Güncelleme Tarihi:
Sektördeki krizi yapımcıların stratejik hatalarına bağlayan Önal, "Düşük satış grafikleri için internet, MP3, korsan gibi mazeretler uyduruyorlar. Bunlar beceriksizliklerine sebep arıyorlar. Artık bu tatlı rüyadan uyanma zamanı geldi" dedi.
RT ekolünden gelen bir müzik adamısınız. Ama artık TRT’den çok batıya dönük müzik kanalları seyredilir oldu. Türkler kendi müzik kültürünü kaybetmeye mi başladılar?
- Müzik bizim şarkılarımızla şaha kalkmıştı. Bir sektör oluşmuştu. Günümüzün pop müziği ise yapay bir müzik. Benim coğrafyamın müziği bu değil... Temelinde duygu ve melodi yoğunluğu olan şarkılardır benim ülkemin gerçek müziği. Makamsal müzikte olsun, pop müzikte olsun, Türk insanı duygu arar; taka tuka ritimler değil...
Ülkemizde popüler müziğin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bugünkü yoksulluğun en önemli tanığı medya... Yazılı basında okuyorum; İMÇ’deki o meşhur, efsane Plakçılar Çarşısı’nda şimdi plak-kaset yerine plakçı dükkanları satışa çıkmış. Okuyunca içim sızladı. Mehmet Yılmaz’ı okudum. "Bu yazın şarkısı yok" diyordu geçen yaz için. Bu yaz da aynısı olacak. Konuyu ciddiye alan yazarlar feryat ediyorlar. Tolga Akyıldız yazıyor, "Konserler doluyor ama albümler satmıyor" diye. Daha ne olsun? İşte bu noktada kendi kendimize sormamız lazım. Evet bazen konserler doluyor, ama halk aslında aşk skandalları ve değişik söylentilerle gündeme oturan kişileri sahnede görmeye gidiyor. Yoksa o şarkıları dinlemeye değil... Acaba niye satmıyor diye düşünmeye gerek var mı? Akılda kalan melodi mi var ortada? Anlaşılan kimsenin sokağa atacak parası yok.
Halk konserleri son dönemde arttı, değil mi?
- Evet, bedava halk konserleri arttı. Sahneye de çifter çifter çıkıyorlar. Ama nafile... Eğlence hayatımızda bir durgunluk hákim... Bunlar beste mi, bunlar söz mü, bu çalınanlar müzik mi? Bunlar şarkı mı? Düşük satış grafikleri için internet, MP3, korsan gibi mazeretler uyduruyorlar. Bunlar beceriksizliklerine sebep arıyorlar. Artık bu tatlı rüyadan uyanma zamanı geldi.
"Türkiye’deki müzik hayatının dünya müzik kültürüyle hiçbir alakası yok" diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
- Küreselleşme diyoruz, batı diyoruz. Batıyı örnek alıyoruz. Aslında batıyı örnek alamıyoruz. Radyo Günleri’nde, yorumcunun ustalığı mikrofonda ortaya çıkardı. Eskiden müzik evreninin, eğlence dünyasının kaderine mikrofon egemendi. Hayatımıza televizyon girince, her şey alt üst oldu. Müzik başka bir ortama taşındı. Ama yine batıda gösteri dünyasında, mikrofonun egemenliği tartışılmaz. Adamlar önce şarkı yapıyorlar, sonra görsellikle, cinsellikle besliyorlar. Bizde ise home stüdyolar kuruldu. Akustik müziğin yerini bilgisayar tekniği aldı. Sihir bozuldu.
Batının doğru yaptığı, bizim göz ardı ettiğimiz ne?
- Batıda müzik sanatçıları daha dikkatli, daha seçici... Evvela kulağa, kalbe sesleniyorlar, sonra göze... Madonna, Beyonce, Destiny Childs, Jennifez Lopez, Marc Anthony gibi isimler, birbirinden güzel melodilerle dünya müzik arenasına hükmediyorlar. İletişim çağında en canlı sektörlerden biri pop müzik... Bizimkilere gelince, sabah erken kalkan kaset yapıyor. İşt sonuç ortada...
