Hande ÖVÜNÇ
Oluşturulma Tarihi: Nisan 03, 2007 00:00
Kıskançlık, hep kötü bir duygu olarak kabul edilir. Oysa içinde pozitif güçleri de barındırır. Seninle dergisi nisan sayısında, bu duyguyu doğru kullanıp, mutluluğun anahtarını elinize geçirme yollarını gösteriyor.
Kıskançlık, bütün dinlerin bile bizi en büyük günah olarak uyardıkları, kendimizi berbat hissetmemize neden olan duygu olarak kabul edilir. Aslında kıskançlık, dünyanın en güçlü motivasyonlarından biridir. Bu gücü de maalesef kıskandığımız kişiyi aşağılamak için kullanıyoruz. "Güzel bacakları var ama cildi tam bir rezalet." Ya da kendimizi acınır bir durumda göstermek için "Hayat hiç de adil değil." Bu tür savunmaların uzun vadede pek faydası olmuyor. Tam tersine, insanı daha karamsar hale getiriyor zamanla. Oysa kıskançlığın pek bilinmeyen başka bir yönü daha var. Daha mutlu bir hayat yaşamak için itici güç olarak da kullanılabilir. Bunu uygulayabilmek için önce kendimizi çok iyi tanımamız gerekiyor. Neden mi? Çünkü kendimize karşı dürüst olmalıyız. Kıskandığımızı kendimize itiraf etmemiz ve arkasında yatan nedenleri araştırmamız gerekiyor. Bu aşamaya geldikten sonra kıskançlık duygusunu kendi lehimize çevirmemiz çok kolay.
* Farkında olmadığımız isteklerimizi gün ışığına çıkarır
Diyelim ki lüks bir apartman dairesinde yaşıyorsunuz, müthiş bir arkadaş çevreniz var ve mutlu bir hayat sürüyorsunuz. Derken eski bir okul arkadaşınızla karşılaşıyorsunuz. Hayatından memnun bir şekilde size, yaşadığı küçük kasabadaki evinden, çocuklarından ve bahçesindeki elma ağacından bahsediyor. Birden bire hiç beklemediğiniz bir anda kalbinize iğneler saplanmaya başlıyor. O güne kadar bastırdığınız veya belki de hiç farkına varmadığınız istekleriniz gün yüzüne mi çıkıyor yoksa? Kıskançlığın böyle bir özelliği de var. İşte bu noktada kendinize şu soruları sormalısınız: "Gerçekten kendi istediğim hayatı mı yaşıyorum? Hayallerim neler?
* Çizdiğiniz yolda kendinizi geliştirmenizi sağlar
Hayranlık duyduğumuz kişide kendimizde olmasını istediğimiz özellikler vardır. Hayranlık duyduğumuz kişiyi örnek alırız ve kendi çizdiğimiz yolda ilham kaynağı yaparız. Söz konusu olan rehber kişi herkes olabilir: Ünlü bir yıldız, tarihte bir kişilik ya da anneniz... Çizdiğiniz yolda kendinizi geliştirebilmeniz için örnek aldığınız kişi size güç verir.
Çalışma arkadaşınız niye sürekli müdürünüz tarafından övgü alıyor da siz sürekli mesaiye kaldığınız halde övülmüyorsunuz? Onu farklı yapan ne? Bu şekilde kendimizi mutlaka birileriyle kıyaslar dururuz. Aslında kıskançlık duygumuz, başarılı olan kişiyi daha dikkatli izlememizi sağlar. Yalnız bunu yaparken dikkat etmemiz gereken çok önemli bir nokta var: Amacımıza ulaşırken karşı tarafa ait öğrendiğimiz zayıf tarafları başkalarına söylemek yanlış bir davranış olur.
* Savaşçı ruhu uyandırır
Birisinin kendimizden önce davranmaya çalıştığını görmek bizi hem sinirlendirir hem de kamçılar. "Onun yaptığını ben daha iyi yaparım!" dedirtir. Diğerlerini geride bırakıp en yukarılara çıkma arzusunun kaynağı aslında genlerimizde var. Bilim adamlarına göre, zafere ulaştığımızda serotonin salgılıyoruz. Serotonin hormonu hem mutluluk hissi veriyor hem de biraz bağımlılık yapıyor. Yani sonuç olarak ne zaman yanımızda bir rakip fark etsek, daha fazla gayret göstermeye başlıyoruz. Bu, ilerlememizi sağlayan önemli bir motivasyon haline geliyor.
Aslında en şık kıyafetlerin, en hızlı arabanın ve en güzel sanat eserlerinin yaratılmasını sağlayan da kıskançlıktır. Bizi daha hırslı yapar. Gücümüzü artırır, yeteneklerimizi ortaya çıkartır ve bizi en iyisi olmaya zorlar. Olumlu bir tarafı da, rakibimizi nasıl geçeceğimizi planlamaya başladığımız anda insanın içini yiyen o kötü his kaybolur. Çünkü özgüvenimiz güçlenir. Ama bir şartla, başarılı olabilmek için, yeteneklerimizi gerçekçi bir şekilde değerlendirmeliyiz.