Yarışmacılar rüyalarıma giriyor

Güncelleme Tarihi:

Yarışmacılar rüyalarıma giriyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2005 00:34

Sunduğu ‘evlilik’ programlarıyla şöhretini pekiştiren Ebru Akel, aslında konservatuvar bale bölümü mezunu. Akel, ‘Şu anda ‘hayatım’ diye bir şey kalmadı. Gece yatağa yatıyorum, soluma dönüyorum bir yarışmacı, sağıma dönüyorum öbürü!’ diyor.

Kaç bölümdür ‘evlilik’ programı sunuyorsunuz? Toplamda Guinness Rekorlar Kitabı’na girecek kadar vardır sanırım.

Aslında kırdığımız reyting rekoru ile ilgili başvurduk. Bir sunucu olarak altı saat 45 dakika hiç kesintisiz canlı yayın yaptım.

- Nasıl etkileniyorsunuz siz bu durumdan?

Geceleri rüyalarıma giriyor yarışmacılar. Sağıma dönüyorum o günkü bir olay. Soluma dönüyorum, onlar. Aklımda onların isimleri ile uyanıyorum. Pazar günleri ‘Eyvah, canlı yayına geç kaldım’ diye yataktan fırlıyorum. Ben şu anda ‘Hayatımı bu işin içinde yaşıyorum!’ Hayatım diye bir şey kalmadı. Çünkü ben her üç aylık periyotlarla, farklı yarışmacılarla, farklı bir hayat yaşıyorum.

- Herhangi bir yarışmacıya kendinizi daha yakın hissediyor musunuz?

Zaman içerisinde hepsini seviyorum. İster istemez bir takım isimler -ki bu isimleri asla vermedim, vermeyeceğim de- bana bir iki adım daha yaklaşabilirler. Ben de bir insanım, mutlaka etkileniyorumdur. O insanın duygusallığından, ettiği bir laftan etkilenebilirim. Zaman zaman onların evden gidişinde ağlamışımdır da mesela.

- Amaçsız bir insan gelir mi böyle bir yarışmaya?

Ne olduğunun farkında olmadan ya da önlerindeki şeyin tahminlerinin de üzerinde önemli olduğunu bilmeden gelenler var. Orada anlıyorlar.

- Ben o evlerdeki yarışmalara katılanlara çok acıyorum... Çünkü hepsi bir dönem ‘şöhreti’ tadıyor, sonra neredeyse hiç para kazanamadan yok olup gidiyorlar. Değmiyor o kadar yaşanan şeye!

Çok katılmıyorum buna. Oraya gelen insanlar aklı fikri yerinde, farklı bir hayat isteyen, biraz cesur, biraz çılgın, dışarıda aradığını bulamamış insanlar. Kimse oraya zorla gelmiyor. İlk yarışmamızda evlenen çiftimizin çocuğu var. Ben o insanların değil hayatlarını mahvetmek, tam tersi onlara bir hayat kazandırdığımıza inanıyorum. O yaşananlar hiç unutulmayacak şeyler. Hiç kimse bir daha hayatında öyle bir eve girip, o yaşananları yaşayamayacak. Bunları yaşayabilenler ayrıcalıklı insanlar. Ama yetenekleri varsa, Sinem gibi bunu sonuna kadar kullanırlar. Ama oraya çıktı diye ünlü olduğunu zannedenlere ve kendilerini farklı konumda gösterenlere de kızıyorum. Bu başka!

İYİ EVLİLİK İNSANI GÜÇLÜ KILAR

- Siz böyle bir yarışmaya katılır mıydınız?

Oraya gelen insanlara bakıyorum. Ya çok aşk acısı çekmişler. Ya çok sıkı bir aile baskısı altındalar. O evler birçok insanın umut kapısı. Ben de bu saydıklarımdan birisi içerisinde olabilirdim. O kadar cesur değilim gerçi ama. O kadar cesur olsaydım belki girebilirdim.

- O eve girip birisine ‘aşık’ olabileceğinizi düşünebiliyor musunuz?

Bu bir mucize. Aşk, çok enteresan bir şey. Bunun yerinin ne önemi var? Orada artı bir avantajları var, aynı amaç için oraya geliyorlar. Caner ‘köylü kızı, köylü kızı’ diye diye Tülin’e bayıldı orada. Yüzünü üç hafta görmedi ama kızla yatıp kalktı.

- Bu programlar aşka bakışınızı değiştirdi mi?

(Uzun bir sessizlik) Değiştirmedi! Daha sağlamlaştırdı. Benim ailemde ve çevremde gördüğüm evlilik figürleri çok oturmuş. İyi bir evliliğin insanı daha güçlü kıldığına, hayata karşı daha kuvvetli, daha farklı yaptığına inanıyorum. Ben o evlerde ‘aşık olan’ insanların gözlerindeki ışığı görüyorum. Hayatlarında yepyeni sayfalar açıldığını görüyorum ve bundan mutlu oluyorum. Bu programlar aşkın ne kadar sihirli bir şey olduğunu bana öğretti.

- İlk ‘Gelinim Olur Musun’ evi bir fenomen oldu. O evin içinde yaşananlar sırasında size ‘Bu kadar da olmaz ama’ dedirten bir şey oldu mu?

