Donmanın dışında motosikletle alakalı öyle şeyler oluyor ki güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum.
ROSSI BİLE KULLANAMAZ Şu diziler izlerken çabucak bitiveriyor, ama inanın izlediğiniz 1-1.5dakikalık bir sahne için 4-5 saatten fazla uğraşıldığı oluyor. Hele işin içine motosiklet girdiğinde bu saatler daha da uzuyor. İşte böyle motosikletli bir sahne için sabah saat 7 gibi ekip olarak uyandığımızda pencereden bir baktım, akşam yağan kar ve sonrasındaki don sebebi ile yollar ayna gibi. Teknik olarak motosikletin bu koşullarda gitmesi mümkün değil. İşin kötüsü ekipte de derdimi tam olarak anlatabileceğim, motosikletten anlayan kimse yok. Sabah sabah beni sardı mı bir telaş. Hemen prodüksiyon amirine bu yol şartlarında motosikletle çekim yapamayacağımızı söyledim. Sevgili prodüksiyon amirimiz Hasan da bana çekim yapacağımız yolda buzlanma olmadığını, çekim yapacağımız yere kadar da, bu soğukta ben yorulmayayım diye, motoru götürmesi için, motor kullanmayı bilen birini bulduklarını söyledi. Valentino Rossi gelse motoru bulunduğu yerden çıkartamayacağını bir türlü anlatamadım...
GÖZLERİM GARFIELD GİBİ OLDU Tam biz bu konuşmayı yaparken yanımıza motoru çekim mekanına götürmesi için buldukları arkadaş geldi. Adamı gördüğümde, Allah sizi inandırsın, gözlerim ’Garfield’ gibi oldu. Kösele ayakkabıları, kumaş pantolonu, hırka ve yün paltosu ile kesinlikle göz kamaştırıyordu. Hele onu, bu hali ile benim ’Mavi Perim’in (Suzuki GSXR 600 olur kendileri) üstünde hayal edince kalbim sıkıştı. Kalp krizi geçirmeme ramak kalması ise adamcağızın; "Daha önce Planet kullandım. Merak etmeyin yahu ben hep böyle, bu kıyafetlerle kullanırım motoru, gerçi 3 yıldır kullanmıyorum ama..." demesiyle oldu. Bu arada güneş açmış yollardaki buzlar erimeye başlamıştı. Bu şaşkınlık içinde adama bakarak ve kekeleyerek ancak; "olmaz!" diyebildim. Öyle bir olmaz demişim ki, Hasan, herhalde adamın tek ayağı filan yok sanmış. İşte motosiklet konusunda ne kadar bilgisiz olduğumuzun canlı örneği. Benim tüm tepkime rağmen adamı motosikleti görmesi ve kullanıp kullanamayacağını söylemesi için motosikletin yanına götürdüler. Adam Mavi Peri’yi ve lastiklerini görünce, "Vallaha bu başka bir sistem ben bunu çalıştıramam bile" demiş de daha kötü bir tecrübe yaşamadık. Hoş gerekirse motorun önüne yatar her halükarda, kendini riske atıp binmesine izin vermezdim ama gerek kalmadı. Bu arada Mavi Peri’yi merak ettiniz di mi? Söz veriyorum, dizi yayına girmeden tanıştıracağım sizi.
MOTOSİKLET KONUSUNDA CAHİLİZ
Yanlış anlaşılmasın, adamcağız son derece iyi niyetle bize yardımcı olabilmek ümidiyle gelmiş. Ama bu olay Türkiye’de motosiklet bilincinin ne kadar zayıf olduğunu çok iyi anlatıyor. Bu yalnızca gelen adamın değil, olaya "Motosiklet kullanmayı bilen biri lazım, var mı? Var! Tamam gelsin!" diyen tarafın da cehaleti. Kimseyi aşağılamak için kullanmıyorum cehalet kelimesini. Motosiklet kullanan pek çok kişinin bile durumun ciddiyetini kavrayamamış olduğunu düşünürsek, motosiklet ile ilgisi olmayanların bu şekilde düşünmesi abes kaçmıyor, ama işte istiyorum ki, kullanan-kullanmayan herkes bu işin ciddiyetini kavrasın. Mesela bu olay sayesinde setteki pek çok kişi, motora nasıl yani hangi kılık, kıyafetlerle binilir, hangi yol koşullarında motor kullanılır, hangi koşullarda kullanılmaz öğrenmiş oldu. Siz de kendiniz bilmekle kalmayın. Çevrenizdekileri de motosiklet konusunda bilinçlendirin. Sonra ne mi oldu?..
