Mevlüt TEZEL
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2005 00:00
Köşe yazarlarının beğenmediği Maskeli Beşler, üç hafta sonunda Zorro Efsanesi gibi gişe canavarı filmleri geride bırakarak yaklaşık 600 bin seyirici sayısına ulaştı. Filmin başrol oyuncuları, köşe yazarlarının halkın nabzını tutamadığını, eleştiri yapmadan önce sete gelip bir dakikalık sahne için bir günün nasıl harcandığını görmeleri gerektiğini belirtiyor.
Maskeli Beşler bir komedi filmi olsa da yetimhanede büyüyen beş arkadaşın maceralarını anlatan öyküsüyle Malatya’daki Çocuk Esirgeme Yurdu’nda yaşanan trajik olaylar üst üste geldi. Bu konu hakkında düşüncelerinizi alabilir miyim?
Peker Açıkalın: Malatya’da yaşananlarla
film arasında bir bağlantı yok. Filmin öyküsüyle bu trajik olay tesadüf eseri çakıştı. Ancak bir komedi filmi olmasına rağmen Maskeli Beşler’in insanları ağlatmadan bazı gerçekleri yansıttığına inanıyorum. En azından yetimhanede büyüyen çocukların 15-20 sene sonra bir araya geldiklerinde aynı kaderi paylaştıkları için nasıl kenetlendiklerini, annesiz ve babasız büyümenin ne anlama geldiğini perdeye taşıdığımızı düşünüyorum.
Mehmet Ali Alabora: Filmimiz bu trajediye gönderme yapan bir çalışma değil. Ancak devletin kontrolü altında olan bir yerde böyle bir trajedinin yaşanması çok acı. Ve asıl acı olan ise bu olay karşısında devletin savunmaya geçmesi.
Cengiz Ayvazoğlu: Bu tamamıyla kültürümüzle alakalı bir sorun. Gerçeklerin ortaya çıkması için illa işkence yapılması ya da birilerin ölmesi mi gerekiyor? Beni asıl üzen olaylar yaşandıktan sonra Çocuk Esirgeme Yurtları’na gidilip ‘Canım Cicim’ tiriplerine girilmesi.
- Hababam Sınıfı filmlerinde olduğu gibi Maskeli Beşler de köşe yazarları tarafından beğenilmemesine rağmen yine en çok izlenen film oldu.
C. Ayvazoğlu: Bizim filmler olmasa halkımız, Türkiye’nin Akmerkez ve Nişantaşı’ndan ibaret olduğunu düşünen köşe yazarlarımızın varlıklarından haberdar olmayacaklar. Şunu herkes kabul etsin: Köşe yazarların büyük çoğunluğu halkın nabzını tutamıyor ve Türk insanının neye güldüğünü bilmiyor. Köşe yazarları geldikleri yerleri unutup üst boyutta şeyler söylüyorlar. Onların bahsettiği sinema anlayışını halkımız şu anda kaldıracak potansiyele sahip değil.
Şafak Sezer: Halk seni seviyorsa salona geliyor. Bu müzikte de futbolda da aynı. İzleyici sinemada kendinden bir şeyler görmek istiyor. İzleyicilerin isteklerini karşıladığımızı düşünüyorum.
M. Ali Alabora: Kitleler tarafından çok sevilen ve popüler hale gelen yapıtlar genelde bir eleştiri nesnesi halene dönüşüyor. Bu diyalektik bir olay.
Melih Ekener: Köşe yazarlarının sinema kritiği olamaz sadece beğeni kritiği olur. 10 tane film izleyip eleştiri yapmasınlar çok komik duruma düşüyorlar. Sinema kritiği kaleme alacak bir yazar bir filmin nasıl çekildiğini, bazen bir dakikalık sahne için koskoca bir günün nasıl çekimle geçtiğini görmesi lazım. Sete gelsinler de nasıl film çekiliyor görsünler.
EL HAREKETİ AHLAKÇI BİR TAVIRDI
- Filmde geçen el hareketi çok eleştiri aldı. Bu konu hakkında görüşlerinizi alabilir miyim?
M. Ali Alabora: Filmdeki dramatik aksiyon içinde o hareket ahlakçı bir tavırdı. Fragmanı değil de filmi izleyenler o hareketin ne anlama geldiğini çok iyi biliyor.
Ş. Sezer: Ne yazık ki, bazı köşe yazarlarımız filmi izlemeden sadece 1 dakikalık fragman görüntüsünden yola çıkıp, o el hareketinin ne anlama geldiğini bilmeden ‘Bu film 13 yaşından küçüklere yasaklansın’ diye fetva çıkarttı. Canım kardeşim gel beraber salona gidelim. Biz filmin oynadığı salonlar çocuk parkı gibiydi.
- Filmin fazla bir promosyon çalışması yapılmadan sesiz sedasız vizyona girip çok iyi bir hasılat elde etmesini hakkında ne düşünüyorsunuz?
M. Ali Alabora: Fısıltı gazetesi denen şey çok önemli. Bir kişinin arkadaşlarına ‘Bu filmi mutlaka izleyin’ demesi çok etkili oluyor. Çünkü bir insanın yakınından alacağı samimi tavsiye, sinema eleştirilerinden de basında çıkan haberlerden de daha etkili. Başarıyı fısıltı gazetesine borçluyuz.
