Şermin TERZİ <br>Fotoğraf: Selçuk ŞENYUZ
Oluşturulma Tarihi: Aralık 24, 2006 00:00
25 yaşında, siyaset bilimi eğitimli, İngilizce ve İspanyolca bilen bir genç kız Tuba Yüksel. Döpiyesiyle Ankara’nın gri resminin bir parçası olacağını düşünürken, o milli güreş hakemi ve profesyonel buz hokeyi oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor.
Henüz adı duyulmasa da o tanınmış bir aileden geliyor: Olimpiyat şampiyonu güreşçi Yaşar Doğu’nun en büyük torunu. Milli güreş hakemi olmaya, dedesinin adına düzenlenen turnuvayı protokolden izlerken karar vermiş: "Her sene turnuvada protokolde oturup cici cici güreş izlemek benim için bir işkenceydi. Bağıra çağıra, tezahürat yapmak istiyordum. Dedemin adına bir turnuva düzenleniyordu ve ben cici kız olmak yerine, bu turnuvanın bir parçası olmak istiyordum. 20 yaşında güreş hakemi olmaya karar verdim." En büyük hedeflerinden biri 1948 Londra Olimpiyatları’nda altın madalya alan dedesinin ruhunu bundan 64 yıl sonra 2012’de düzenlenecek Londra Olimpiyatları’nda müsabaka yöneterek şád etmek. Zoru ve tehlikeyi seviyor. Cep telefonunun Görevimiz Tehlike filminin müziğiyle açılması da tesadüf değil yani. Güreş hakemliğinin yanı sıra, zor bir spor olduğu için buz hokeyi oynuyor. Hayatta yapacak çok şey olduğunun farkında, hayallerinin peşinden azimle koşuyor. Sporla ilgilenirken ne müziğe ne de edebiyata sırtını dönüyor. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası konserlerinin müdavimi. "Kendimi artık salonun demirbaşı gibi hissediyorum" diyor. Eğer buz hokeyi yaparken sakatlanmamışsa salsa ve çaça yapıyor.
Dedesi Yaşar Doğu’yu hep bir masal kahramanı gibi anlatmışlar ona. Dedesinin 1961’de ölümünden tam 20 yıl sonra dünyaya gelmiş Tuba Yüksel. Yaşar Doğu’nun beş çocuğundan en büyüğü, emekli resim öğretmeni Reyhan Hanım’ın kızı.
Tuba Yüksel, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden 2004’te dereceyle mezun olduktan sonra, uluslararası bağımsız denetim şirketinde denetçi olarak görev yapmış fakat yaptığı işi hiç sevmemiş ve kısa bir süre önce bırakmış.
Okul takımında uzun süre hentbol oynamış ama takım kapanınca hentbolü bırakıp basketbola başlamış ama fazla benimseyememiş. İki buçuk yıldır da buz hokeyi oynuyor. "Dedem bu kadar efsane bir sporcu gibi anlatılınca ister istemez benim genlerimde bu var diye düşünüyordum ve zaten sporu çok sevdiğim için spordan hiç kopmadım. Dedem güreşi o kadar sevmiş ki, ilk kalp krizini geçirdiğinde doktorlar ’Bundan sonra ne antrenörlük yapacaksın, ne de seyredeceksin!’ dediğinde bile bırakmamış ve bu sevgisi onu ölüme kadar götürmüş. 46 yaşında ikinci kriz antrenörlük yaptığı sırada gelince kurtulamamış. Böyle bir dedenin torunuyum ve onun bıraktığı bu mirası sahiplenmeliyim diye düşünüyorum."
GÜREŞ DE BİR ZEKA OYUNU
Ama o güreşi sadece dede mirası olduğu için sevmiyor. Hep takım sporu yaptığı için, kendisi çok iyi performans gösterse de takımdaki diğer oyuncular aynı performansı göstermeyince yenilginin kaçınılmaz olduğunu biliyor. Güreşi, şans faktörünün en aza indiği, günahı ve sevabı tek bir sporcu üstlenebildiği için seviyor. Güreşin salt güç harcanarak yapılan bir spor dalı gibi görülmesine rağmen, aslında bir zeka oyunu olduğunu düşünüyor.
