Yap bir logo, kap bir güzel imaj

Güncelleme Tarihi:

Yap bir logo, kap bir güzel imaj
Oluşturulma Tarihi: Ekim 20, 2007 00:00

Bir ülke (Arjantin), bir şehir (Hannover), bir havayolu şirketi (Sibirya Havayolları), bir NBA takımı (Houston Rockets), bir moda markası (DKNY) nasıl kendine olumlu bir imaj yaratır, yoktan nasıl var olur, kötü anıları nasıl siler, dezavantajları nasıl avantaja çevirir? Almanya’da eylül ayında piyasaya çıkan "Logo Tasarımı" adlı kitap, başarıya ulaşmış birçok markanın yeni logolarla nasıl yeni imajlar oluşturduğunu anlatıyor.

Editörlüğünü, grafik tasarımcı ve gazeteci Julius Wiedeman’ın yaptığı kitapta başarısı zaten kanıtlanmış, hepimizin hafızasına sinmiş köklü marka ve logolara değil, yaratılmış imajlara ağırlık veriyorlar. Şu anda dünyada birçok kurum, şirket, ülke, şehir, tasarımcıların kapısında, kendilerini bir markaya çevirecek imajı ve logoyu oluşturmaya çalışıyor. Seçtiğimiz örnekler, olumsuz özellikleri ağır basanların bile başarılı bir çalışmayla olumlu imajlar yaratabileceğini ortaya koyuyor.

HOUSTON ROCKETS NBA’İN EN TARZ TAKIMI

Houston Rockets hiçbir zaman NBA’in en bilinen takımlarından biri olmadı. Fakat 2003’te sahaya dev bir Çinli çıktı. 2,29 metrelik Yao Ming sadece kendisi meşhur olmakla kalmadı, NBA yıldızları arasına girdikçe, takımına olan ilgiyi de artırdı. Taraftarlar da gittikçe daha ateşli oldu. Artık Houston Rockets için bu coşkuyu yakalayabilecek yeni bir logo ve forma oluşturma vakti gelmişti. Tasarımı yapan Eiko Ishioka ve Rafael Esquer işe başlarken basit bir gözlemden yola çıktılar. Spor eğlencedir, sporcular birer stardır. Yani sahneye çıkma zamanı geldiğinde, sporcuların görüntüleri buna uygun olmalı, giysileri bile taraftarı heyecanlandırmalı. Kısacası şampiyon olmak istiyorlarsa şampiyon gibi de görünmeliler. Altı aylık çalışma sonunda bugünkü logo ve formalar oluştu. Takımın adındaki roket kelimesinden faydalanarak hız, enerji, mücadele ve zafer duygularını ortaya çıkaran bir tasarım hazırlandı. Formadaki numara ve isimlerin sahadan ve televizyon ekranından rahatça görünebilmesi sağlandı. Houston Rockets yeni çizgisiyle diğer NBA takımlarından ayrılıyor. Çünkü diğer takımların aksine, Houston Rockets’ta boğa, ayı, şahin gibi figürler kullanılmıyor. Houston Rockets’ın bu hamlesi, NBA’de son yıllarda yapılan en başarılı imaj çalışması olarak gösteriliyor.

SİBİRYA’NIN UÇAKLARI ARTIK ÇİMEN YEŞİLİ

Sibirya Havayolları Rusya’nın iç uçuşlarda lider markası. Şirketin yönetim kadrosu, bir Rus havayolu şirketinin lider bile olsa, özellikle yabancı yolcularda pek hoş çağrışımlar yapmadığının farkında. Rus havayolları deyince insanın aklına hálá Sovyet döneminin hantallığı, teknolojik gerilik, votka sarhoşu pilotlar geliyor. Firma kötü bir üne sahip Rus uçaklarını bırakıp, Batı’da üretilen uçaklardan edindi; bunu fırsat bilerek logosunu, tasarımını ve markanın tüm yüzünü değiştirdi. Önce vurucu, canlı, genç ve neşeli bir renk seçtiler: Çimen yeşili. Böylece asık suratlı, hantal ve demode Rus havayolu imajından sıyrıldılar. Firmanın ismini de S7 olarak değiştirdiler. S harfi Sibirya’dan, 7 ise firmanın Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) kodundan geliyor. Ayrıca S7 hem Kiril, hem Latin alfabelerinde anlamlı bir kısaltma. Yeşil uçak biletlerinin üstüne de, "Rahatlayın, doğru havayolunu seçtiniz!" diye yazdılar. Esas renk cümbüşü uçağın içine girince başlıyor, çünkü koltuk renkleri mavi, sarı, mor. Uçuşta kullanılan tabak, bardak ve tepsiler de bir o kadar renkli. Çimen yeşili ilk Airbus’lar Ekim 2007’de Sibirya Havayolları’na ulaştı ama değişim ancak önümüzdeki yıllarda tamamlanacak.

