Güncelleme Tarihi:
Sayım ÇINAR
sayimc@superonline.com
Tiyatro ve sinema dünyasının en önemli, güçlü figürlerinden olmuş yıllarca. Bir kenar mahallede fakirlik içinde geçen çocukluğundan başlayarak yavaş yavaş yükselişini ve ardından önlenemez bir biçimde düşüşünü okuyoruz romanda. Yazar Demet Altınyeleklioğlu romanını Hürriyet Keyif’e anlattı.
Alkışlarla Lamia’nın çıkış noktası neydi? Romanı yazmaya oturmanıza ne sebep oldu?
-İçimde yazma arzusu uyandığı günden beri hep kadınları yazmak istedim. Büyük bir kadın romanı olmalıydı bu. Her kadının yerinde olmak isteyeceği, ama bir anlamda dışarıda bırakılmış, gizemli, anlaşılmayan bir kadın. Özellikle, ruhunda fırtınalar koparken, dışarıya karşı güçlü görünen kadınları. Belki yaralı bir kadını. Çünkü kadınların ruhu acıya karşı daha hassastır. Büyük görünmeleri içlerinin acımasını engellemez. Evet, büyük fakat yaralı bir kadının romanını yazmak istedim ben. Çağdaş edebiyatımızda bu denli görkemli ve uçlarda bir kadın karakterin olmaması da Lamia’nın doğumunda ve hayatının şekillenmesinde etken oldu tabii.
Lamia Meral karakterini oluştururken Türk tiyatrosu ya da sinemasından örnek aldığınız bir figür oldu mu? Cahide Sonku’nun hayatından çok mu etkilendiniz?
- Shakespeare’in bir oyununun adıyla cevaplayayım; “As you like it?” Yani Size Nasıl Geliyorsa. Lamia bir roman. Tamamen kurmaca bir metin. Tamamen beynimim, yüreğimin, hayalimin ürünü. Size şunu da söylemek isterim. Sanatçı etrafını gözlemleyen insandır. Gözlem yapmasını beceremeyen biri sanatçı olamaz. Sinemada da, tiyatroda da, resimde de böyledir bu. Edebiyatta da elbette. Sanatçı esinlenmelere açık insandır. Bir hayat, bir ses, bir duruş, bir söz, karakteri oluşturuverir kafanızda. Tabii ki gözlemlediğim tüm kadınlardan, kendimden, çevremdekilerden, ünlü ve önemli figürlerden aldığım özellikleri var Lamia’nın. Ama şudur, ya da budur gibi bir şey söyleyemem.
MUTSUZLUK DA HAYATIN BİR PARÇASI
Güçlü kadınların hayatında hep bir mutsuzluk var. Bunun nedeni olarak neyi gösterebiliriz?
- Mutsuzluk, tıpkı mutluluk gibi hayatımızın bir parçası. Mutlu olmak gibi, mutsuzluk da her insanın yaşamında tattığı duygular. Güçlü kadınlar mutsuz olur diye bir genelleme yapmak bana pek doğru gelmiyor. Güçlü ama mutlu pek çok kadın da var. Tıpkı, güçsüz fakat mutlu, hem güçsüz hem mutsuz kadınlar olduğu gibi. Sanırım mutsuzluk, kaderin omuzlarımıza yüklediği yazgı kadar, güçten çok, beklentilerin büyük tutulmasından, hani şimdilerin moda deyişiyle çıtayı çok yükseklerde tutmaktan kaynaklanıyor. Bir de çok fazla düşünmek, mükemmeliyetçi olmaya çalışmak, herkesin yerine kendinizi koymak ya da hem kader, hem de başkaları adına düşünmek mutsuzluğu tetikliyor.
Romanda sanat çevresi, sosyetik karakterler, yakın tarihten önemli figürler adeta resmigeçit yapıyor. Her biri gerçek karakterlerle pek çok açıdan örtüşüyor. İsimler değiştirilmiş ama dikkatli bir okuyucu paralellikleri hemen fark ediyor. Bu açıdan romana yakın tarihin bir yansıması diyebilir miyiz?
-Lamia bir dönem romanı aynı zamanda. Karakterleri, yaşadıkları dönem şekillendiriyor. Dönemin sosyoekonomik şartları, zevkleri, kıskançlıkları, her şeyi. Dönem romanlarında ararsanız, pek çok karakteri pek çok kişiye benzetebilirsiniz. Ama işin ilginç yanı şu. Siz benzettiğiniz karakteri, başka biri bir başka tarihi figüre benzetir. Bana göre bu tamamen okuyucunun hayal dünyasına bağlı bir şey. Doğrusunu isterseniz, Lamia için, yakın tarihin bir yansıması diyebilir miyiz diye düşünmemiştim. Bir anlamda yakın kültürel tarihimiz tabii, ama büyük oranda kurmaca bir gerçeklik. Ben bir belgesel yazmadım. Lamia bir kurgu roman.
CİNSELLİK YAZAR İÇİN MÜKEMMEL BİR MALZEME
Kitabınızda cinsellik söylemi oldukça cesur. Hürrem’de de benzer bir açıklık vardı. Sizce Türkiye’de, popüler kurmacada cinselliğin yeri ne? Kendinizi bu açıdan nerede görüyor ve ne kadar rahat hissediyorsunuz?
-Cinselliği gereğinden fazla baskıladığımızı düşünüyorum. Herkesin bir cinsel hayatı var. Ve çoğunlukla bu cinsel hayatlar baskı altında. Özellikle çoğu yerde kadın cinselliğinin dillendirilmesi bile toplumsal bir tabu. Ama insani bir gerçek var. Kadın ortalama yirmi yaşından belki de ölünceye kadar bu yasakladığınız cinselliği bedeninde ve ruhunda yaşıyor. Dolayısıyla, bizler bu kadınların dili olmalıyız gibime geliyor. Şu işin adını doğru koyalım, bugün toplum olarak yaşadığımız pek çok sorunun altında da cinselliği algılayışımızdaki yanlışlar yatıyor. Öte yandan cinsellik bir yazar için mükemmel bir insani malzeme. Böyle olunca da popüler kurmaca metinlerde önemli bir rolü var, evet, yadsımıyorum. Yazarken kendimi frenlemem. Karakterim beni nasıl bir cinsel söyleme yönlendiriyorsa onu kullanırım. Fakat romanlarımda cinselliği asla popülizm adına yazmam. Biraz önce söylediğim gibi, yasaklar, kadın bedeninin doğasında var olan cinselliği yok edemez.