Neslihan KARA ŞAHİN
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 2005 00:00
Sınıfta kaldığı yıl şöyle bir uğradığı amatör tiyatroda ‘yanlışlıkla’ oyuncu olan Barış Falay’ın yıldızı, ‘Aliye’ dizisindeki Müco karakteriyle parladı. Başlarda nefret edilirken son bölümlerde izleyiciye sempatik bile gelmeye başlayan bu karakteri ‘Müco kötü biri değil, kötülükler yapan biri’ sözleriyle anlatan Falay, şimdi dizi seti ile tiyatro arasında mekik dokuyor.
Barış Falay, ‘Aliye’ dizisiyle gündeme geldi. Ama öncesine dair pek bir şey bilmiyoruz doğrusu...
Oyuncuyum, en önce söyleyebileceğim bu... Tiyatro eğitimi aldım ama tiyatro oyuncusuyum demek istemiyorum, oyuncuyum işte. Türkiye’de kamera oyunculuğu eğitimi zaten yok, bu yüzden kısaca oyunculuk eğitimi aldım diyebilirim. Farklı disiplinlerde oyunculuk yapmayı seviyorum. İyi bir proje olduktan sonra tiyatro da olabilir,
sinema da, dizi de... Klipte bile oynayabilirim. Yeter ki, proje iyi olsun. Kronolojik olarak bir şeyler söylemem gerekirse, 1972-Edremit doğumluyum. Memur bir ailenin çocuğuyum. Annem edebiyatçıydı, babam da TRT’de elektronik şefiydi. Ablam da şarkı söyleyerek hayatını kazananlardan... Bu yüzden Edremitli olmadığım halde orada doğdum. Tekirdağ, Diyarbakır, Ankara arası epey gezdik. Sonra Ankara’ya yerleştik.
- Tiyatroya nasıl başladınız?
Ortaokulu birincilikle bitiren ben, lise 2’de sınıfta kalınca bir şeyler yapayım da bu sene boş geçmesin dedim. O dönemlerde halk evleri ve dergilerde çalışıyordum. Çalıştığım dergide bir arkadaşım ‘Bizim tiyatro grubumuz var, gel çalış’ dedi. Ne yapacağımı sordum, ışıklarla ilgilenebileceğimi söyledi. O işten anlamazdım ama tiyatro eğlenceli bir şey olabilir diye kabul ettim. Gittikten birkaç gün sonra, bir oyuncu gelmedi ve onun rollerini okumam istendi. Çok eğlendim. Derken yönetmen ‘Bu rol senin’ dedi, öyle başladı. Yani yanlışlıkla oyunculuk yapmaya başladım.
- Profesyonel oyunculuk nasıl başladı peki?
Tiyatro sınavlarını kazandım. Ona da kendi kendime hazırlandım. Hatta bu hazırlık sürecinin çoğu Bodrum Antik Tiyatro’da geçti. Sonunda sınavları kazandım. 1995 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Oyunculuk Bölümü’nü birincilikle bitirdim. Sonra İstanbul’a geldim ama geç kalmışım. Sezon başlamıştı. Baktım tiyatro yapamıyorum, bir sene dublaj yaptım. Sonra Ankara’ya döndüm ve Ankara Devlet Tiyatrosu’na girdim.
MÜCO KÖTÜ BİRİ DEĞİL
- Peki ‘Aliye’den önce başka bir televizyon projesinde yer aldınız mı?
Evet. Ama birer ikişer bölümlük rollerdi. TRT’de ‘Sokak Çocukları’ adlı dizide başrol oynadım. Ama seyirci beni oradan tanımaz. Rock’çı genci canlandırdığım için uzun saçlı, keçi sakallı bir tiptim. Aynı dönemde tiyatroda ‘Üç Kuruşluk Opera’da oynuyordum. Onun dışında ‘Tatlı Hayat’ta bir deliyi oynadım, ‘Dadı’da, ‘Yarım Elma’da ikişer üçer bölüm oynadım.
