Güncelleme Tarihi:
İçinde bu kadar hayvan olduğu ve görsel bir şölen de sunduğu için bu filme torpil geçeyim diyorum ama zaten o kadar iyi ki torpile ihtiyacı bile yok.
Pi’nin Yaşamı, okyanusun ortasında bir kaplanla 227 gün geçiren Pi adlı çocuğun hikâyesini anlatıyor.
İki canlının o kadar gün bir arada kalıp can ciğer dost olduklarını sanmayın ama.
Karşımızda bir Disney animasyonu yok.
Kaplan vahşiliğini koruyor, hayat en acımasız şekliyle geliyor ve Pi için yaşam savaşı olabildiğince zorlu geçiyor.
Kanadalı yazar Yann Martel’in 2001’de yayımlanan fantastik macera romanı ‘Life of Pi’, basıldığı günden beri çok satanlar listesine girmiş ve pek çok da ödül kazanmıştı.
Fox, daha ilk günlerden bu hikâyeyi beyazperdeye taşımaya kararlıydı. Önce M. Night Shyamalan’ın adı geçti.Â
Sonrasındaysa Alfonso Cuaron ve Jean Pierre Jeunet’nin.
Ama piyango (hem kendisi hem de bizim için) Oscar’lı Ang Lee’ye vurdu.
Ang Lee, büyük bir kısmı okyanusun ortasındaki bir sandalda geçen hikâyeyi 3 boyutlu olarak perdeye taşıdı.
Gerard Depardieu’nun kısa bir rolle karşımıza çıktığı filmin başrolünde ilk kez kamera karşısına geçen 1993 doğumlu Suraj Sharma ve CGI ürünü enfes bir kaplan var.
HİNDİSTAN’DA DOĞUYOR OKYANUSTA BÜYÜYOR
Adını Fransızca havuz kelimesinden (Piscine) alan ama okulda İngilizcede işemek anlamına gelen ismiyle hayli dalga konusu olan Piscine’nin Hindistan’daki yaşamına göz atıyoruz önce.
Akıllı bir manevrayla adını matematik okuyan herkesin ezbere bildiği Pi’ye çeviren ve alay konusu olmaktan kurtulan bu genç adam, okulda dinlerle ilgili her şeyi öğrenmeye çalışıyor.
Ve hayatı öğrenme yolu kitaplardan, öğretilerden, kendi tecrübelerini yaşayacağı bir okyanus kazasına kadar uzanıyor.
Nasıl mı?
Ailesinin işleri kötü gidince bir dolu hayvanat bahçesi hayvanıyla birlikte okyanusu geçmek üzere gemiye biniyorlar.
Hayvanlar arasında Pi’nin eskiden beri hayranlıkla karışık bir korku duyduğu Richard Parker adlı bir Bengal kaplanı da var.
Geminin azgın sulara yenik düşmesi sonunda Pi ve bir grup hayvan kurtarma sandalında yaşam mücadelesi vermeye başlıyor.
Besin zincirinin devreye girdiği sandalda Pi, Richard Parker ile baş başa kalıyor.
3 BOYUT BU FÄ°LME AYRI BÄ°R TAT KATIYOR
Pi’nin Yaşamı yerine ‘yaşam’ demek lazım belki de bu film için.
Yaşamla ilgili tüm gerçekleri, hayatta kalmayı, savaşmayı, öğrenmeyi, kabul etmeyi, sadece insan değil, başka bir canlının gözünden de anlattığı için...
Pi’nin Yaşamı’nın en önemli başarısı hikâye anlatımı ve olağanüstü görselliğinde.
Filme alınması böylesine zor bir konudan ve sahnelerden, ortaya böylesine etkileyici bir iş çıkması Ang Lee’nin zaferi olarak algılanabilir.
Dinlerin anlatımı.
Vejetaryen Pi’nin yaşamın gerçekleriyle karşılaştığındaki değişimi... Vahşi kaplanın doğasından ödün vermese de otoriteye ve dostluğa uyum sağlamaya başlaması...
Bu ve bunlar gibi pek çok hayat dersi var Pi’nin Yaşamı’nda.
Ve tabii hafızalarda yer edecek güzellikte pek çok sahne.
Pi’nin Yaşamı, anlatılmaz yaşanır denecek filmlerden.
İlk kez 3 boyutlu bir film izlemekten bu kadar zevk aldığımı söylersem sizi nasıl bir görsel şölenin beklediğini tahmin edersiniz sanırım.
HAFTANIN DÄ°ÄžER FÄ°LMLERÄ°
Aşk ve sadakatin gücü
Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye alan Aşk (Amour) son zamanların en tokat gibi filmlerinden biri. Michael Haneke aşkı ve sadakati yaşlı bir çiftin son günleri üzerinden sorguluyor. Aşk, bir yaşlılık hikâyesi olduğu kadar bir sevgi ve hayatın acımasız sonunu sorgulama hikâyesi de... Bir evde geçen filmin büyük yükü iki başrol oyuncusu Jean-Louis Trintignant ve Emmanuelle Riva’da.
Tsunami felaketi film oldu
Maria ve Henry, çocuklarıyla birlikte kış tatillerini geçirmek için Tayland’a gidiyor. Bu tropik cennette birkaç gün keyifli vakit geçirmek isteyen aile havuz keyfi yaptıkları sırada, korkunç bir gürültüyle ortalık sarsılmaya başlıyor... Maria ve Henry korku içinde donakaldıklarında, otelin duvarları üzerinden dev dalgaların hızla geldiğini görüyorlar! 26 Aralık 2004’te yaşanan tsunami felaketinden kurtulmayı başaran bir ailenin gerçek hikâyesi.
Robert De Niro medyum olursa
Medyum’da Robert De Niro ürkütücü bir medyum rolünde. Üniversitenin psikoloji bölümünde öğretim üyesi olan Margaret Matheson ve asistanı Tom Buckley, metafizik olarak tanımlanan olayları ülke çapında araştırarak, sahte medyumların ipliğini pazara çıkartıyor. Ünlü medyum Simon Silver 30 yıl sonra yeniden gündeme gelince Tom, Silver’ın da peşine düşmek, bir yalancı olduğunu ispat etmek istiyor.
Kobay vahÅŸetinden yerli korku
İşte size eli yüzü düzgün bir Türk korku filmi. ‘Htr2b: Dönüşüm’, bir klinikten kaçmış kobayların saçtığı dehşetin kurbanı olan bir ailenin hikâyesini anlatıyor. Bir ana haber bülteni haberiyle çıkış noktasını oluşturan film, büyük ilaç firmalarının, yeni ürettikleri ilaçları piyasaya sürmeden önce, üçüncü dünya ülkelerinde yaşayan ve bu ilaçlar piyasaya sürülmeden önce firmalar tarafından kobay olarak kullanılan insanların hikâyesini konu alıyor.
Tolstoy’a yenilikçi bir uyarlama
Klasik eserlerin en bilinenlerinden ve en fazla sinemaya aktarılanlarından biri olan Tolstoy’un ölümsüz romanı Anna Karenina Joe Wright imzalı yenilikçi bir uyarlamayla karşımızda. Anna Karenina’yı danstan ve tiyatrodan ilham alan bir yaklaşımla perdeye taşıyan Joe Wright’ın oyuncuları Keira Knightley, Jude Law, Aaron Taylor Johnson ve Kelly Macdonald.