Güreş hakemi olmaya Yaşar Doğu adına düzenlenen güreş turnuvalarında protokolde otururken karar vermiş. "Her yıl protokolde oturup maçları cici cici seyrediyordum. Benim için işkenceydi, bağıra çağıra tezahürat yapmak, dedemin adına düzenlenen turnuvanın bir parçası olmak istiyordum. 20 yaşında hakem olmaya karar verdim. Benim gibi eğitimli bir kızın başka şeylere vakit ayırması gerektiğini düşünüyorlar ama ben öyle düşünmüyorum. Benim için Türk güreşi önemli. Dedem hayatını buna verdi, benim de elimden gelen bu. Dil bilen, üniversite mezunu hakemlerimizin sayısı ne kadar artarsa bu caima için o kadar iyi olur."
HAKEMLİKTEN 150 YTL KAZANIYOR
Tuba Yüksel, uluslararası güreş hakemi İbrahim Cicioğlu’nun açtığı kursa katılarak hakem olmuş. Kursun sonunda yapılan sınavı kazanıp lisanslı aday hakem sıfatıyla işe başlamış. İlk zamanlarda okul müsabakaları gibi alt seviyedeki şampiyonaları yönetmiş. İki yıl sonra girdiği ikinci bir sınavla bölge hakemliğine terfi etmiş. Orada da iki yıl müsabaka yönettikten sonra bir buçuk yıl önce girdiği yazılı ve pratik sınavları kazanıp milli hakem olmuş. Şimdi hedefi uluslararası hakem olmak. Tuba Yüksel’den öğrendiğime göre şu anda Türkiye’de biri uluslararası, ikisi milli üç kadın hakem var.
Peki milli güreş hakemliğinden para kazanılıyor mu? Tuba Yüksel gülüyor: "Bu gönül işi, para için yapılmaz. Ankara’dan şehir dışındaki bir müsabakaya gittiğimde yol parası, üç maç için aldığım toplam ücret sadece 150 lira".
Kadın güreş hakemi, erkekler cephesinde nasıl bir tepki görüyor peki? "Koskoca bir spor salonundaki bir ya da iki kadından biri ben oluyorum. Şaşkınlık oluyor tabii. Bu iş bin tane smokinli adamın ortasında yırtık blue jean’le gezmeye benziyor. Beni görüp şaşırıp saha kenarında öylece kalakalanlar oluyordu. Özellikle vücutlarına sürülmüş herhangi bir yağ olmaması için yaptığım yağ kontrollerini yadırgıyorlar. Ama zaman içinde ben onlara alıştım, onlar bana alıştı.
SERT BİR SPOR OLDUĞU İÇİN BUZ HOKEYİNİ SEÇTİM
Tuba Yüksel liseden beri buz pateni yapıyor. Niçin daha "normal" bir spor dalı seçmediğini sorduğumda tereddüt etmeden cevaplıyor: "Zor olanı seviyorum. Buz hokeyi diğer bütün sporlardan çok daha farklı. Vücudunun her yerini kullanmak zorundasın, el ayak koordinasyonu çok önemli. Buz üstünde çok iyi kaymanız, rakibe karşı sert, hızlı ve çok dayanıklı olmanız gerekiyor. O da yetmiyor elinizdeki sopayla pakı kontrol etmeniz gerekiyor." Türkiye’de henüz kadın buz hokeyi takımı yok, yeni yeni seçmeleri yapılıyormuş ve tabii ki bu seçmelere de katılacakmış. Buz hokeyi için gerekli malzemeler Türkiye’de kolay kolay bulunamıyormuş. O yüzden genelde kullandıkları malzemeler ikinci elmiş. Yurtdışından getirtmeye kalktıklarında da işin astarı yüzünden pahalıya geliyormuş. Ailesi yaptığı bu spordan pek hoşlanmıyor aslında ama "Bu benim için çok önemli" diyerek ailesini ikna etmiş. Annesi çok sert bir spor olduğu için sakatlanacağından korkuyormuş. "Artık durul be kızım" diyorlarmış ama o "Benim durulmaya hiç niyetim yok" diyor.