Güncelleme Tarihi:
Onun tek bir hayali vardı: Eczacı olacak, ailesinin bütün ilaçlarını o karşılayacaktı. Ancak giderek uzayan boyu, ona başka kapılar açtı. Önce sporcu oldu, sekiz yıl sıkı voleybol oynadı. Sonra tesadüf eseri podyumda buldu kendisini. Sekiz yıl da podyumdan inmedi. Bugünlerde 31 yaşına girerken yine gözler önünde olacağı başka bir iş deniyor. Üstelik bu işi denerken ona bu kez uzun boyu değil, farkına varmadığı ‘‘sesi’’ yardımcı oluyor. Deniz Pulaş, Kanal D'de yayınlanan Kokpit programının yeni sunucusu...
1970'lerde yapılmış hoş bir binada yaşıyor. Borç harçla sonunda kendine ait bir ev almanın mutluluğunu Şıllık ve Body'yle paylaşıyor. Üçü de hayatından çok
memnun. O ekmek kırıntılarıyla kuşları beslerken, Şıllık ve Body kuşlara miyavlıyor. Ancak küçük bir sorunu var; evin önceki sahibi biraz kısa boylu olduğu için tavan yüksekliğini kendi boyuna göre yaptırmış. Bu yüzden 1.77'lik boyuyla evin bazı bölümlerinden başını eğerek geçmek zorunda kalıyormuş.
‘‘Anne ruhlu’’ bir manken o. İçeri girer girmez ‘‘Aç mısınız?’’ diye soruyor. Daha yeni yemek yapmış. Bir anda meyve sularından gazoza, nutelladan cipse kadar bir tepsi dolu abur cubur çıkarıyor önümüze. Çok sakin ve doğal bir kadın Deniz Pulaş. Öyle sıcak geçti ki sohbet, neredeyse röportaj yaptığımı unutuyordum...
İşim olmadığı zaman Beyoğlu'ndaki sinemalara gidip bütün yeni filmleri izlemeye çalışıyorum. Bir filmden çıkıp bir başkasına gitmeyi çok seviyorum. Eğlenmeye gidelim dediğimiz vakit bile yine mekanımız Beyoğlu. Saçlar pis gibi, grunge kıyafetlerle, hiç makyajsız dolaşmaktan zevk alıyorum.
Voleybol oynamak mı podyumda yürümek mi daha zor?
- Mankenliğe çok zor alıştım. Sporculuktan geldiğim için çok erkeksiydim. Yontulmak biraz zaman aldı. Hiç bende bir manken zerafeti yoktu. O zamana kadar bir kere bile topuklu ayakkabı giymemiştim. Apartmanın girişlerinde topuklu ayakkabıyla merdivenleri çıkma egzersizi yapardım. Yürüme dersleri aldım, zarif olmayı yavaş yavaş öğrendim. Aslında mankenlik de zor. Sadece bir defile hazırlığı iki üç gün sürüyor. Hareketleri ezberlemeniz gerekiyor...
Bu arada okula devam ediyor muydunuz?
- Suadiye Lisesi'ni bitirdikten sonra Açık Öğretim Fakültesi İş İdaresi Bölümü'ne kaydoldum. Ama ikinci sınıfta sıkıldım ve devam etmedim. Çok da fazla okuma aşkıyla yanıp tutuştuğum söylenemez.
Sekiz yıldan beri mankenlik yapıyorsunuz. İlk günlerden bu yana mankenlik mesleği bir evrim geçirdi mi sizce?
- Bugün mankenlik sadece podyuma çıkıp yürümek ve ekspozisyon yapmak değil artık. Şov da bu mesleğin içine girmeye başladı. Dans ediyor, figür ezberliyoruz. Müzik kulağınız yoksa bu mesleği yapamazsınız.
Günümüzde manken olmak için çırpınanlara ne diyorsunuz?
- Bu mesleği basamak olarak gören insanlar türedi. Ben işimi her zaman meslek olarak gördüm. Vergi kayıtlarında serbest meslek erbabı olarak geçiyorum. Bu mesleğe yeni başlayan bazı insanlar maalesef ya zengin bir işadamı peşinde oluyorlar ya da bir dizide oynamak, sinemada yer almak istiyorlar. Hatta geçen gün tanıştığım bir kız bana, güzellik yarışmasına katılıp haber spikeri olacağını söyledi.
VİTAMİN MANYAĞIYIM
Revaçta olmak için bir mankenin neler yapması gerekiyor?
