Güncelleme Tarihi:
Genç damat daha o konuya gelmemiş, afalladı.
- Anlamadım abi...
- Anlamazsın, zaten sonuna kadar da anlayamayacaksın!
Dumura uğradı garibim, sustu.
Konuşmaya şahit olan Ayşegül Hanım, yakın gözlüklerinin üzerinden şöyle (kötü) bir bakış attı bana, “Yaptığını beğendin mi, çocuk daha üç günlük evli” gibilerinden...
-Ben ona kırk kere söyledim, evlenme diye!
Ayşegül Hanım’ın ikinci nazarına muhatap olmamak için, başımı gazeteye gömüp, okur gibi yaptım. Bir yandan da için için gülüyorum... Yaşayarak öğrenmesi lazım, bu onun hayrına. Korkunç gerçekleri erken idrak ederse, ömür geçmek bilmez...
(Şu anda ne dinlediğimi söylesem inanmazsınız, Erkin Koray “Arkası gelmez dertlerimin bıktım illallah / Biri biterken öbürü de başlar, vermesin Allah / Böyle gelmiş böyle gidecek, korkadım vallah / Yok mu çaresi dostlar, fesuphanallah!” diyor...)
*
Telefon (hormonal dengesi yerinde) bir erkek için bir “iletişim aracıdır” yani bir araçtır, kadın için ise bir “amaç” !
Sanki kadınlar “telefonda konuşmak için” yaşarlar. (Hatta genel olarak konuşmak için yaşadıkları bile söylenebilir.)
İşyerinde bir bakın, kadınların 8 saatlik bir mesaiye kaç telefon konuşması sığdırdıklarına... Çalışan evli kadınların, evi, evdeki gündelikçiyi, akşamki yemeği, bakkalı çakkalı, kaynanayı, çocuğun öğretmenini vs telefonla idare ettikleri doğrudur. Ama geriye yine de 135 telefon görüşmesi kalıyor...
(Hormonal dengesi yerinde) Bir erkek, bunun onda birini bile beceremez, mümkünü yok.
Kadınların tele-üstünlüğü sadece sayısal da değildir üstelik, dakikasal üstünlükleri de su götürmez. (Hormonal dengesi yerinde) Bir erkeğin 3 dakikada tamamladığı bir konuşmayı 45 dakikaya yaymayı başarır kadınlar.
Ama bitmedi, asıl mucize bundan sonra...
(Hormonal dengesi yerinde) Bir erkek telefonda nasıl konuşur? Askerde Aselsan PRC-4620 sırt telsizini nasıl kullanmasını söyledilerse öyle, yani uluslararası tele-konuşma standardına uygun biçimde ve sırayla... Ki bu normalde genel bir iletişim kuralıdır.
1-Alo de konuş 2-Bitince sus 3-Karşı tarafı dinle 4-Karşı taraf susunca, hâlâ söyleyecek birşeyin varsa konuş 5-Bitince “Allah’a ısmarladık!” de, kapat.
Tele-konuşmada metod ve sıra budur... Zannedersiniz değil mi siz, n’hayır, kadınlar askerlik yapmadıkları için zahir, bu basit kuralı uygulamazlar, onların iletişim kuralları kendilerine hastır:
1-İkiniz de aynı anda konuşsun 2-Ama bu arada mucize eseri herkes karşısındakinin ne dediğini duysun ve anlasın 3-İki taraf da lafı kesip telefonu kapamasın...
*
Bak gene tepeme dikildi.
- Serdar Abi, sen ne demek istedin?
- Lo git lo başımdan!
- Allah aşkına söyle, kadınlar niye telefonu kapamayı bilmez?
- Önce sen şu yukarıdaki satırları oku, sonra ben bir karımı ararım senin yanında, bir musibet bin nasihatten iyidir, bir örnekle cevap vermiş olurum sana...
*
- Alo?
- Oooo beyefendi, hangi dağda kurt öldü de beni aradınız?
- Durup dururken niye arayayım seni, söyleyecek bir şeyim yoksa?
