Güncelleme Tarihi:
En başından, anneniz Emel Müftüoğlu’nun “Hovarda” klibinde oynamanızdan başlayalım. Nasıl gelişti o süreç?
- Ben çekimlerde kenarda oturuyordum, bir anda oldu. Klibi Deniz Akel ve Abdullah Oğuz çekiyordu, “Sen de oynasana” dediler, oynadım.
Kaç yaşındaydınız o zaman?
- Yaşımı saklıyorum. Çok küçüktüm işte.
Neden yaşınızı saklıyorsunuz?
- İleride yaşım belli olmasın diye... Büyüklerim öyle yap dedi, ben de söz dinliyorum.
Anneniz mi söyledi bunu yoksa?
- Annemden daha çok arkadaşları. “Bak biz ettik, sen etme” dediler. (Gülüyor)
Şarkıcıların mutlaka bir mikrofon hikâyesi vardır, sizin şarkı söyleme sevdanız ne zaman başladı?
- Hep vardı. Kendimi bildim bileli istediğim tek şey şarkı söylemekti. Başka bir mesleği hiç düşünmedim.
Daha lisedeyken “Albüm çıkaracağım” demeye başlamışsınız...
- Doğru, lisede rock grubunun solistiydim. Konserlere gidiyorduk. Aslında ben anaokulundan beri şarkı söylüyorum. Liseden önce şan dersleri aldım, seçmeli müzik dersleri aldım. Bulduğum her fırsatta, müzik hakkında öğrenebildiğim kadar öğrenmeye çalıştım.
AİLEM BU İŞİ YAPMAMI İSTEMİYORDU
Annenizin konserlerine gittiğinizde o havayı solumak size neler hissettiriyordu?
- Sadece annemin değil, hemen her hafta sevdiğim sanatçıların konserlerine giderdim. Backstage’in havası bayağı stresli. Şarkıcılık çok keyifli ve güzel bir meslek ama bir o kadar da zor.
Albüm çıkarmak için ilk adımı ne zaman attınız?
- Ben aslında liseyi bitirir bitirmez albüm çıkarmak istiyordum ama ailem bu işi yapmamı çok istemiyordu. Sinan Akçıl, benim çocukluk arkadaşım. Onunla demolar yapıyorduk o zamanlar. Yıllar sonra ilk albüm için çalışmaya başladığım zaman da ilk okumaları birlikte yaptık.
Aileniz neden istemiyordu şarkıcı olmanızı?
- “Çok zor bir meslek, yorulursun, yıpranırsın” diyorlardı. Ben Mimar Sinan Üniversitesi’nde Batı Müziği okumak istiyordum. Lisenin son iki senesi şan dersleri aldım, o yüzden ÖSS’ye de hazırlanmadım doğru dürüst. Aklımda hep barajı geçip yetenek sınavına girmek vardı.
Aileniz istemiyormuş ama şan dersleri almanıza da engel olmamışlar...
- O kadar da değil. (Gülüyor) Ama sonra kandırdılar beni. “Gel sen başka bir bölüm oku, şarkı söylemek istersen yine söylersin” dediler. Ben müziği hiçbir zaman hobi olarak görmedim. Ölene kadar yapmak istediğim iş bu. Sırf annem ve babam üzülmesin diye Sinema ve Televizyon okudum Bilgi Üniversitesi’nde. Okul bitince de ilk albümümü çıkardım.
2 YILLIK ARA BANA 10 YIL GİBİ GELDİ
“Çağrı” albümünün üzerinden iki yıl geçti. Uzun bir ara mı bu size göre?
- “Çağrı”, 2009’un kasım ayında çıkmıştı. İlk sene onun klipleriyle geçti. Aslında çok uzun bir ara değil ama bana sanki 10 yıl gibi geldi. Yaza doğru bir single daha çıkarmak istiyorum, onun şarkıları da hazır zaten. Elimde çok şarkı var, hepsi de çok sevdiğim, inandığım şarkılar.
Neden albüm değil de single yapıyorsunuz o zaman?
- Ben altı ayda bir iki şarkı yapalım, ikisine de klip çekelim herkes duysun istiyorum. Öyle de yapıyoruz.
Single’daki “Bana Dokunma” ve “Sensiz”in söz ve müzikleri de size mi ait?
- Evet, Ertuğ Ergin’le birlikte yaptık iki şarkıyı da. Biri hızlı, diğeri yavaş bir şarkı. Yavaş olan şarkıyı Ertuğ yapmıştı ama beğenmediği bir kısmı vardı. Şarkıyı bana dinletti, kendim yazmışım gibi yakın hissettim. Normalde başkasının yazdığı şarkıları kendime yakın hissedemem ben. “Orta kısmı boş, onu sen yazar mısın?” dedi, o anda yazdım. Hızlı şarkıyı da ben yazmıştım, bir yeri eksik gibi geliyordu. O kısmı da Ertuğ tamamladı.
ANNEM BENİM HER ŞEYİM
İlk albümünüz çıktığında, Emel Hanım bir anne gibi mi eleştirdi yoksa bir sanatçı gibi mi?
- Annem o konuda hiç anne gibi davranmaz. “Ay benim kızım, onu kayırayım” demez. Şarkı kötüyse “Çağrı, bu olmamış” der. Bir insan hata yapıyorsa, söylemek gerekir. Annem de her zaman çok objektiftir.
Anne-kız olarak aranız nasıl?
- Çok güzel. Anneden öte, o benim her şeyim. Hayatımdaki yeri çok başka. Babam da öyle...