Yazarınız Noel ayininde-2

Güncelleme Tarihi:

Yazarınız Noel ayininde-2
Oluşturulma Tarihi: Aralık 31, 2006 15:08

Ama biz gitmeyeli meğer kiliseler bile değişmiş: tepeden sarkan kızılötesi ısıtıcılar koymuşlar.

Noel tatilinde, üstelik bir cumartesi sabahı, kilisede 20 kadar ‘fidèles’ yani mümin.

Sayemde yaş ortalaması 80’lere kadar düşüyor.

Üç dört erkek, gerisi (mösyöyü çoktan Tanrı’sına emanet etmiş) kadınlar.

Tabureye ilişmiş, dizinde oyuncak boyunda bir org, bir adamcağızın çıkardığı müzik benzeri sesler eşliğinde, bir ilkokul müzik öğretmeni hanımın yönetiminde bol dua…

          Alléluia, alléluia, un Petit Enfant nous est né!

Sırayla mikrofona gelip, İncil’den okunan ‘psaumes’lar.


          Berger d'Israël, écoute,
               toi qui conduis ton troupeau, resplendis !
               Réveille ta vaillance
               et viens nous sauver.

Ben de, bu esnada, artık yaşı elliye yaklaşan dilime daha bir hâkim, etrafı seyrediyorum.

Önümdeki sıskacık ihtiyar devamlı kıpraşıyor. Oturduğumuz sert ahşap sıralarda kıçının kemikleri batıyor belki de.

Boynuna ebemkuşağı renklerinde bir yün atkı sarmış olan müzik öğretmeni hanım ayaklarının ucunda yükselerek cemaati coşturmaya çalışıyor, sağ eliyle tempo vererek.

          Alléluia, alléluia, un Petit Enfant nous est né!

Sıra Pater’e geldiğinde dudaklarımı sıkıyorum.

Yine de kendimi tutamıyorum.

Herkes duayı Fransızca okurken:

          Notre Père qui êtes aux cieux,
               que votre nom soit sanctifié,
               que votre règne arrive,
               que votre volonté soit faite sur la Terre comme au Ciel…

… ben alçak sesle, Latince’sini ama çok farklı (!) bir versiyonunu mırıldanıyorum:

          Pater noster qui es in celis, sanctificetur nomen tuum; adveniat regnum tuum. Fiat voluntas tua sicut in celo et in terra… (*)

Ömündeki yaşlı bey başını benden yana çeviriyor, Latince sözleri duymuş gibi bana başıyla ‘Evet!’ işareti yapıyor, ‘Aferin!’ gibilerinden…

Kulağına eğilip ‘Als Catars, als martirs del pur amor crestian’ diyorum. Anlamıyor. Anlamış gibi yapıyor.

Bu arada Peder Jean-Marie gözlerini zar zor açıyor, ‘Oturduğunuz yerden söylerseniz, Meryem Anamız sesimizi duymaz!’ diye ayağa kalkmayanlara fırça kayıyor.

Kilisede taş çatlasa 20-22 kişiyiz.

Ne düşündüğümü anlamış gibi, arkamdaki adam kulağıma eğilip ‘Noel tatili olduğu için herkes şehir dışında’ diyor yani ‘Yoksa daha kalabalık oluruz genelde…’

Göz ucuyla bunları söyleyene bakıyorum: Pembe yanaklı, burnunun ucuna kaymış kocaman gözlüklü, yüzünde mutlu tebessümüylü tipik, evlenmemiş ve ihtiyar annesiyle yaşayan bir ‘ev erkeği’. Zaten ayin sırasında anneciğinin elini tutuyor. Dişleri, Fransızlar’ın ‘bifteğin arkasından koşuyor’ dediği türden kazma gibi, toz pembe gömleğini son düğmesine kadar ilikli. Adını ağzından düşürmediği tanrısı ona pek nekes davranmış.

Önümdeki yaşlı ve kilolu kadın, ayinin bir yerinde dönüp bana bir ‘missel’ yani dua kitabı uzatıyor. Dua etmek yerine etrafı seyrettiğimi fark etmiş olmalı. Teşekkürle alıp sıranın üzerine bırakıyorum.

Çok değil, iki dakika sonra döndüp bir tane daha uzatıyor. Alıp yanıma bırakıyorum.

Dördüncüden sonra artık vaz geçiyor. Yahut elinde kitap kalmıyor.

Sol tarafa bir ‘crèche’ yapılmış.

