Güncelleme Tarihi:
ÂYedek kulübesinde gol atmayı bekliyorum
"Avrupa Yakası"ndan ayrıldıktan sonra Bozcaada’da inzivaya çekilen Ata Demirer, altı ayda hazırladığı "Havadan-Sudan" adlı yeni stand-up gösterisiyle sahnelere dönmeye hazırlanıyor. Ünlü komedyen, pişmanlıklarından Özlem Kaya ile olan birlikteliğine, "Avrupa Yakası"ndan Ramazan Bayramı sonrası sahneleyeceği stand-up gösterisine kadar birçok konuda açıklamalar yaptı. Demirer; "Şu an yedek kulübesinde gol atmayı bekleyen bir adam var" diyor.
Bayramdan sonra başlayacağınız yeni stand-up gösterinizden bahseder misiniz?
- "Tek Kişilik Dev Kadro" isimli ilk gösterim, çok süratli ve renkliydi. Yedi yıl boyunca bu gösteriyi sahneledim. Aslında bir yıl daha götürürdüm ama kendi oyunumdan artık sıkılmıştım. Sistemli çalışarak ilk gösteriyi aşabileceğim yeni şeyler hazırladığıma inanıyorum. Çok sancılı bir altı ay geçirdim ama şimdi mal elimde ve ona çok güveniyorum.
Her ÅŸey deÄŸiÅŸti mi?
- Her şey değişti. İlk gösteri aslında bir yetenek gösterisiydi. Bu yüzden de eleştiriye açıktı. Zaten, "Çok taklit yapıyor, çok kendinden bahsediyor" gibi eleştiriler de aldım. Bu gösteri, daha aktüel. İçinde siyaset var, siyasetçiler var, gençlerle ilgili hikáyeler var, vs. Yani tam bir stand-up oldu bu. İlk gösterideki aslan-ceylan hikáyesi, Fatih Terim’ler, Bülent Ersoy’lar, yeni oyunda yok artık. Hiçbir şekilde eskiye yaslanmadık. Bunların yerine başka arkadaşlar geldi.
- Değişti, "Havadan-Sudan" oldu. Öyle havadan, sudan konuşacağız işte. Bazı sohbetler, ’havadan-sudan konuştuk’ diye basite indirgenir ya, aslında o sohbetin altı çok doludur. Dolayısıyla bizim hava ve su anlayışımız da öyle. Seyirciyle muhabbet edeceğiz. Ben bu gösteride daha farklı şeyler deneyeceğim. Bir performans sanatçısı kendini her zaman yenilemelidir. Hayal kırıklığı ve riski göze alıyorum. Sonuçta bunu yapmasaydım, dünyanın en zengin adamı bile olsam, psikolojik olarak rahat edemezdim.
Yerli Harry Potter tadında bir film çekmeyi planlıyordunuz. Hatta senaryosunu bile yazmaya başlamıştınız. Ne durumda bu projeniz?
- Hayata geçmesi zor bir proje. Olurdu ama istediğimiz gibi olmazdı. Şimdi başka fantezilerim var.
Mesela?
- Mesela gişe filmi kokmayan, dramatik tarafımı gösterebileceğim bir filmde oynamak istiyorum. Çağan Irmak, Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, beni plastik olarak değerlendirmeyip, başka taraflarımı algılamak isterlerse, bana çok büyük iyilikleri dokunmuş olur. Robin Williams gibi Ölü Ozanlar Derneği tarzı bir film bekliyorum. Gerçek hayatta karşılığı olan hikáyelerin içinde olmak istiyorum. Yani benim derdim sinema. Emin olun şu an yedek kulübesinde gol atmayı bekleyen bir adam var. Biri, bir gün beni oyuna sokacak ve ben de o golü atacağım. Maçı da alacağım.
AVRUPA YAKASI 10 YIL DAHA GÄ°DER
Çok soruldu ama Avrupa Yakası’ndan neden ayrıldınız?
- Üçüncü sezona başlarken hem yapımcıya hem de Gülse Birsel’e sezon sonunda işten ayrılmak istediğimi söyledim. Onlar da anlayışla karşıladı ve ona göre senaryolar yazıldı. Bunu bir futbol maçı gibi düşünün. Ben o kulüpte oynamak istemiyordum. Bu tamamen yenilenme arzusuyla ilgili bir şeydir. Televizyon, alışkanlıkların makinesidir. Ama ben sahnede, canlı canlı, riskleriyle, korkularıyla, enerjisiyle, alkışıyla büyük oynamaya alıştım. Dolayısıyla çok özlemiştim sahneyi. Artık dizi çekerken huzursuz olmaya başlamıştım. Ben huzursuz olunca, doğal olarak etrafımdaki insanlar da huzursuz oluyor. Planladığımız gibi sezon sonunda karşılıklı feragat ettik.
- Dizi devam eder tabii. Çünkü matematiği ona göre kurulmuş. Benim durumumda Tamer Karadağlı olayı yoktu. Yani hikáye benim üzerime dönmüyordu ki. Ben sadece Volkan’ı çok parlak oynadığım için biraz ön planda gibiydim.
Yani hikáye önemli...