KİM TANIR SIKICI HANNOVER’İ

Hannover Almanya’nın 11. büyük şehri. Bremen’den hemen sonra geliyor. Berlin’in ayısı, Bremen’in mızıkacıları, Hamburg’un limanı, Münih’in birası var ama onun hiçbir şeyi yok. Büyük bir mimari eser, özel bir stil, farklı bir yemek, değişik bir manzara, kısacası bir şehri bütün dünyada hatırlatacak en küçük bir ayırt edici özelliğe sahip değil. Yani Hannover deyince akla sadece bir şehir olduğu geliyor, o kadar. Oysa dünyanın en büyük fuar alanı Hannover’da ve Almanya’nın önemli fuarlarının çoğu burada düzenleniyor. 2000’de ekonomi ve endüstrinin hemen her alanını kapsayan dev EXPO2000 fuarı düzenlenirken şehrin Eyalet Başkanlığı’nın en büyük telaşı fuarın organizasyon detayları değil, Hannover’e yeni bir imaj yaratmaktı. Bu şehrin artık bir marka haline gelmesi, bunun için de bir amblemi olması gerektiğine karar verdiler. Ortaya çıkan amblemde efsanelere, ortak bir kimliğe gönderme yoktu. Hiç abartmadılar, şatafata kaçmadılar. Hannover gibi sade, temiz ve kesin bir amblem çıkardılar. Bu kentin sahip olduğu tek özelliği bir dezavantaj olmaktan çıkarıp bir avantaj haline getirmeyi uygun gördüler: Yani sadeliği. Bu sadelik ve saygınlık, amblemle görselleştirildi.

NEW YORK’UN İTFAİYESİ POLİSİ VE DKNY’Sİ VAR

Amerikalı moda tasarımcısı Donna Karan 1989’da yeni bir marka yaratmaya karar verdi. Modern, çalışan kadının isteklerine ve New York’un heyecan verici hayat tarzının gereklerine uygun kıyafetler yapılacaktı. Hedef, hem iş hayatında hem özel hayatında New York kadınını yakalamaktı. Yani markanın logosu şehrin içinden çıkmalıydı. Bu yüzden logo ve imajı oluşturmakla görevli tasarımcı Peter Arnell, New Yorklu kadınların hep yaptığı şeyi yaptı; yürüdü. Tüm sokakları, mahalleleri arşınladı. Şehrin ikon haline gelmiş binalarına, güçlü kurumlarına baktı. NYPD (New York Emniyet Müdürlüğü), FDNY (New York İtafiye Müdürlüğü) gibi, dizilere, filmlere konu olan efsaneleşmiş kurumların amblemlerini inceleyip, şehrin son ikonunu yarattı: DKNY. Markanın New York’la ilişkisi sadece isimde ve logoda değil, reklamlarda da kullanıldı. DKNY, New York’a ait her şeyle uyumlu olmalıydı. Metro jetonları ve rögar kapaklarının deseni kot pantolon düğmelerinde kullanıldı. Trafikteki Geç/Dur levhaları, ayakkabı kutularındaki DKNY Walk yazısının ilham kaynağı oldu. DKNY New York şehrinin dokusunun bir parçası olmak için özel ilan panoları tasarladı. Gerçekten de zorlukla izin alıp Soho’ya yerleştirdikleri duvar ilanı, 17 yıl sonra şehrin sembollerinden biri haline geldi. Bu da DKNY’nin hedefine ulaştığının kanıtıydı.

CHE, EVITA VE MARADONA ANJANTİN İÇİN GÜLÜMSEDİ

2002’de Arjantin denince akla ilk gelen ekonomik krizdi. Tüm birikimini kaybetmiş orta sınıfın sokaklara dökülüp yaptığı protestolar, hırsız çetelerinin soygunları nedeniyle kapıya güvenlik görevlisi koymak zorunda kalan lokantalar, yağmalanan marketler hafızalara kazındı. Arjantin’in imajının bundan pek olumlu etkilenmediği ortadaydı. İlk şok dalgası geçtikten sonra "Şimdi ne yapacağız? Dünyanın gözündeki Arjantin resmini nasıl değiştireceğiz?" diye kara kara düşünmeye başladı Arjantinliler. Bu resmi değiştirme görevine Buenos Aires’teki ImagenHB tasarım şirketinden Herman Berdichevsky ve Gustavo Ariel Stecher talip oldu. Hedefleri, Arjantin’in yüzünü yumuşatmaktı. Ülkenin ikon olmuş figürlerini ve kişilerini yeni çizgilerle canlandırdılar. Onları tişört, panço, şapka ve önlüklere basıp Nobrand markasını yarattılar. Maradona, Evita ve Che Guevera’yı çizgi roman kahramanlarıymış gibi çizdiler ve yüzlerine birer gülümseme yerleştirdiler. Che’ye belli belirsiz, Evita’ya mahcup, Maradona’ya da ağız dolusu bir gülümseme. Sonuçta ortaya Arjantin’i temsil eden bir kıyafet-aksesuvar markası çıktı. Estetik olmaktan öte ideolojik bir anlamı olan bu ürünler, bugün gülen bir Arjantin’i simgeliyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!