Güncelleme Tarihi:
Kendilerine Sanço ile Panço yakıştırmasını yapan ikili, çekimler arasında da tıpkı dizideki gibi samimi bir dayanışma halinde. Engin Benli kendi gibi tiyatrocu olan Çiğdem Saruhan ile evli ve 2,5 yaşında Rüzgar isimli bir oğulları var. Deniz Celiloğlu ise çiçeği burnunda bir damat sayılır hala. Bale sanatçısı olan Müge Bayramoğlu ile tam 1 yıl önce nikah masasına oturmuşlar.
Evliliğiniz nasıl gidiyor?
Engin Benli: Eşim ve oğlum Kocaeli’nde Yahya Kaptan’da, Şehir Tiyatrosu nedeniyle orada yaşıyoruz. Ben haftanın 4 günü çekimlerden ötürü İstanbul’dayım. Kocaeli Şehir Tiyatrosu’nda Kafesten Bir Kuş Uçtu adlı oyunu oynuyoruz. Eşim de oyuncu aynı tiyatroda, Dil-Tarih mezunu, çok da güzel bir kadın. Ben 41 yaşındayım, eşim ise 27. Ve ikimizin ortak bir meyvesi olan bir oğlumuz var.
Bakımıyla kim ilgileniyor?
Engin Benli: Kreşe gidiyor ve bakıcımız var. Çiğdem ve ben oğlumuzla vakit geçirebilmek için fırsat kolluyoruz ama zamansızlıktan dolayı kreş ve bakıcı var zaten.
Zamansızlık dışında çocuk büyütürken yaşadığınız sorunlar oluyor mu? İlk çocuğunuz sonuçta.
Engin Benli: Her şeyiyle o kadar güzel ki dünyanın en güzel varlığı. Yeni konuşmaya başladı ve telefonda “Baba neredesin? Seni çok özledim, gel artık” diyor. “Oğlum işteyim” diyorum ama içimden bir şeyler kopuyor, biran önce eve dönmek istiyorum. Rüzgar’a güzel bir gelecek hazırlamak için çalışmak zorundayız. Tamamen İstanbul’a yerleşmeyi de düşünüyoruz çünkü tam Rüzgar’ın gelişme çağındayken babasından uzak kalması kötü etkiliyor. Tuhaf davranışları olmaya başladı.
Deniz Bey gelelim sizin ailenize…
Ben oldukça yeni bir aileyim. Müge ile 4 sene beraberdik, son 2 senesinde beraber yaşıyorduk zaten evlenmeye karar verdik. Sevince ilişki devam etsin, evlenilsin isteniyor ama bunun için sadece sevgi, saygı yetmiyor. O evi geçindirebilmek için para kazanabilmek lazım, biz de onları bekledik. Müge ile aynı okuldaydık zaten Mimar Sinan’da. Devlet Opera ve Balesi’nde şimdi.
Evlendik ama görüşemiyoruz o da ayrı (gülüyor). Eve gidiyorum o uyuyor, o evden çıkıyor ben uyuyorum. Neredeyse evde sadece merhabalaşıyoruz. İkimizin de iş programının uyuşması gerçekten çok badireler atlatmamıza neden oldu. Şimdi oturdu sayılır, en azından bir tatil programı yapabiliyoruz. Yoğunluktan balayına bile gidememiştik. Ama olsun her şey çok güzel gidiyor, bakalım evlilik bize neler getirecek. Çocuk için daha vaktimiz var ama…
Deniz: Aynen öyle. Engin ile daha çok görüyoruz birbirimizi. Sanço ile Panço gibiyiz :) Set dışında da kardeş gibiyizdir. Dizi bizim karakterler üzerine yoğunlaştığı için sürekli birlikteyiz.
Engin: Tiyatro kökenli olduğumuz için ahlak anlamında da birbirimize ve yaptığımız işe saygılı yaklaşıyoruz. Gelen konuk oyuncular olsun, bölüm oyuncuları olsun çok iyi bir şekilde onlarla kenetlenip yardımcı oluyoruz birbirimize. Yazlık bir dizi diye başlayıp hala devam eden bir projeye dönüştü. Daha da devam edecek gibi çünkü ilgi çok iyi. Sanıyorum bu samimiyetten ve işin doğru düzgün yapılmasından kaynaklanıyor.
Bu diziyi benzerlerinden ayıran nedir sizce?
Engin: Bilimsel niteliği var. Gerçek olaylardan çıkmış, temiz ve net bir dizi. Çok fazla kafa bulandırmıyor. İzleyen eğitiliyor ve merakı uyandırılıyor. Heyecanlı bir dizi, izleyen takip ediyor çünkü her hafta farklı bir hikaye var ama komiserler aynı olayı çözüyorlar.
Deniz: Bunların yanı sıra seyirciyi kandırmıyoruz, enteresan vaatlerle seyircinin merakından nemalanmıyoruz. Dizide insanlar izlesin, konu çarpıcı olsun diye ekstradan dokunuşlar yok, aksine olabildiğinde kaçılıyor bundan. Karakterlerin özel hayatına girilmiyor, aşk hikayeleri, entrikalar yer almıyor. Sevil Atasoy ismi ve varlığı benim için çok önemliydi bu diziye başlarken. İlk başlarda pek sevilmedi aslında itici durdu “Bu kadında oraya çıktı, konuşuyor” diye ama sonra insanlar alıştılar. Hatta ve hatta beklemeye başladılar. Sevil Atasoy’un bahsettiklerinden çok şey öğreniyorlar.
RÖPORTAJIN DEVAMI HÜRRİYET AİLE'DE