- Spor yapması şart. Disiplin isteyen bir iş. Eskiden mankenler star muamelesi görüyormuş. Şimdi öyle bir durum yok. Geç kalırsanız cezalandırılırsınız. Ya ücretinizden keserler, ya kadrodan atılırsınız ya da para cezası alırsınız. Ben bu durumdan hoşnutum. Çünkü genelde hiçbir yere geç kalmam.
Siz revaçta kalmak için ne yapıyorsunuz?
- Spor yapıyorum, günlük hayatta kesinlikle makyajsız dolaşıyorum. Ara sıra vakit bulduğumda buhar banyosu uyguluyor, cildime peeling yapıyorum. Hergün vitamin alıyorum. Tam bir vitamin manyağıyım. Sandozlar, one a day'ler, ultra, mega vitaminler... Bunun dışında birazcık da şans herhalde. Nedense ‘‘isim manken’’ diye bir tanım var. İstanbul dışındaki tüm firmalar, beni, Merve'yi, Esin Moralıoğlu'nu, Demet Şener'i, Begüm Öbek'i, Eyşan Özhim'i tanıyor ve her yere bizi çağırıyorlar. Medyada sürekli göz önündeyiz.
Diğer mankenlerin aksine hiçbir zaman özel yaşamınızla gündeme gelmediniz?
- İşimi seviyorum, ciddiye alıyorum ve işimi başka şeylere alet etmiyorum. Özel yaşamım da sadece beni ilgilendirir. Ben mesleğimle tanınmak istiyorum başka şeylerle değil...
HAKLARIMIZI İSTİYORUZ
Bir ara mankenleri bir sendika ya da dernek altında toplama girişiminiz olmuştu...
- Gayretim vardı ama sonuçsuz kaldı. Herkes ‘‘Beni ilgilendirmez’’ dedi. Bir televizyon kanalı podyum arkasına gizli kamera yerleştirip bizim kulis görüntülerimizi çekmişti. Dokuz kişi bu kanala dava açtık. Biri ‘‘Patronuyla beraberim’’ dedi, diğeri ‘‘O kanalın güzeli seçilmiştim’’ dedi, bir başkası ‘‘O kanalda diziye çıkıyorum’’ diye vazgeçti. Bir diğeri ise davaya yatağından kalkıp gelemedi ve sonuçta biz dört kişi kaldık. Dava hala devam ediyor. Maalesef mankenler arasında bir birlik yok. Manken derneği var ama ajansların kurduğu bir dernek. Hiçbir işe yaramıyor. Biz haklarımızı istiyoruz.
Ne tür haklar?
- Sadece sekiz saat prova yapmak istiyoruz. Bazen 10-12 saate kadar uzuyor. Her öğün sandviç yemek istemiyoruz. Ödeme konusunda problemlerle karşılaşıyoruz. Bazen defileye çıkıyoruz, paramızı üç ay sonra veriyorlar. Podyumda star muamelesi görüyoruz ama sıkıntı içindeyiz. O kadar büyük paralar kazanmıyoruz. Mesela ben bu evi borçlanarak zar zor denkleştirerek aldım, arabamı sattım. Bir yere gideceğim zaman dolmuşa biniyorum.
Türkiye'nin en zayıf mankeni olma rekoru hala sizde mi?
- Artık bende değil. Gaye Sökmen Ajans'ta Ahu Yağtur var. Dünya tatlısı, çıtır. Çok zarif. Annesi onu çubuk hanım diye çağırıyor.
Bu kadar zayıf olmaktan memnun musunuz?
- Aslında çok zayıf değilim. 56 kiloyum. Çatım dar olduğu için öyle gösteriyor olabilirim.
Özel bir diyet uyguluyor musunuz?
- Tam tersine çok yemek yerim. Formumu nutellaya borçluyum. Genetik galiba. Kilo almıyorum.
Sizin arkadaşlarınız arasında bir kod adınız var mı?
- Çok komik geliyor ama çoğu zaman beni Barbi diye çağırıyorlar. Yaşlanmış bir barbiyim...
Kompleksleriniz var mı?
- İyi yüzememek en büyük ezikliğimdi. Geçen yıl yüzmeyi ilerlettim. Bir de kayak öğrendim. Çenem çok sivri ve uzun olduğu için hiç fotomodellik yapamadım. Beni istemiyorlar diye düşünürdüm. Dişlerim çok çarpıktı. Hep ağzımı kapatarak gülerdim. Bu işi yapıyor olduğum için estetik müdahale gerekiyordu. O beni mutsuz ederdi. Sonra herşey yoluna girdi. Artık hiçbir şeyden şikayet etmiyorum. Ayaklarım 40 numara olduğu için istediğim botu, çizmeyi bulamıyorum. Neyse ki şimdi Beyoğlu'nda 46 numaraya kadar ayakkabı yapan yerler var.
