor dergisi olan Health&Shape’i yani... Ardından çeşitli kurumların dergileri ile Auto Guide dergisi geldi. Türkiye gibi bağımsız dergiler çıkarmanın imkansız olduğu bir ortamda 11 yıl çok düzenli olarak yayınlandı.
Çıkardığınız dergiler de hep hobilerinizle ilgiliymiş...
- Evet, iş konusunda gerçekten şanslı olduğumu düşünüyorum. Hayatım boyunca hobilerim işe dönüştü. Bu sayede yaptığım işlerden hep zevk aldım. Teenage dönemimde profesyonel sporculuk yapmam ve bu konuya merakımdan dolayı Health & Shape dergisi doğdu. Ardından motocross, enduro motosiklet ve otomobil sporlarına yönelmem, rally’de ve pistte yarışmam nedeniyle Auto Guide dergisi geldi. 11 yıl yayınladığım bu dergilerin hazırlık dönemlerinde gece gündüz çalıştım, her işle kendim ilgilendim. Bu arada işe de KLR 650 enduro motosikletimle gidip gelirdim.
AŞKI SÜRDÜRMEK İÇİN CESUR OLMAK GEREK
İlk çocuğunuzu 19, ikincisini 29 yaşınızda kucağınıza almışsınız. ıki doğum arasında annelik duygularınız değişkenlik gösterdi mi?
- Aradai 10 yıl var. Onca zaman olaylara bakış açını, sebeplendirmeleri, her şeyi değiştiriyor aslında... Kısaca ilk aklıma gelenler şöyle... He
r ikisinde de çok rahat hamilelik dönemleri yaşadım ve her iki hamileliğimde de sadece 9 kilo aldım. Beg (Begüm kendine Beg olarak seslenilmesini istermiş) 3 kilo 600 gram, Can 3 kilo 650 gram doğdu. Buraya kadar gayet istikrarlı duruyor değil mi? Ama Beg’de, kitaplardan öğrendiğim “Çocuk karnı tok, altı temiz, gazı çıkmışsa bırakın ağlasın, kucağa alıştırmayın” mantığında ve gayet katı sayılabilecek bir kafadaydım. Can’ı ise 29 yaş olgunluğu ve şefkatiyle hemen hemen hiç ağlatmadım. Çocuk şımarık mı oldu, hayır... Ama iki kardeşin yetişmesindeki en belirgin fark, sosyalleşmeleri ve anne olarak benim olayları fark etmemdeki olgunluktur. Beg küçükken çevremde evli arkadaşım bile olmadığından, çocuğa arkadaşlık kurabileceği bir ortam sağlayamadım. Okul dışında çoğunlukla arkadaşı ben oldum. Ben motocross yaparken, Beg’i de 6 yaşında 50cc ile motosiklete başlatmıştım. şimdi aynısını Can için yapmak istesem de fazlasıyla korumacı olan Haluk (Berdan) engeliyle karşılaşıyoruz. Beg’de çok daha cesur kararlar alabiliyordum sanırım.
Hem cemiyet hayatının en gözde ve sosyal ismi olmayı, hem anneliği bir arada nasıl yürüttünüz?
- Önceliğimiz her zaman ailemiz. Ailemizde ilk günden beri pozitif, mutlu, sevgi dolu, sıcak ve destekleyici bir ortam yaratmaya çalıştık. Duygularımızı paylaşmaya, birbirimize zaman ayırmaya ve birbirimizi olduğu gibi kabul etmeye özen gösteririz. Farklılığın dezavantaj olarak algılandığı Türkiye’de, kendine özgü yetenekleri ve farklılıkları olan çocuklar yetiştirmek neredeyse yel değirmenleriyle savaşmaya benziyor. Yazılıp çizilenlere aldırış etmiyoruz deseniz de, 7 yaşında bir çocuğun renkli giymesinin bile mesele yapılması sizi üzüyor. Kaldı ki o, müthiş resim yeteneğine sahip, renklerle birebir bağı olan, okulun gönderdiği yarışmada ödül alabilen bir çocuk. Sorunsuz hayat toplumun hangi seviyesinde olursanız olun tabii ki imkansız. Evlilikte de aşkı ve mutluluğu sürdürebilmek için bazı zorluklara göğüs germeniz, cesur olmanız gerekiyor. Mutsuzluğu aslında farkında olmadan kendimiz de üretebiliyoruz. Olaylara pozitif yaklaşmak çoğu zaman sorunu çözmeye yetebiliyor. Bizim de zaman zaman problemlerimiz oluyor ama üstesinden gelerek mutlu olmayı biliyoruz.
YEMEK YEMEK DÜNYANIN EN BÜYÜK ZEVKLERıNDEN
Tasarım kadar yemek yapmayı da seviyorsunuz. Mutfağa nasıl girdiniz?
