Güncelleme Tarihi:
Türkiye’de yaşını almış, estetikten de nasibini almamayı tercih etmiş oyuncuların başrolde olduğu pek fazla film yoktur.
Hollywood’daysa yaşlı kuşak şu sıralar deyim yerindeyse altın çağını yaşıyor. Al Pacino, Christopher Walken ve Alan Arkin’in rol aldığı Eski Dostlar (Stand Up Guys) geçen haftalarda vizyona girmişti.
Bu hafta izleyeceğiniz Dustin Hoffman yönetimindeki Dörtlü (The Quartet) ise Maggie Smith, Michael Gambon, Billy Connolly ile Pauline Collins’i başrole taşıyor.
Aslında sadece onlar değil, filmin pek çok diğer oyuncusu da hayli yaşını almış.
Onlar gerçek hayatta da bir zamanların önemli müzisyenleri. Gençlik fotoğraflarını ve nerelerde çaldıklarını görmek için filmin sonunu beklemeniz gerek.
EMEKLİ MÜZİSYENLER BAKIM EVİNDE KALIYOR
Dörtlü, müzikle ilgilenenlerin çok daha fazla ilgisini çekecek bir film. Çünkü emekli müzisyenlerin kaldığı bir bakımevinde geçiyor.
Bu noktada akla tabii geçen yıllarda Hakan Peker’in öncülüğünde İstanbul’da açılan Sanatçı Bakımevi geliyor.
Bizde de böyle bir film çekilse, tercih edilecek yer orası olurdu herhalde.
Dörtlü’de emekli müzisyenlerin yaşadığı yer Beecham House. Burada müthiş bir hareket var, 10 Ekim’de Verdi’nin doğum günü münasebetiyle verilecek özel konser için hazırlıklar sürmekte.
Bu hazırlıklar aşamasında en fazla göze çarpan detay, yaşlansalar da sanatçıların egolarından ve kıskançlıklarından bir şey kaybetmedikleri.
Bu ego ölene kadar onlarla kalıyor sanırım.
Ana karakterlerden Wilf, aklını genç kadınlara ve cinselliğe takmış yaşlı kurt. Etrafta bulduğu iki üç genç kadına bile hadsizce kur yapan bu adam hayli itici bir portre çiziyor ve bu halleri sanat dolu bu filme pek de yakışmıyor.
Ne komik ne de sempatik!
Reginald ise yaşlılığını huzur içinde yaşamak isteyen bir emekli müzisyen. Huzurunun bozulması için bakım- evine eski bir tanıdığın gelmesi yeterli oluyor. Reginald’ın büyük bir aşkla evlendiği ama kısa sürede olaylı bir şekilde boşandığı soprano Jean’in çıkagelmesi bir anda tüm hayatını altüst ediyor. Üstelik Jean ile aynı sahnede yer alması gerekecek.
Jean ise hâlâ bir diva gibi davranıyor ve sesinden emin olmadığı için projede yer almayı reddediyor. Dörtlü, gerek sıcak ve samimi hikâyesi gerekse de içten oyunculukları ile haftanın en keyif veren filmlerinden.
Özellikle yaşamın yaşlılıkta da güzel olabileceğini görmek isteyenler ve hayatının bir döneminde de olsa müzikle ilgilenmiş olan izleyiciler için kaçırılmaması gereken bir yapım.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
THE GREAT GATSBY - MUHTEŞEM GATSBY
Cannes’ın açılışını Gatsby yaptı
66. Cannes Film Festivali açılışını daha çok görselliği ve müzikleriyle konuşulan 125 milyon dolar bütçeli Muhteşem Gatsby ile yaptı. Baz Luhrmann’ın yönettiği ve Leonardo DiCaprio, Tobey Maguire, Carey Mulligan ile Isla Fisher’ın oynadığı Muhteşem Gatsby, ünlü Amerikalı yazar J. Scott Fitzgerald’ın aynı adlı romanının beşinci beyazperde uyarlaması. Muhteşem Gatsby, 1920’lerin Amerikasi’nda geçiyor. Filmde olayların anlatıcısı New York’a çalışmaya gelen Nick Carraway. Nick, boş vakitleirini Tom ve güzel eşi Daisy ile geçiriyor. Komşusu Jay Gatsby ise trajik bir kahraman. Herkes nasıl zengin olduğunu merak ediyor. Ama karanlık yönleri olduğu kesin.
GÜZELLİĞİN ON PAR’ ETMEZ
Antalya’nın en iyi filmi
Hüseyin Tabak’ın yönettiği ve Orhan Yıldırım, Lale Yavaş, Abdülkadir Tuncer ile Nazmi Kırık’ın oynadığı Güzelliğin On Par’ Etmez, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film dahil olmak üzere altı ödül almıştı. Film, hayatın zorluklarına karşı aşka, umuda ve Aşık Veysel’e sığınan göçmen bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. 12 yaşındaki Veysel ve ailesi ülkelerini terk etmek zorunda kalmış. Yeni bir hayata başlayacakları Avusturya’ya göç eden aile buradaki yaşam dinamiklerine ayak uydurmakta bir hayli zorlanmakta. Bu yeni ülke, yeni dil ve yeni kültür özellikle küçük Veysel için büyük sıkıntılar doğuruyor.