Mankenlik dışında vaktinizi neler alıyor?
- İşim olmadığı zaman Beyoğlu'ndaki sinemalara gidip bütün yeni filmleri izlemeye çalışıyorum. Bir filmden çıkıp bir başkasına gitmeyi çok seviyorum. Eğlenmeye gidelim dediğimiz vakit bile yine mekanımız Beyoğlu. Saçlar pis gibi, grunge kıyafetlerle, hiç makyajsız dolaşmaktan zevk alıyorum.
17 SAAT KORKULMAZ
Türkiye'nin ilk sivil havacılık programını sunuyorsunuz. Nasıl gidiyor Kokpit?
- Çok eğlenceli. Kokpit hayatımda çok yeni bir iş. Sunuculuk yapıyor olmak heyecan verici. Ve bunu en iyi şekilde yapmak zorundayım. Herkes yapıyor, ben neden yapmayayım, dedim. Çok zorlanmakla birlikte çok da zevk alıyorum.
Neden zorlanıyorsunuz?
- Metinleri ezberlemek biraz zor. Şu ana kadar bir şey ezberlemek zorunda kalmamıştım. Ama yakında alışacağımı düşünüyorum.
Çok uçuyor musunuz?
- Yoğun çalıştığım zamanlarda neredeyse haftanın üç günü İstanbul'un dışında bir yerlerde oluyorum. İlk Kokpit'i sunacağımı öğrendiğimde uçakla bir yere gidiyordum. Stewart'a laf atıp artık Kokpit'i ben sunacağım dediğimde beni pilotların yanına götürdüler ve birlikte kokpitte seyahat ettik. Eskiden uçaktan çok korkardım. Bunun sebebi de Alive diye bir film seyretmiş olmam. En ufak sarsıntıda düşüyoruz diye paniğe kapılırdım. O filmi seyrettikten iki gün sonra Hong Kong'a gidiyordum. Yanımdaki arkadaşım 17 saat boyunca korkamazsın, çok sıkıcı, dedi. Ben de korkmaktan vazgeçtim. Kokpit programını da çok yararlı buluyorum. Mesela bazen arkadaşlıklara ukalalık yapıyorum. ‘‘Uçak bakım merkezleri, defalarca uçak motorlarını kontrol ediyorlar, bütün uçaklar test uçuşlarına tabi tutuluyor hiç korkmayın arkadaşlar’’ diyorum... THY'ye de güveniyorum.
Sizi neler uçurur?
- Kedilerimin sıcaklığı, onlarla oynamak...
Hiç uçukluk yaptınız mı?
- Annem ve babama yalan söyleyip en yakın arkadaşım Gülden'le otostop yapıp Çeşme'ye gitmeye karar vermiştik. Sabah 8'de yola çıkıp öğleden sonra ancak Gölcük'e varmıştık. Sonra bu işten sıkılıp, otobüse atladık ve İzmir'e gittik.
Mankenlik sonrası için planlarınız var mı?
- Fuarcılık yapmak istiyorum. Çok fazla plan yapmayı da sevmiyorum. Çünkü gün doğmadan neler doğar? Yeni kapılar açılabilir....
Biraz da özel hayattan bahsedelim. Sevgilileriniz bir toplulukta sizinle beraberken hiç tipinizden rahatsızlık duyuyorlar mı?
- Şimdiki erkek arkadaşımdan önce yaşadığım şeyleri hiç olmamış kabul ediyorum. Mehmet için düşünürsem benimle olduğunda toplum içinde rahatsızlık duyduğunu sanmıyorum. Yine de ona kendim rahatsızlık verdiğimi düşünüyorum. Bazen durup duruken bizi görenler gelip fotoğrafımızı çekmek istiyorlar. Mehmet çektirmek istemiyor. Benden rahatsız olduğu için değil, kendisi yer almak istemediği için. Ben de ona hak veriyorum. İşi var, öğretim görevlisi aynı zamanda ve bir ailesi var... Onu rahatsız ettiği için ben de çektirmiyorum. Ama bir zamanlar birlikte olduğum bir erkek vardı ve başkasına aşık olduğu için beni terketmişti. Manken olup biraz fazla gazetelerde yer aldığımı görünce, çok etkilendi ve bana geri dönmek istedi. Bu hareketinden nefret ettim.
BİZ VE ONLAR
Avrupalı mankenler bizden çok daha uzunlar.
Tenleri çok daha güzel. Ciltler mermer gibi.
Ancak onlar koreografik defilede asla bizim kadar başarılı değiller.
Türk mankenler gibi sabırları da yok.