Oldu. Aslında bu ilk kez bana Caner ile Tülin’in aşk hikayesi sırasında oldu. Onlarınki müthiş bir aşk hikayesiydi. Çocuk gözyaşları içerisinde kıza çiçekler veriyor. Kız için için yanmasına rağmen ifadesiz, öyle çocuğun yüzüne bakıyor. Orada onlara çok kızıp, ‘Bu kadar da olur mu, kendinizi yıpratıyorsunuz’ dediğim, hatta yayını bile terk edip çıktığım zaman olmuştur. Daha sonra da Semra Hanım’la Ata’da oldu. Ata, Sinem’le sözlenme kararı almıştı. ‘Çocuklar emin misiniz? Semra Hanım’la konuştunuz mu?’ dedim. ‘Tabii’ dediler. İşte o sırada Semra Hanım bağlandı ‘Haddini bil’ diye bağırmaya başladı. Orada hepimiz kaldık. Ata daha sonra annesiyle buluştuğunda, tam bir şölendi! Orada o yüzükleri benim onlara zorla taktırdığım gibi bir portre ortaya çıktı. ‘Benimle mi dalga geçiyorsun’ diye sordum.

İZLEMİYORUM DİYEN DE İZLİYOR

- RTÜK uyardıktan sonra bir şey değişti mi hayatınızda?

Çok mutlu oldum... Üç dört dönem önceki yarışmacımı, her gün farklı kanallarda, ana haber bültenlerinden tutun, magazin programlarına kadar her yerde gördüğümde, bunun aşırı derecede dejenere edildiğini gördüğümde, bendeki büyüleri gidiyor açıkçası.

- RTÜK Başkanı ‘Bize çok şikayet geldi’ dedi ya. Eğer bu kadar şikayet geldiyse, sokakta size de tepki gelmiş olmalı.

İnanın izlemeyen yok. ‘Ben izlemiyorum o tarz programlar’ diyenlerin bile iş yerlerine televizyon götürüp, bu programları büyük bir merakla izlediklerini dolaylı yollardan öğreniyorum. Eğer çok olumsuz eleştiri alsaydım, gerçekten kendimi sorgulardım. ‘Sen ne yapıyorsun? Durduğun noktaya bak’ derdim. Ama tam tersi. Biz sonuna kadar destekleniyoruz. Çok seviliyoruz.

BUGÜN NE YAPIYORSAM BALE EĞİTİMİM SAYESİNDE

- Çok uzun zamandır ‘evlilik programı’ ya da ‘Reality Show’ sunuyorsunuz. Bu durumun üzerinize yapışıp kaldığını düşünüyor musunuz?

Ben sıkılmadım. Ama benim yaptığım şey sunuculuktan başka bir şey. Ben Türkiye’de bu tarz programlarda yapılabilecek şeyin en üst noktasında bir ‘sunuculuk’ yapıyorum. Bu yarışmalar dünyada bir furya. Ben sadece bu sunuculuğu yapmıyorum ki! Yine özel gecelerde sunuculuk yapıyorum. Bu arada yapmadığım tek şey oyunculuk. Mesela şimdi oyuncu olarak yer alacağım bir proje var. Onu da yapacağım... Benim konservatuvarda aldığım eğitim ve televizyonda elde ettiğim deneyim, beni bunları yapmaya yönlendiriyor.

- Siz bale eğitimi aldınız. Ama popüler kültürün tam da göbeğine düştünüz.

Öyle bir eğitim alabilirsiniz ama bu kendi bakış açınızla alakalı bir şeydir. Bugün ne yapıyorsam tüm bu eğitimim sayesinde yapıyorum... Belki bale eğitimi almasaydım asla bu işlerin içinde olmayacaktım.

- Ünlü olmak aynı zamanda ‘hayatınızı satmaktır!’

Öyle mi? Ben bilmiyorum... Görüntüleneceğim yere gitmiyorum. Bu tamamen seçimle, yaşam tarzınızla alakalı. Zaten çok gezmem. Kendi belirlediğim yerlere rahatlıkla gidiyorum. Benim ünlü arkadaş sayım da azdır. Arkadaşlarım farklı iş çevrelerindendir.

Yatmadan önce bile 45 dakika süslenirim

- Her gün canlı yayın çok zor bir şey. Canınız istemediği zamanlarda ne yapıyorsunuz?

Canlı yayına çıkmak sevdiğim bir şey. Adrenalin beni iyileştiriyor. Tek sıkıldığım şey, o gün ne giyeceğim ve saçım-makyajım konusu!

- Ama çok da süslüsünüz!

Seviyorum süslenmeyi. Oldum olası süslüyümdür. Kadınsal şeylere çok meraklıyım. Benim için en önemli üç şey, çanta, ayakkabı ve kremlerim. Bunlar kendimi iyi hissettiğim şeyler.

- Sizin de Imelda Marcos gibi yüzlerce çift ayakkabınız mı var?

Son kampanya ile beraber vardır!

- Bir gece yatmadan önce ‘süslenmeniz’ kaç dakika sürüyor?

Kısa kesersem 15!

- Uzunu?

45 dakika.

- Sıkılmıyor musunuz?

Aksine kendimi çok iyi hissediyorum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!