C. Ayvazoğlu: Sansasyonsuz ve reklamsız bir film yaptık. Sinema sanatını halk için yapmaya devam edeceğiz. Ne kadar ‘snop’ bir söylem olsa da popüler kültüre hizmet ettiğimizi yadsımıyorum. Çünkü iş yapan bir filmden herkes ekmek yiyor.
- Komedi filmlerinin iş yapmasının da ayrı bir sosyolojik açıklaması olmalı değil mi?
M. Ekener: Türkiye’ye baktığınız zaman acılarla dolu bir ülkeyle karşılaşıyorsunuz. Halkımız büyük ekonomik sıkıntılar yaşıyor. İnsanlar artık problem duymak istemiyor. Kısıtlı bir parası var onu da eğlenmek için harcıyor. Haliyle komedi filmleri iş yapıyor.
P. Açıkalın: Televizyonlarda komedinin azaldığı bir döneme girdik. İki üç kişi bir araya gelip ‘Hadi eğlenelim’ denince artık ilk akla sinema geliyor. Çünkü alternatif fazlalaştı. Arzu ve Fida Film gibi Türk insanının neye güldüğünü çok iyi bilen firmalar halkın sevdiği filmleri çekiyor.
Bar kuşu değil eylem adamı- Bar çıkışları yerine küreselleşme karşıtı gösterilerde kameralara yansıyorsunuz. Doğrusu bu duruma pek alışık değildik.
Olup biten bir şey karşısında rahatsız olursam evimde sessizce oturmam. Aslında bu olayı kişiselleştirmemek lazım. 1999 tarihinde doruğa çıkan küreselleşme karşıtı hareket dünyanın her yerinde dalga dalga yayılıyor. Düşünen bir insanın haksızlıklar karşısında tepki göstermesi gerektiğine inanıyorum.
- Yeni neslin Tarık Akan’ı olarak anılmanız boşuna değil?
Tarık ağabeyin Türkiye’de sosyal gerçeklik adına çok önemli, dürüst filmlere imza attığını herkes biliyor. Ben sadece doğru bildiğim şeyleri yapıyorum. Tarık Akan olmak kolay değil. Ama ona benzetilmek gurur verici bir olay.
Yurtdışına açılmalıyız- Ticari sinema söylemine katılıyor musunuz?
Ticari olmayan bir film şimdiye kadar hiç izlemedim. Sanatsal ya da popüler bana parasız hiç kimse film izlettirmiyor. Demek ki, her filmde ticari bir şey var.
- Sinemamızın endüstri olması için ne yapmalıyız?
Yurtdışına açılmalıyız. Filmlerimiz yurtdışında izlenir mi diye gereksiz yere korkuyoruz.
Hababam Asker’de Avrupa’da çok iyi iş yaptı. Almanya’da gösterime girdiği hafta birinci olunca Box Office Germany ödülünü aldı. Tamam Almanya’da Türkler çok ama film altyazılı vizyona girdi ve birçok Alman vatandaşı filmi izledi. Keşke korkmadan dışarıya açılabilsek.
Karate filmi teklifi aldım- Doğal bir yeteneksiniz. Niye başrol oynamıyorsunuz?
Fark etmez başrol teklif edilirse seve seve oynarım. Ancak komedi yapıtları genelde ekip işidir. Örneğin Hababam Sınıfı’nda tek bir star yok. Herkes gözüktüğü sahnede izleyiciyi güldürmeye çalışıyor.
- Uzak Doğu Dövüş Sanatları’nda da bayağı iyisiniz.
Bizim kuşak Bruce Lee filmleriyle büyüdü. Karate sevdası çocukluktan başlıyor. Filmlerdeki hareketleri tekrar ederek her şeyi öğrendim. Ancak herkesi dövebileceğimizi zannedip dayak yemeye başlayınca acı gerçekle yüzleşmek zorunda kaldım. Bu arada bir karate-komedi filmi teklifi aldım.
İkinci adam olmak en iyisi - Niye başrolde karşımıza çıkmıyorsunuz?
İkinci adam kalmayı tercih ederim. İkinci adamın derdi olmaz, her sene ekmeğini yer. Ama birinci adam olduğunda ufacık bir hata yaparsan ipini çekerler.
- Çekimlerde yaşadığınız ilginç bir olay anlatır mısınız?
Günde 17-18 saat çalışmamıza rağmen çok eğlendik. Benim maymunla atlama sahnesini gülme krizi geçirdiğimiz için tam 20 tekrarın ardından bitirebildik. Samimiyetimiziizleyici gördü İddialı filmler niye ilgi görmüyor?
Büyük bir iddiayla Maskeli Beşler filmini vizyona soksaydık belki 600 bine yaklaşan seyirci sayısına ulaşamazdık. Bu rakama ulaşmamız biraz da bizim mütevazılığımızdan kaynaklanıyor.
Peki, Maskeli Beşler’in hiç mi eleştirilecek bir tarafı yok?
Herkes gibi benimde filme dair eleştirilerim olabilir. Ama seyircinin memnuniyeti açısından konuşursak ortada haklı bir başarı var. Sinemaseverler samimi olduğumuzu gördüler.