MOTORCU MOTORCUNUN DOSTUDUR
Ekibi motorun bulunduğu yerden kullanılarak çıkarılamayacağına ikna edince, çekim yapacağımız yerdeki zemin koşullarında motorun kullanılıp kullanılmayacağı konusundaki fikrime inanılması koşulu ile motoru bir kamyona yükleyip çekim mekanına götürmeye karar verdik. Çekim mekanına gittiğimizde buzlar çoktan erimiş, sadece yerlerde yağmur yağmış gibi bir ıslaklık kalmıştı. Kamyondan indirdiğimiz motoru yolun kenarına çekip, motorumun yanında kameranın kurulmasını beklerken önümde bir otomobil durdu. İçinden gayet beyefendi bir genç inip merhaba diyerek yanımıza geldi. Bir motora bir bana, bir setteki arkadaşlara bakıp şaşkınlıkla burada ne yaptığımızı sordu. Durumu anlattığımızda, "Ben Kayseri motosiklet kulübündenim. Bu motorun aynısından bizim kulüpteki arkadaşlarda da var. Yolda motosikleti görünce aha bizim delilerden biri dayanamamış bu havada motoru çıkarmış dedim de durdum. Vallaha burada o kadar insan var, kamera var, otomobildeyken hiçbiri dikkatimi çekmedi, hepsini şimdi görüyorum. Ben bir tek motoru gördüm geçerken" dedi. Sonra da kartını çıkarıp verirken ekledi: "Ne zaman neye ihtiyacınız olursa bir alo deyin, tüm kulüp olarak yardım ederiz." Kocaman gülümseyerek, içimden, "İşte! Yaşasın motosiklet kardeşliği" dedim.
İstanbul trafiği için 117’nci çözüm
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, dayanılmaz hale gelen
trafik soruna çözüm olarak planladığı ’116 çözüm’ başlıklı tanıtım ilanlarını tüm İstanbul billboard ve köprülerinde görmekteyiz. Bu çalışmaların bir kısmının tamamlandığı da duyurulmakta... Bütün bu ciddi maliyetli projeler, belediye’nin iyi niyetli yaklaşımı olmakla birlikte hepsi geçici çözümler olmaktan öteye geçmeyecektir.
Örneğin, Levent üst geçidinde yapılan sözde trafiği rahatlatma uygulaması, çok kısa sürede kaos yaratmış ve yapılan yatırım yıkılıp yeniden eski şekle dönüştürülmüştür. Bu tip yap-bozlarla zaman ve para kaybına tahammül yoktur. Gelişmiş ülkelerde gerek zamanında yapılan doğru yatırımlar, gerekse de akıllı ve pratik uygulamalar artık İstanbul’da da uygulanmalıdır.
MOTOSİKLET TRAFİĞİ RAHATLATIR Uzun vadeli toplu taşıma projelerine konsantre olunmalı, şehrin ortasından geçen ve dev bir otoyol görünümünde olan boğazda deniz taşımacılığı derhal ciddi oranda artırılmalı ve de kalıcı ve en pratik çözüm olan motosiklet kullanımına gereken önem verilmelidir. Yıllardır motosikletin trafiği rahatlatan en önemli ve ekonomik araç olduğunun yetkililerce hatırlanması gerekmektedir.
Bugün Londra, Paris, Brüksel, Milano, Barselona, Atina gibi şehirlerden İstanbul’un ne farkı olduğunu sormak zorundayız. Söz konusu şehirler, motosiklet kullanımının trafiği çözmek açısından en akıllıca çözüm olduğu düşüncesi ile;
Vergi teşvikleri,
Özel yollar/şeritler,
Ücretsiz köprü/otoyol geçişleri,
Sadece motosikletlerin girebileceği trafiğe kapalı şehir merkezleri,
Özel motosiklet park alanları,
Motosiklet kullananların güvenliğini arttırıcı trafik kanunları, uygulamaya koymuş ve bunu başarı ile sürdürmektedirler.
İnsanlar tabii ki zorla motosiklet kullanmayacaklardır. Ancak hemen hemen hiçbir yatırım gerekmeyen hem de çok ekonomik olan bu aracın kullanımının yaygınlaşmasının ülke ekonomisine maddi katkılarının yanında, trafikte kaybedilen zamanın ekonomimize katkısı ve de motosikletin verdiği pozitif enerjinin iş hayatına yansıması da yadsınamayacak gerçeklerdir.
NELER YAPILMALI
İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi’nin modern şehircilik örneği olarak (göstermelik) Bağdat caddesinde başlattığı ’motopark’ uygulamasının yaygınlaştırılması,
Köprü geçişlerinin motosikletler için ücretsiz hale getirilmesi ve sadece motosikletlerin geçebileceği bölüm yapılması,
Çevre yolu ve ana arterlerde sadece motosiklet ve öncelikli araçların geçeceği şeritler oluşturulması (şeridi tıkamayacağı için emniyet şeridi bu işe tahsis edilmelidir),
Trafik kanununda bahsedilen motosikletlerin birincil öncelikli araç haline getirecek değişikliğin yapılması,
Dar ve yoğunluk olan bölgelere motosiklet dışında araçların girişinin yasaklanması.
İşin şakası yok. İstanbul’da saatlerce trafikte bekleniyor. Avrupa bunu yapmış. Dünyayı yeniden keşfe gerek yok. Bu masrafsız, yatırımsız, pratik uygulamaları hemen yapalım. Barselona, Londra, Milano’daki gibi trafikteki rahatlamayı hep beraber kısa sürede görelim.
