Yazdıklarım gerçektir ama roman gerçeği

Güncelleme Tarihi:

Yazdıklarım gerçektir ama roman gerçeği
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 2005 00:00

KEMAL TAHİR’in İthaki Yayınları tarafından yayınlanan Bütün Yapıtları dizisinde altı romanının yeni baskıları yapıldı:Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yol Ayrımı, Karılar Koğuşu, Yorgun Savaşçı, Devlet Ana.Bütün Yapıtları dizisinde ayrıca, önümüzdeki ayın içinde Sevengül Sönmez’in yayına hazırladığı iki kitabını daha okuyacağız:Biri tefrika halinde kalan, ilk defa kitaplaştırılan Aşk Çetesi, ikincisi de dört cilt halinde yayınlanacak bütün öykülerinin Dutlar Yetişmedi adlı birinci cildi. Kemal Tahir romanlarıyla sadece edebiyat dünyasını değil, başka alanlardaki çalışmaları da etkilemiştir. Romanlarındaki düşüncelerden yola çıkılarak, ekonomide, sosyolojide, siyasette yeni açılımlar konuşulur olmuştur.Onu okuyanlar, edebiyatın dışına taşmış, yazdıkları ve söyledikleriyle Türkiye’nin siyasal ve toplumsal tarihinin sorgulanmasını sağlamıştır.Türkiye tarihi üzerine tezlerinin gerçeklik derecesi her zaman tartışmaların odağı olmuştur.Kemal Tahir yazdıkları hakkında sık sık kendisine sorulan, ‘Bunlar tarihi roman mı, gerçek mi?’ sorularını yıllar önce Yeni Edebiyat dergisindeki bir yazısında yanıtlamıştır: ‘Evet, gerçek ama roman gerçeği.’İyi bir romancı olarak düşünceleriyle sinemayı da etkilemiştir. Metin Erksan’ın, Halit Refiğ’in çalışmalarına bir de bu açıdan bakmak gerekir.Bazı iyi romancılarımız da ondan edebi anlamda etkilenmiştir, Oğuz Atay bunlardan biridir.Kemal Tahir, romanlarıyla bazı konularda genelgeçer yargıların, inançların tersini savunmuştur, Köy Enstitüleri’ni konu edindiği Bozkırdaki Çekirdek buna verilecek en belirgin örnektir.Yorgun Savaşçı, Esir Şehrin Mahpusu, Esir Şehrin İnsanları da Kurtuluş Savaşı’na değişik bakışını sergilediği kitaplarıdır.ATÜT (Asya Tipi Üretim Tarzı, sonradan AÜT/ Asya Üretim Tarzı oldu) tartışma alanına taşınması gene onun yazdıkları aracılığıyla gerçekleşmiştir.Seláhattin Hiláv’ın onun için yazdığı şu cümleler, romancının okunmasında rehber sayılacak değerde ve önemdedir:‘Kemal Tahir, Türk tarihi ve toplumu hakkındaki orijinal ve sağlam görüşlerden hareket ettiği için hem mahalli ağızları, hem Türkçe’nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkánlarını karıştırarak ve aşarak kullanabilmiştir.Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştadır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik, Devlet Ana’da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe’nin unutulmuş olan dehásı bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir’in eserlerinde kendini göstermektedir.’Aşk Çetesi’ni yayına hazırlayan Sevengül Sönmez, kitabın başında yer alan ‘Aşk Çetesi’nin Üyeleri Çiftçi Olma Yolunda... başlıklı yazısında, romanın konusunu, niteliğini, yazarın romancılık çizgisindeki yerini anlatıyor:‘Aşk Çetesi, Kemal Tahir’in 8 Mayıs ile 31 Temmuz 1937 tarihleri arasında Karikatür Dergisi’nde yayımladığı tefrika romanlardan biridir. Aşk Çetesi, yazarın, tefrika romanları içinde kendi adını kullandığı tek roman olması bakımından dikkat çekicidir.Bunun nedenini açıklamak kolay olmasa da yazarın, bu romanını her ne kadar Kemal Tahir romancılığı içinde bir yer edinemeyecekse de - beğendiğini ve kendi adıyla yayımlamaya değer bulduğunu düşünmekteyim.’Sevengül Sönmez, sunuşunda, kitabın Kemal Tahir Arşivi’ndeki dosyalarda bulunan Osmanlıca el yazısından Látin alfabesine, Melda Kalyoncu, Sabire Dosdoğru, Hulûsi Dosdoğru tarafından aktarıldığını belirterek, üçünün de bu kitabı göremediğinden söz ediyor, minnet borcunu yazıyor.Gerçekten de özellikle Dr. Hulûsi Dosdoğru bir Kemal Tahir uzmanıydı. Yazdığı Batı Aldatmacılığı ve Putlara Karşı Kemal Tahir adlı kitabıyla da bunu fazlasıyla kanıtlamıştı.Okurlar öykü yazarı Kemal Tahir’i yalnız Göl İnsanları kitabından tanımaktadır.Sönmez, öyküler için de şu açıklamayı yapıyor:‘Kemal Tahir’in beklettiği bazı öykü kahramanlarına daha sonra romanlarında yer verdiği, Dutlar Yetişmedi öyküsünden anlaşılıyor. Bu öykünün kahramanları olan Sazlı Mustafa, karısı Güley ve Bakkal Ebu Efendi, Karılar Koğuşu’nun da kahramanlarıdırlar.’