21 AND OVER - ÇILGIN DOĞUMGÜNÜ
Sürpriz doğumgünü başa iş açıyor
Jeff Chang çalışkan, Casey tam bir çılgın, Miller ise ikisini dengeleyen bir karaktere sahip ve bu üçlü çok yakın arkadaşlar. Casey ve Miller, Jeff’in 21. doğumgünü için Jeff’e süpriz yapıyor. Arkadaşlarının gazıyla o gece yapmak istediği her şeyi yapmaya karar veren Jeff, ertesi gün yapacağı görüşmeyi bile unutuyor. O arada başlarına gelmeyen şey kalmıyor tabii. Jon Lucas ile Scott Moore’un yönettiği Çılgın Doğumgünü’nün başrollerinde Miles Teller, Skyler Astin, Justin Chon ile Sarah Wright var.
KOĞUŞ AKADEMİSİ
Adi suçluların komedisi
Tolga Baş’ın yönettiği ve Çetin Altay, Erdal Tosun, Umut Oğuz ile Turgut Tunçalp’ın oynadığı Koğuş Akademisi, haftanın en eğlenceli yerli yapımı. Erdem, Settar, Şahin, Nadir, Bekir Ali, Levent ve Genco birbirinden masum adi suçlardan tutuklanmış ve aynı koğuşa düşmüşler. Her biri kendine has eğlenceli karakterlere sahip olan bu mahkumlar, güzel ve seksi Müdire Kâmuran’ın emriyle koğuşta bir tiyatro oyunu sergilemek zorunda kalıyor. Yetenekli oyunculardan oluşan kadroya konuk oyuncu olarak Erkan Can, Salih Kalyon ve Pascal Nouma da eşlik ediyor. Bu arada ilginç bir detayı yazmadan geçmemeyim; Erkan Can’ın filme konuk oyuncu olması set ziyareti sırasında spontane gerçekleşmiş.
UMUT ÜZÜMLERİ
Antalya’dan sonra yeniden kurgulandı
Otobüs filmiyle hafızalarımıza kazınan usta sinemacı Tunç Okan’ın yönettiği ve Yetkin Dikinciler, Ahmet Mekin ve Altan Erkekli’nin oynadığı Umut Üzümleri, Fakir Baykurt’un Kaplumbağalar adlı romanının beyazperde uyarlaması. Fransa’dan genç bir ikinci kuşak Türk, küçük bir Kırım Tatar azınlık köyüne öğretmen olarak gönderiliyor. Yörenin kuraklığından gezmiş ve ümidini yitirmiş halk için yeni bir kapı açıyor bu öğretmen, taşlık bir araziye sahip olan tepeye üzüm bağı yapmaya ikna ediyor onları. Araya nifak tohumları sokanlara rağmen bu projeyi hayat geçirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Geçen Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yarışan Umut Üzümleri yeni kurgusu ve kısaltılmış haliyle vizyonda.
HORROR STORIES - KORKU HİKAYELERİ
Dört farklı korku hikâyesi
Jung Bum Shik, Lim Dae Woong, Hong Ji Young ile Kim Gok’un yönettiği ve Kim Hyeon Soo, Noh Kang Min, Zin Tai Hyun ile Choi Yoon Young’un oynadığı Korku Hikayeleri, Güney Kore sinemasının korkuda sınırları zorladığı filmlerden. Liseli bir genç kız, yabancı bir yerde eli kolu bağlı uyanıyor. Dehşetle etrafına bakınıyor ve hiç tanımadığı genç bir adam tarafından kaçırılmış olduğunu görüyor. Adam yavaşça ona yaklaşırken, genç kızın yaşadığı korku giderek artıyor. Genç kız, zaman kazanabilmek için ona ‘Korku Hikâyeleri’ anlatıyor. Altı yönetmenin imzasını taşıyan dört farklı hikâyeden oluşan ve Binbir Gece Masalları’ndan esinlenmiş görünen film, zombilerden seri katillere kadar çeşitli korku filmi unsurlarını farklı hikâyelerle sunuyor. Bu yaz devamının gelmesi beklenen bu ilk filmin ülkesindeki hasılatı iki milyon doları geçmişti.
BEN VE SEN
Aykırı üvey kardeşler
14 yaşındaki Lorenzo, okuldan nefret eden, ailesiyle arası bozuk bir genç. Ailesine tatile gideceğini söyleyerek evlerinin bodrumuna gizlenen Lorenzo’nun planları üvey kız kardeşinin yanına gelişiyle bozuluyor. Olivia güzel, dengesiz, keş ve Lorenzo’dan bile tuhaf. Birlikte, keder saçan bir dünyaya karşı yan yana durmayı öğreniyorlar. Bu bir hafta Lorenzo ve Olivia’yı birbirlerine yaklaştırıp bambaşka bir boyutta ve derinlikte bir ilişki kurmalarına yol açıyor. Bernardo Bertolucci’nin yönettiği Ben ve Sen’in başrollerinde Tea Falco, Jacopo Olmo Antinori, Sonia Bergamasco ile Veronica Lazar var.