- Tabii her zaman büyük senarist vardır. İyi bir teknik direktör varsa, hemen araya birini monte eder. Yani o kadar da kendini büyütmene gerek yok! Benim kendi egomu büyüttüğüm ve iddialı olduğum yer, sahne. Bu konuda kapışmak isteyen varsa, sahneye çıkarız. Ama dizide, sinemada, sana verilen rolü çok iyi oynarsan, oynarsın. Sensiz o işin gitmemesi için, senin üzerine dönen bir iş olması lazım. Mesela "Çocuklar Duymasın" dizisi, tamamen Tamer Karadağlı üzerine kurulu olduğu için, o çıktıktan sonra dizi sallandı ve düştü. Bizim dizinin ise ilk 40 bölüm hariç, ondan sonraki bölümlerinde çok doğru bir matematiği vardı; herkese şans verildi.
İlk 40 bölüm sizin üzerinize mi kurgulandı?
- Benim üzerime dönüyormuş gibi oluyordu. Ama senaryoda öyle değildi. Volkan Bayhan oldu, Lerzan oldu derken iş bir anda genişledi ve övünülecek bir hál aldı. Yenilendiği sürece bu dizi 10 yıl daha gider. Mesela şimdi Peker Açıkalın’ın canlandırdığı kapıcı çok başarılı bir karakter. Onun, benim zamanımda da olmasını çok isterdim açıkçası. Ben kimseyi yarı yolda bırakmam. Ben gidince, her şeyin çok farklı olacağına inansaydım, farklı şeyler de yapardım.
BÄ°R HESABIM VAR
Verdiğiniz kararlardan pişmanlık duyuyor musunuz?
- Hayır, verdiğim kararların hepsinin ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anladım. Çünkü ben bu işe ilk başlayan, o idealist çocuğu çok özlemiştim. O çocuk şimdi geri geldi. Geçmişe bir sünger çektim. Bundan sonra da o heyecanımı hiç kaybetmek istemiyorum. İlk başladığımda deli gibi çalışarak kendimi göstermek istedim. Ben şimdi yine kendimi deli gibi göstermek istiyorum. Kendimi kandırdığımı hissettim ve tekrar sıfırdan başlamaya karar verdim. Yani yediğimin, içtiğimin, kazandığımın hiçbir anlamı, hiçbir tadı, lezzeti yoktu. Bu yeni oyunu halledersem, yani tahmin ettiğimiz gibi bir etki yaratırsa, o zaman çok daha mutlu bir insan olacağımı hissediyorum. Kendimle ilgili bir hesabım var; tekrardan başa dönülebildiğini görmek istiyorum.
Peki Hümeyra Hanım ile tartıştınız. Her şey yazıldığı gibi miydi?
- Geçsek bu konuları... Yorum yok.
Sevimli, yetenekli genç Ata Demirer, bir anda huysuz, kaprisli, şımarık biri olarak anılmaya başlandı...
- Böyle biri olmadığımı herkes bilir. Ben sadece bir ara çok yoruldum. Bu yorgunluk sırasında hiç düşünmeden cevaplar verdim, gaflar yaptım. Şimdi ise temizim. Detoks yaptırdım. (Gülüşmeler) Ben de insanım ama inan şımarmış bir adam değilim. Şımarıklığın anlamını biliyorum. Benim her şeyim ortada.
Başka yeni projeniz var mı?
- Bir mizah kitabı çıkarmayı düşünüyorum. Bu yeni gösteri biter bitmez kitabı çıkartacağım.
Ezel Akay’dan özür diliyorum
"Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?" filminde oynayacaktınız. Neden ayrıldınız?
- Sekiz yıllık sanat geçmişimde, gerçekten çok utandığım ve pişman olduğum tek olay, Ezel Akay’ı hayal kırıklığına uğratmamdır. Çünkü söz verdiğim halde, maalesef sözümde duramadım. Bunu hayatımda ilk kez yaptım. Çok üzgünüm!
Ne oldu peki?
- Çok yoğun ve yorgun bir dönemdeydim. Gösterimi bitirmiş, 2005 yılında da Avrupa Yakası’ndan ayrılmayı düşünüyordum. O yüzden Ezel Ağabey ile bu film için çok rahat konuştum. Fakat sonradan, Avrupa Yakası’nda bir sezon daha oynamam gerektiğini düşündüm. Çünkü sokaktaki insanın sevgisi çok yoğundu. Dolayısıyla film ile Avrupa Yakası aynı anda gitmezdi. Şu an bu teklif gelmiş olsa, daha farklı davranırdım. Oradan bir ders çıkardım.
- O günden sonra onunla hiç konuşmadık. Ama ben buradan sizin aracılığınızla kendisinden özür diliyorum. İnsanlar hata yapar. Bu filmde yer alamamak, benim tamamen kişisel planlama hatamdan kaynaklanıyor. Yoksa, gayet güzel bir film oldu. Mecbur kaldığım bir fikir değişikliği sonucu ortaya böyle bir şey çıktı. Pişmanım yani! Ezel Akay’ı kırdığım için de çok üzgünüm.
Çocuk doğur diye yalvarabilirim
- Özlem Kaya ile berabersiniz değil mi?
Evet. Uzunca bir süredir birlikteyiz.
- Hatırlarsanız benimle yaptığınız röportajda, arkadaşız demiştiniz...
Efendim tabii insan olgunlaşıyor...
- Nişanlandığınız yazıldı, doğru mu?
Aramızda sembolik bir şey oldu ama bu nişan değildi.
- Evlenecek misiniz?
Bu karşılıklı hissetme ve zamanlama meselesidir. Açıkçası ben kendimden çok emin olamıyorum. Yani uzun vadeli planlar yapamıyorum. Yarın sabah, çocuk doğur diye yalvarabilirim de. O da beni çok iyi tanıdığı için bu kadar
Â
Röportaj: Sema DENKER