- Herkesin sizi tanıdığı Mücahit, namı diğer Müco karakterinden söz eder misiniz?
Müco kötü bir adam değil, kötülükler yapan ve bunun için haklı nedenleri olan bir adam. Ben bu kötü adamdan farklı şeyler çıkarmak için özen gösterdim. Sıradan bir kötü olsun istemedim. Müco sosyal ve ekonomik anlamda alt seviyede bir aileden geliyor. Lise mezunu ama başarısız bir adam değil. Edirne’de kulüp başkanı olmuş. Marka arabalar kullanıyor. Ha deyince 50 bin dolar dağıtıyor. Demek ki bu adamın kafası çalışıyor. Gerektiğinde çok da sempatik olabilecek bir adam.
- Bir tiyatrocu olarak, tiyatroların şu anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben Kocaeli Şehir Tiyatrosu’ndayım. Seyirci sıkıntımız yok. İyi şeyler yapıyorsanız, her zaman alıcısı vardır.
- Sizce Tiyatro dünyasındaki en büyük sorun nedir?
Türkiye’de tiyatro dünyasına dair en ciddi sorun; yeni oyun yazarlarının olmaması, bugünün insanının sorununu anlatan tekstlerin yazılmaması ve dünyada yazılan yeni oyunların çevrilememesi... Türk seyircisi gayet zeki. İyi ve yeni bir şeyler yaptığınızda hissediyor.
KULAĞIMI KENDİM DELDİM
- Peki neden tiyatro salonları birer birer kapısına kilit vuruyor?
Özensizlik tiyatro dünyasında var, bu inkar edilemez. Tiyatro yaşamın içindendir. Yaşamdan uzaklaştırıldığı zaman insanlar almaz. Tiyatroda genel kitlelere ulaşmanız gerekiyor. Aynı zamanda enerji istiyor. En azından içi genç insanların yapması gerektiğini düşünüyorum.
- Yeni teklifler var mı?
Güzel teklifler geliyor. Fakat ‘Aliye’de oynarken, bir yandan da tiyatroda ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ ve ‘Karar Kimin’ adlı oyunlarda rol alıyorum. Bir de tiyatroda yönetim kurulundayım. O yüzden vaktim yok.
- 1987 yılında kendi kulağınızı kendiniz delmişsiniz. Neden böyle bir şey yapma gereği duydunuz?
Bunun özel bir nedeni yok. O dönem birkaç tane kulak delen yere gittim. Ben erkeğin kulağını delmem diyerek gönderdiler! Çok istediğim için de kendim yaptım.
- Tek eşlilikten yana olduğunuzu söylemişsiniz. Fakat insanlar ünlü olunca ilişkileri her nedense sekteye uğruyor...
Bu tercihe bağlı bir şey. Bir gün biriyle, yarın başka biriyle el ele dolaşmak ne kadar ilişki olabilir ki? İlişki sadece cinsellik içeren bir şey değil. Başka tarafları da var.
MEDYATİK TAKINTILARIM YOKGeç keşfedildiğimi düşünmüyorum. Zaten benim amacım ünlü olmak değildi, hálá da değil. Medyatik takıntılarım yok, mesleğimi yapmak istiyorum ve bunu yaparken de çok keyif alıyorum. Ama tiyatronun aksine kamera size ünü getiriyor. Bundan rahatsız değilim. Bir şeyi seviyorsanız, getirdiklerini de kabul etmek durumundasınız.
TATİL YAPMAK İÇİN BARDA ÇALIŞTIMAileme oyuncu olacağımı söylediğimde ‘Eğer kararlıysan seni destekliyoruz’ dediler. Ama bu arada yaz tatillerini boş geçirmek de istemiyorum. Ailemin bana dört ay tatil yaptıracak ekonomik gücü yoktu. Bodrum’a giderek barda çalışmaya başladım. Garsonluk da yaptım, barmenlik de... Bar işletmeciliğine kadar gitti olay... Bir yandan para kazanıp bir yandan tatil yapıyordum. Ama sonra anladım ki bu benim mesleğim olamaz.