Motosiklet Endüstrisi Derneği Yönetim
Kurulu Başkanı Ferruh TANAY Motosiklet haremi hayaliGeçen haftaki yazıma gelen mailleri okurken gördüm ki; şu motosiklet haremi hayali bir tek benim aklıma gelmemiş. Meğer, eski motosikletlerini özleyip, bir gün motosiklet haremi kurmak hayaliyle yaşayan ne çok motor sevdalısı varmış. Hatta içlerinde hayallerine kavuşanlar bile varmış. Darısı başımıza deyip gelen mailleri paylaşmak istedim...
Ben haremi kurdum
Sevgili Rüzgarın Kızı, 25 ocak 2006 tarihli yazını okuduğumda doğrusu, benim gibi düşünen bir ’motorsever dünya yaratığını daha görmekten’ duyduğum mutluluğu ve hazzı sizinle paylaşmadan edemedim. Çünkü özlediğiniz o haremi ben 2005 yılında kurdum ve keyfini sürüyorum. Size de ne yapıp edip bu haremi kurmanızı tavsiye ediyorum. Gerçi siz bir bayansınız ne derece harem olur, ama bulduğunuz kelime de özlenen durumu ancak bu kadar güzel anlatabilir. 1957 doğumluyum. 25 yıldır motor kullanıyorum. İlk başladığım yıllardan itibaren bir kaç model kullandım. Yamaha Diversion 600 ilk motorum idi. İkinci motorum Suzuki 800 idi. Daha sonra 1998’de Harley alarak hog üyesi oldum. Sırası ile ana karakterlerde çeşitli modelleri deneyerek haremimi oluşturdum. Halen yazlıkta kullandıklarım da dahil olmak üzere 9 adet motorum var.
Atlan TUTKUN RK: Ya Atlan abi ya, oldu mu şimdi? O benim hayalimdi yahu... Şaka bir yana sizden mutlusu yoktur herhalde şimdi. Hea bi de şu ’motorsever dünya yaratığı’ lafına bittim:) Bi yaratık olmadığım kalmıştı, sayenizde o da oldum...:)
Ben de harem istiyorum
Ayşe Şule hanım merhaba, yazılarınızı uzun zamandır ilgiyle takip ediyorum. Yazılarınızı takip eden birçok kişi gibi ben de motor aşığıyım. Ve bu günkü yazdıklarınızı ben de hep düşünüyorum ve sizi gayet iyi anlıyorum. Bazı yazılarınızda benim duygularımı anlatıyorsunuz. Ben şu an 2005 model Suzuki DL650 V-Strom kullanıyorum. Daha önce de birçok motor kullandım, fakat bu tip motorların rahatlığını ve zevkini hiçbirisi vermiyor. Fazer benim de çok beğendiğim ve almak istediğim bir motor. 1000 cc’lik 2006 model Fazer’ler de çok güzel olmuş. Fakat, siz aşık olup Fazer’i aldığınızda, bir süre sonra BMW’nizi özleyeceğinizi tahmin etmiştim. Çünkü ben de Enduro motosikletleri çok sevmeme rağmen, ara sıra racing makinenin verdiği heyecanı da tatmak istiyorum:) Çok çamurlu veya karlı bir yolda, arka tekerden çamurlar fışkırtarak hafif bir kros motoru oyuncak misali kullanmak da istiyorum. Trafik tamamen tıkandığında scooter de kullanmak istiyorum. Mesela otobanda Sapanca’ya veya Ankara’ya giderken, VFR800 tarzı bir motorla (artçınızla rahat bir oturuş tarzı açısından) gitmek istiyorum:) Deri bir ceket, güneş gözlüğü ve önü açık bir kaskla, bol nikelajlı bir chopper motora da binmek istiyorum. 1200’lük BMW alıp Katmandu’ya da gitmek istiyorum. Çok şey istiyorum değil mi:) Tek çaresi var sizin de dediğiniz gibi bir motor haremi kurmak.
Tarkan GÜVELOĞLU RK: Tarkancım vallaha çok güzel anlatmışsın sen de ne istediğini. Umarım isteklerinin hepsi bir gün gerçek olur.
Ben de çok özlüyorumSevgili Ayşe Şule, geçen haftaki yazında inan hislerime tercüman oldun. Zira ben de kırmızı kızım VFR800’üme sırılsıklam aşık olmama karşın, son iki haftadır eski esmerim Dragstar 650 Classic’imi bir özlüyorum ki anlatamam. Önceki hafta rüyamda gördüm. O parlayan nikelajları, o gökleri delen egzozu, o haşmeti, o nezaketi... Özlüyorum onu Rüzgarın Kızı, beni bir sen anlarsın...
Özgür BAYDEMİR
RK: Sevgili Özgür, vallaha ne diyeyim seni anlıyorum tabi. Ama inan bir ben değil, bence bütün motor sevdalıları anlıyor seni. İlk fırsatta sen de şu harem işini bir düşün derim...