Güncelleme Tarihi:
MÜGE BOZ ELLE DERGİSİ ÖZEL FOTOĞRAFLAR
* Önce son dönem projelerinizden bahsedelim. Neler yapıyorsunuz?
- Herkes beni reklamlarla tanımaya başladı. Daha sonra Kanal D’de “Şüphe” ve ardından “Karakol” dizileri... En son da “Leyla ile Mecnun” oldu. Bunun yanında şu an vizyonda olan ve köy enstitülerini anlatan “Toprağın Çocukları” adlı sinema filmi var. Bunların dışında bu yaz çektiğim iki film var. Ayrıca “Karaoğlan” çizgi romanının filmini çektik. Şimdi yeni bir dizi için görüşmeler yapılıyor.
* Günlük hayatta nasıl bir güzellik rutininiz var?
- Günlük hayatta neredeyse hiç makyaj yapmıyorum. Bazen rimel sürerek gözlerimi ön plana çıkarıyorum. Onun dışında kremlere daha çok önem veriyorum. Nemlendirici kremler ve temizleyici ürünler benim için çok önemli. Genelde dermokozmetik özelliği olan, daha çok nemlendirmeyi başaran, kurumayı ve çatlamayı önleyen kremler kullanıyorum.
* Şu rengi kullanmam, bu ürünü yüzüme sürmem gibi kurallarınız var mı?
- Şu rengi kullanmam dediğim bir ton yok. Kıyafetin durumuna, seçtiğim tarza göre her rengi kullanıyorum. Ama genel olarak benim yüzüme hangi renk fondöten gider, nasıl bir gölge yapılması gerekir gibi konular için mini bir eğitim aldım. Daha çok renk ve detayları öğrenmeye çalıştım. Ders aldığım kişi, aynı zamanda bana bütün konularda da danışmanlık veriyor. Yeni çıkan ürünleri takip edip bana “Şöyle bir ürün geldi, denedim, çok memnun kaldım. Sen de kullanabilirsin” gibi önerilerde bulunuyor hatta. Genelde bir gala veya bir davete gideceğim zaman makyajımı da o yapıyor. Kıyafetimi bile onunla seçiyorum.
* Makyaj çantanızda vazgeçilmez olarak gördüğünüz renkler, ürünler neler?
- Benim vazgeçemeyeceğim tek şey nemlendirici. Nemlendiricim, lip balm’ım ve maskaram sürekli çantamda diyebilirim. Onun dışında “şunu sürekli kullanıyorum” diye bir durum yok.
YEDİĞİM ŞEYLERİN KABUĞUNU YÜZÜME SÜRERİM
* Herhangi doğal bir güzellik rutininiz var mı?
- Cildime avokado sürerim. Yediğim şeylerin kabuklarını yüzüme sürmeyi seviyorum. Bunlar salatalık gibi hepimizin bildiği ve zaman zaman denediği şeyler. Örneğin gözümde şişlik olursa patates rendeleyip onu sürerim. Yumurta akıyla Türk kahvesini karıştırıp yüzüme maske yaparım; bu karışıma zaman zaman bal eklerim. Ama bu sıralar balla ilgili bir tereddüde düştüğümü de belirtmek istiyorum. Cildin alt katmanlarında bazı oluşumları besleyebileceğini söylediler. Onun için son zamanlarda pek kullanmıyorum.
* Kendinizi ne zamanlar daha güzel bulursunuz?
- Doğal yani kendi halimde olduğum zamanlarımı daha güzel buluyorum. Çok fazla uğraşılmayan güzellik, benim için daha çekici. Belki de böyle bir tarza alıştığım için bana öyle geliyordur. Ayrıca herkes gibi ben de yazın (bronz ten yüzünden) kendimi daha güzel hissediyorum. Kısaca parlak ve canlı bir cildim olduğu sürece kendimi güzel bulurum. Belki garip gelecek ama spordan sonra da kendimi çok güzel bulurum. Yanaklarım pembeleşiyor. İnsanlar da bunu fark ediyor. “Sen ne yaptın?” diye soruyorlar. “Spordan çıktım, buraya geldim” diyorum.