Öykülerin yetmiş yıl sonra yayınlandığını düşündüğünüzde, bugün genç kuşakların bunlar hakkında söyleyeceklerini merakla bekliyorum.Kemal Tahir’in kitaplarını, onu önceden bilenler yeniden okuduklarında nasıl bir yargıya varacaklar?Belki siyasal, toplumsal tarihe bakışı konusunda eleştirel görüler ileri sürebilirler ama sanırım onun romancılığının fire vermediğini daha ilk cümlede fark edeceklerdir. Gerek konulara bakışı, gerek dil lezzeti açısından.Kemal Tahir’in düşündüklerine katılmayabilirsiniz, zaten o da ‘roman gerçeği’ sözüyle bu açık kapıyı bırakıyor okuruna.Ama bir edebiyatçının sizi kışkırtmasının da ayrı bir okuma zevki olduğunu kabul edeceksiniz.Şair Keramet Eşkin’i tanıyalımBütün bildiği Fransızca, teyzesinin parasıyla gittiği Paris seyahatinden kalma yadigárlardı. Zaten Türkçesi de pek kuvvetli sayılmazdı üstadın. İptidaiyi bir Alman mektebinde, ortayı Amerikan kolejinde, liseyi derseniz kapılarını çoktan kapatmış bir hususi mektepte okumuştu. İki yıllık Darülfünun tahsili ise büsbütün içler acısı.‘Biz edebiyatçıyız...’ diye okumak, tetkik etmek külfetini bir kenara bırakmıştı. ‘Madem ki böyle hissediyorum. Hakikat budur!’ deyip gidiyordu.Fakat yazdığı şiirler de yamandı ha! Garazkárlar diledikleri kadar manasız, saçma, hezeyan desinler, herbiri erbabına cevahir mi cevahirdi. Dört ciltlik asarında, sade dört mefhum vardı: Karanlık, ölmek arzusu, ıstırap, kavga.Lakin bu dört mefhuma bakar, üstadı kendini koyuvermiş, dünyadan elini eteğini çekmiş dervişandan sanmayın. Hazretin bütün ömrü ışıklı pastanelerde, dans salonlarında, barlarda geçiyordu.Açlık egoisttirAçtı, ama nasıl? Domuzuna.Açlık geveze bir arkadaştır. Aç adam dehşetli düşünür. Dehşetli karar verir. Fakat canına tak demeyince, bir şeyler beceremez. İşte Zeki Çizer, Beyazıt’tan türbeye doğru yürüyorken, hem düşünüyor, hem de içinden söyleniyordu:-Şimdi bir güzel bayana rastlasam, otomobilinde giderken beni görse. Olur ya kadındır, birdenbire sevse... Ateşi aşkımdan yansa, tutuşsa, divane olsa. Ama öyle cebi deliklerden olmasa, mal, mülk, han, hamam, apartman sahibi cinsinden bir güzel bayan. Düşse peşime. Yalvardıkça yüz vermesem, üstüme düştükçe naz etsem. Nihayet kesenin ağzını açsa, giyinip kuşansam... Bir Avrupa seyahati... Luvr Müzesi... Tahayyülün burasında karnı guruldadı. Açlık egoisttir. Dostlarının kendisinden başkasıyla meşgul olmasına tahammül edemez.Sazlı Mustafa’yı bir Allah kurtarırSazlı’nın tuhaf bir talihi olmalı. Yedi senedir mahpusta yatmasına rağmen koğuş arkadaşlarına bile kendisi hakkında tam bir kanaat verememiştir.Eşkıyalıkta lakabı nedense ‘Stepan’ imiş. Bu sebeple mahpusların yarısı onu Ermeni sayar. ‘Gavur dölü’ derler, gavurdan eşkıya mı olurmuş. Bu kitapsız, eşkıyaların ekmeklerini, sularını taşırdı, yani hizmetkarlık ederdi. Diğer yarısı, -Sazlı Mustafa, Hekimhan kazasından olduğu için bilhassa Hikemhanlılar- bizim tarafın adamı. Biz biliriz, Sazlı sütbesüt Müslümandır. Hem de Sünni Müslüman... Şimdi hafız gibi gezer ama sakın aldanmayın. Stepan lakabını gaddarlığından kazanmış. Gaddarlıkta bunun ayarını analar kundağa sarmadı. Günde bir adam vurmazsa gözüne uyku girmezmiş. Diz çöktü mü yallah... Böyle nişancı mı olur? Beşlinin kundağında -görenler yeminle söylüyor- vurduğu adam sayısınca çentik yapmış imansız. Saymışlar tam 55 çentik. Demek bu bizim Mustafa elli beş kana girmiş. İpten kurtulması bir Allah’ın hikmeti işte... Bir Allah’ın hikmeti...NOT: Geçen haftaki yazımızın sonunda yer alan Doğan Hızlan’ın Seçtikleri bölümünde yer alan ‘Uykuların Doğusu’ isimli kitabın yazarı bir yanlışlık sonucu Hasal Ali Yücel olarak yazılmış, ancak doğrusu Hasan Ali Toptaş olacaktır. Hasan Ali Toptaş’tan ve siz okurlarımızdan özür diliyoruz.DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİPerize/Ezan Vakti Beethoven Yılmaz Karakoyunlu DoğanBir Nadir Kitap Destanı Hans Peter Kraus MüteferrikaErmeni Meselesi Bilal N. Şimşir BilgiBadem Nedja ErkoDolmabahçe’den Nişantaşı’na M. Burak Çetintaş Antik A.Ş.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!