Geçmişle günümüzün pop şarkıcılarını kıyasladığımız zaman, ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Geçtiğimiz günlerde Hülya Avşar’ın programına konuk oldum. Orada da söylediğim gibi, şu bir gerçek ki bugün Türkiye’de çok iyi yorumcular var. Çok iyi stüdyolar var. Çok iyi müzisyenler var. Çok usta aranjörler var. Ve en önemlisi, çok değerli besteciler var. Marifet bunları aynı adreste buluşturmak... Eskiden yorumcularımız batıyı örnek alırlardı. Radyo Günleri’nde, yabancı ünlü sesleri taklit etmek marifet sayılırdı. Ne kadar iyi taklit ederlerse o kadar çok alkışlanırlardı. Evet, yabancıları taklit ederlerdi ama notaya doğru basarlardı. Çok önemli müzik adamlarıydı onlar. Öyle ki, her coğrafyada şarkı söyleyebilecek değerde isimlerdi. Ünlü olmak için skandal peşinde koşmazlardı. Onların sesleri, yorumları bu kadar güçlü olmasaydı, belki de ben şarkı yazarı olmazdım. Ben kendimi çok şanslı buluyorum. Bir Özdemir Erdoğan, bir Berkant, bir Selçuk Ural kolay yetişmiyor... Bir rahmetli Ertan Anapa, bir rahmetli Tanju Okan gibi yorumcuların yeri dolmuyor. Eğer çok iyi birer yorumcu olmasalardı, Kamuran Akkor, Füsun Önal, Nilüfer gibi dönemin genç yorumcularını yazdığım ilk şarkılarda meşhur edebilir miydim? Sonrasında Ayten Alpman, Tülay German, Türk sanat müziğinde Gönül Yazar, Gönül Akkor, Neşe Karaböcek ve Zeki Müren’le çalıştım. Onlar özeldi.
Mor ve Ötesi ile Eurovision’da yine birincilik alabiliriz
- "Mor ve Ötesi"nin Türkçe sözlü bir şarkı ile Eurovision’a katılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
TRT’nin kararıdır, saygı duymak lazım. Türkçe bir şarkıyla katılacakları için çok memnunum. Genç ve başarılı bir grup... Burada önemli olan melodi. Türk motifleriyle süslü bir hareketli parça ve usta bir yorumla, neden bir kez daha Eurovision’da birinci olmayalım? Hayırlı olsun.
Yorumcuyu uçuracak şarkılar keşfedilmeli
- Günümüze gelirsek, beğendiğiniz, severek dinlediğiniz kimse yok mu?
Tabii ki var... Funda Arar, Candan Erçetin, Deniz Seki, Hande Yener, Nükhet Duru, Işın Karaca, Demet Akalın, Gülşen, Nilüfer ve Yeşim Salkım... Erkeklere gelince Kenan Doğulu, Mustafa Sandal, Emre Altuğ, Tarkan, Kıraç, Fatih Erkoç ve Teoman... Tabii eskileri de unutmamak gerek: Timur Selçuk, Erol Evgin, Erol Büyükburç, Ömür Göksel ve Edip Akbayram gibi...
- Bu yıl ülkemizde birçok yabancı sanatçıyı ağırladık, ama biz hálá yurtdışına açılan bir şarkıcımızın olmamasından yakınıyoruz. Neden yurtdışına açılamıyoruz sizce?
Yorumcuyu uçuracak olan şarkıdır. O şarkıları bulup keşfetmek, yorumlamak, o şarkılarla dünya müzik arenasına çıkmak... İşte hüner burada... Bunu yurdumuzda kaç kişi yapıyor? Yurtdışında Türk seyirciye seslenmek marifet değil.