* Sporla aranız iyi herhalde...
- Spor yaparım. Genelde doğada koşmayı tercih ederim. Ayrıca yoga ve pilatese devam ediyorum. Evimde sporla ilgili her türlü alet var. Salona hiç gidemediğim zamanlarda evin bir köşesinde mutlaka sporumu yaparım.
EKMEKSİZ VE ŞEKERSİZ BİR HAYAT GEÇİRİYORUM
* Bugünkü çekim boyunca izlenimim, beslenme konusunda biraz takıntılı olduğunuzu yönünde. Yanılıyor muyum?
- Doğru. Beslenme konusunda epey büyük bir takıntım var. Bir şekilde sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Genelde ekmeksiz bir hayat geçirmeye özen gösteriyorum. Önceleri et de yemiyordum ama spor için gerekli olduğunu öğrendiğimden beri sebze, et ve tahıl ağırlıklı beslenmeye çalışıyorum. Un ve şekeri çok fazla kullanmamaya çalışırım. Şeker neredeyse hayatımda hiç yok diyebilirim. Genelde şekersiz reçeller, pekmez, bal gibi doğal ürünleri ve doğal tatlandırıcıları tercih ediyorum. Un ve şeker vücudumuzda çok büyük bir tahribat yapıyor. Bunlarla ilgili okuyup öğrendikçe, onu yemenin getirmiş olduğu zevkten ziyade götürdüklerini düşünüyorum ve doğal olarak hayatımdan uzak tutmaya çalışıyorum. Zaten belli bir zaman sonra bu, bir alışkanlığa dönüyor. Yemedikçe yemiyorsunuz, canınız çekmiyor. Güzel bir pazar kahvaltısında bile ekmeği en az şekilde kullanıp bir bal-kaymak keyfi için küçük bir parça ayırmak gibi birtakım durumlara giriyorum. Çiğ sebze tüketmeye çalışırım. Bazen kendimin bile içemediği tatsızlıkta yaptığım yeşil içeceklerim var. Örneğin sabah içeceğim. Bu da benim için bir alışkanlık. En başta tadı kötü gibi geliyor ama içtiğim zaman o kadar büyük bir ferahlık ve hafiflik hissediyorum ki, kötü tadına rağmen içmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bazen kendime izin veriyorum. “Bugün ekmek yiyeceğim” diyorum. Gidiyorum kendime güzel bir ekmek alıyorum veya ekmeği kendim yapıyorum. Onu yiyorum ama onun sonrasındaki ağırlık, böyle kaçamakları minimumda bırakmamı sağlıyor. Evet yerken zevk alıyoruz ama sonrasında kendimizi sandalyeye çökmüş bir halde buluyoruz. Bu his çok kötü.
* Sır değilse o yeşil içecekte ne olduğunu öğrenebilir miyiz?
- Maydanoz, dereotu, nane ana maddeler. Diğerleri mevsime göre değişir... Semizotunu da bu ana maddelere ekleyebilirim. Onun dışında bazen içine elma, ceviz, bir kaşık pekmez koyuyorum. İki günde bir de yoğurt ve süt ekliyorum. Bu ikisini her zaman kullanmıyorum; çünkü mayalılar.
KURU SAÇA ZEYTİNYAĞI
* Saçlarınız çok gür duruyor. Özel bir şey yapıyor musunuz?
- Saçlarım için ekstra hiçbir şey yapmıyorum. Elimden geldiği kadar organik ve besleyici şampuanlar kullanmaya çalışıyorum. Saç kremime önem gösteriyorum. Banyodan çıktığımda nemlendirici serum kullanıyorum. Maske yapmıyorum. Kendimce çok kuru hissettiğim zaman zeytinyağı sürüp bekletiyorum.