Yazarınız Noel ayininde-2

‘Crèche’ Hz.İsa’nın doğduğu (na inanılan) çoban kulübesini temsil eder: kucağında bebekle (İsa) bir genç kadın biblosu (Meryem), yanında ayakta duran bir erkek (Yusuf), bir inek, bir iki koyun…

Ama bu seferki ‘crèche’leriyle çok övünüyorlar: bütün bir köy temsil edilmiş, bir balıkçı köyü, deniz (belki de Taberiye Gölü) kayıklar, bir yel değirmeni, evler… (yukarıda)

İnananlardan (ve belli ki kilisenin müdavimlerinden) biri bir ara kalkıp bir çağrı yapıyor:

- Biliyorsunuz, kiliselerimiz tehlike altındadır. Geçen sene yaptığımız güzel ‘crèche’ tahrip edilmiş, havyan bibloları çalınmıştı. Onun için bu sene, Noel Yortusu süresince bir nöbet cetveli hazırladık. Adınızı yazarsanız sevinirim…

Başımı kaldırıp çarmıhtaki İsa motifine bakıyorum. Don Camillo’nun (Fernandel) konuştuğu İsa geliyor aklıma, gülmemeye çalışıyorum.

Dini dogmalara inananlara, inanabilenlere gıpta etmişimdir.

Ama Marsilya-Montredon’daki Saint Eusébie Kilisesi’nde bu Pazar günü Noel ayinine katılanlara bakıyorum da…

Acaba ‘Hıristiyanlar’ın sonuncusu’ mu bunlar? Yani bu yaşlı insanlar da öldüğünde, Montredon’da Katolik mezhebi tükenecek mi?

Yoksa bugünün ilgisiz gençleri, bu yaşa geldiklerinde - yaklaşan ‘Gerçek’ ile yüzleşme korkusuyla - Kilise’nin yeni yaşlı müşterilerini mi oluşturacaklar?

İsa’nın eti, İsa’nın kanı paylaşılıyor. Maurice babam bana ‘Sen bekle’ diye işaret ediyor. Yine bir vukuat yapma, gibilerinden…

Bu sefer bana uzatılan sepete iki avro para atıyorum sessizce. (Bir avro bu gün için, bir avro da 25 yıllık bir borç…)

Sonunda ‘La paix de Jésus!’ diyor Peder Jean-Marie, ‘İsa Barışı’…

Herkesin ‘komşusuyla’ bayramlaşması emridir bu…

Maurice babamla kucaklaşıyoruz. Arkamdaki evde kalmış adam da kollarını açıyor. Terden ıslanmış pembe yanakları ıyyk yumuşak yumuşak.

Ceketini giydiriyorum, atkısını sarıyorum. Koluma giriyor, yavaş yavaş arabaya kadar yürüyoruz. Otururken, bir iki saniye gözlerimin ta içine bakıp, ‘TEŞEKKÜR EDERİM’ diyor.

Bu teşekkür kiliseye ona eşlik ettiğim için midir, uslu durduğum için mi, bilmiyorum.

Ama biliyorum ki bir 25 senemiz daha kalmadı.

‘Seneye de ben getireceğim sizi Noel’de…’ diyorum, yüreğimden sessizce ‘Allah size ömür versin inşallah!’ diye geçiriyorum.



(*) Bu mırıldandığım aslında Katarlar’ın Pater’idir. Katolik Kilisesi’nin üstüne haçlı seferi düzenlediği, mensuplarını çoluk çocuk, yaşlı hasta demeden Engizisyon emriyle ateşe attığı Katarlar’ın duası. Pater noster qui es in celis, sanctificetur nomen tuum ; adveniat regnum tuum. Fiat voluntas tua sicut in celo et in terra. Panem nostrum supersubstancialem da nobis hodie. Et dimitte nobis debita nostra sicut et nos dimittimus debitoribus nostris. Et ne nos inducas in temptationem sed libera nos a malo. Quoniam tuum est regnum et virtus et gloria in secula. Amen! Din felsefesi açısından küçük ama çok önemli farklar içerir. Minerve Şatosu’na giden yolda bir taş dikilidir, bir Katar haçı ve taşa kazılı bir yazı: Als Catars, als martirs del pur amor crestian. Yani Katarlar’a, saf Hıristiyanlık aşkının kurbanlarına… Katar trajedisi Katolik Kilisesi’nin gerçek yüzünü gösteren bir aynadır, hiç sevmezler!

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!