(Buna tulûatte “Açmaz vermek” derler, yani topu kaldırırsın ki karşındaki küt insin. Cevap asla şaşmaz...)
- Beni sevdiğini söylemek için arayabilirsin mesela!
- O kadar işin arasında aklıma gelecek de “Dur evi arayayım, karıma bir ‘Seni Seviyorum!’ diyeyim” diyeceğim öyle mi, bahçelerde maydonoz!
(Kütlük pas-2. Cevap yine klasiktir...)
- Aklıma gelecek ne demek, karın günün 24 saati aklından çıkmayacak beyefendi!
- İşim yoktu çünkü...
(Kütlük pas-3. Cevap yine şaşmaz...)
- Benden daha önemli ne işin olabilir ki?
- Yahu niye aradığımı unutturdun bana...
(Kütlük pas-4. Cevap yine belli...)
- Mühim değil, aradığın iyi oldu, benim sana söyleyeceklerim vardı zaten. Sen aramasan, ben telefon edecektim sana...
- Ne diyecektin?
(Buna artık açmaz, kapamaz, kütlük pas filan değil, intihar derler...)
-Oğlun şunu yaptı kızın bunu yaptı annen dedi ki kızkerdeşin gene kendine ne almış biliyor musun unutma akşam erken gel Ayşeler bize yemeğe geliyorlar unutmadın değil mi eminim unutmuşsundur zaten her zaman unutursun aslında hiç de halim yok ya misafir ağırlayacak korkuyorum yemekler az gelecek diye ne pişirdim bak sana bir sayayım da acaba yetecek mi dinle bak beni alo orada mısın beni dinliyor musun yahu konuşsana niye hiç senin çıkmıyor dinle bak ordövr olarak bir küçük meze tabağı yapacaktım aslında ama şarkütöri o kadar pahalı ki onun yerine bir zeytinyağlı dolma yaptı annen bana göndermiş sağolsun gerçi az ama olsun bir de ...
- Eline sağlık yeter yeter...
- Ama daha dinlemedin ki ne pişirdiğimi!
- Tatlım benim, her zaman yetmeyecek dersin, sonra kalanları bana kakalarsın üç gün boyunca! Hah, tamam, ne diyeceğimi hatırladım. (Bu noktada öyle bir şey isteyeceksin ki, telefonu kapamak karşı tarafın menfaati icabı olsun...) Ya, elektrik faturası ödenecekti, sabah unuttum, bir koşu bankaya gidiversen...
- Tamam tamam, vaktim olursa bakarım, şimdi kapamam lazım daha berbere gideceğim. Sakın geç kalma!
Dıııt – dıııt – dıııt – dıııt ...
*
YEGE hayran gözlerle beni seyrediyor. Karşısındakinin tecrübesini ve büyüklüğünü bir kere daha takdir ediyor.
- Sakın bunu evde denemeye kalkma, diyorum en ciddî tavrımla, bir felaketle sonuçlanabilir. Sen daha çok yenisin...
- Tamam abi de, şu “misafir kalkarken susmayı bilmeme” lafına taktım ben.
- Zil çaldı, onu da yarınki derste anlatırım!
*
Önemli not : Bu yazıda söz konusu kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünüdür; gerçek kişi, kuruluş ve olaylarla her türlü benzerlik tamamen tesadüftür. Özellikle de – Ağh! – Allah başımdan eksik etmesin – Ağh! – sevgili karımla uzaktan yakından ilgisi yoktur! Benim bir tanecik karım – Ağh! – bu yukarıda anlattığımın tam tersidir... (Fransız mizah ustası Coluche’ün sözünü hatırladım: Kapitalizm insanın insan tarafından sömürülmesidir. Sendikalizm bunun tam tersidir!)
Ağh!
Ve mecburî not : Şenay "Hep kadınları yazıyorsunuz..." diye tukaka etti biraz beni. Halbuki benim en çok dalga geçtiğim insan bir erkektir: Serdar Devrim. Ama söz, YEGE'lere ders serisi bitsin, sıra erkeklere gelecek. O konuda da çok söyleyeceğim şey var...