- Yemek yemek dünyanın en büyük zevklerinden bence... Dünya mutfaklarını mümkün olabildiğince kendi mutfağımda yapıp ailemle ve dostlarımla paylaşabilmek dünyanın en büyük keyfi. Bu merak da işe dönüştü sonradan. Sağlıklı ve hafif yemeklerin olduğu dergiler çıkardım, diyet merkezi kurdum. Sonra pasrty chef eğitimi alarak firmalara danışmanlık hizmeti vermeye başladım.
Yemeyi de çok seviyorsunuz. Hatta bloğunuz DB Junk’ta “Yemek sıkıntısı yüzündan Survivor’a katılamazdım herhalde” diyordunuz. Peki nasıl bu kadar fit kalabiliyorsunuz?
- Aç kalmaya dayanamıyorum gerçekten. Aç kalarak uzun yıllar formda kalabilmek de imkansız zaten. Dengeli beslenmek, gün içerisinde aktif olmak ve sağlam bir psikoloji, benim için sağlıklı yaşamın olmazsa olmazları. Canımın istediğini zaman ve sıklık kontrolü yaparak yerim o yüzden... Kendinize yasaklar koyduğunuzda, sağlıksız kilo problemlerine de davetiye çıkarmış oluyorsunuz aslında. Metabolizmamı sürekli çalışır durumda olması için ara öğünleri tüketmeye özen gösteririm. Her şeyden kontrollü bir şekilde yiyebileceğimi bilmek de formda kalabilmemin en önemli ayrıntısı.
MİZAH DERGİLERİNE KARİKATÜR GÖNDERİRDİM
Çok yönlü bir insansınız. Her gün yapmadan içinizin rahat etmediği şeyler var mı?
- Yeniliklere açık, kültür, sanat, spor ve çevreye duyarlı, hobileri olan, çalışmayı seven bir insanım. Genellikle moda konularını seven biri olarak tanısanız da beni, aslında alternatif sanatları çok severim. Yemek reçeteleri denerim. Otomobilleri sever ve profesyonel olarak test ederim. Yayıncı, editör, çok okuyan, mizah seven, aynı zamanda çizen, çok yönlü biriyim. Geçmişte mizah dergilerine karikatürlerimi de gönderirdim. Arada yayınlananlar olurdu, bundan keyif alırdım.
Bu yeteneği kimden aldınız?
- Bizde çizim işi babadan gelen bir yetenek. Babam Akbaba’ya da çizermiş. Bu özellik en çok oğlum Can’da var. Hobi olarak ilgilendiğim, şimdi çocuklarımla hayata geçirmeye çalıştığımız ortak bir miksmedia projemiz var. Ben desenlerini, Beg kolajını, Can fon resimlerini çiziyor. Çok keyifli bir atölye ortamı yaşıyoruz. Herkesin iyi olduğu konulardaki farkındalık nedeniyle süper işler çıkabiliyor. Bu konuda kendimizi yeterince geliştirebilirsek belki yakın zamanda bir duvar performansı yapabiliriz. Bir de bu ara yapmaya çalıştığım bir video blog olayı var. Bakalım..
Son olarak sormak istiyorum. Çok duru bir cildiniz var, bakımı için neler yapıyorsunuz?
- Yüzüme gündüz ve gece nemlendiricileri dışında farklı bir bakım uygulamıyorum. Yaz, kış vücut nemlendiricileri kullanmayı da ihmal etmiyorum. Hepsi bu kadar...
GRAFFİTİ DE YAPIYORUM AMA YERLERİNİ SÖYLEMEM
ınsanlar sizin bu çok yönlülüğünüze alıştılar mı dersiniz?
- Evet, insanlar yavaş yavaş çok yönlülüğe alışmaya başladı. Yayıncı olup aynı zamanda moda tasarımına el atmak, mutfakta çalışabilmek, hatta üstüne bir de motor sporlarıyla ilgilenmek mümkün. Açıkçası bunların yanı sıra hobi olarak graffiti de yapıyoruz biz... Ancak illegal olması nedeniyle neresi ve hangi duvarlar olduğunu söyleyemem. şimdi dünyada göz doktoru, aynı zamanda DJ, illüstratör ve kaykaycı pek çok kişiyle karşılaşabiliyorsunuz. Türkiye’de henüz çok yönlülük anlaşılabilmiş değil ancak dünya çok yönlülüğe doğru hızla ilerliyor.
BİLİNÇLİ TÜKETİMİ DESTEKLİYORUM
Aldığınız kıyafetleri hep modifiye ediyorsunuz...
- Aslında yapmaya çalıştığımız şey “kendin yap” fikrini geliştirip yaygınlaştırmak ve daha az alışverişi, ihtiyaçlar doğrultusunda bilinçli tüketimi desteklemek. Biz yıllardır aldığımız hemen her şeyi kişiselleştiriyoruz. Doğru değişiklikler ürüne değer katar ve aynı zamanda onu eşsiz kılar. “Kendin yap” fikri, alternatifli kullanım imkanı verebilen, yaratıcı çaba gerektiren, geri dönüşümü ve kişiselleştirmeyi destekleyen, tüketim toplumunun panzehiri olabilecek, aynı zamanda alternatif sanatı yakından ilgilendiren bir konu.