Güncelleme Tarihi:
Prof. Dr. Gülşen, yaptığı yazılı açıklamada, halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz teşhisi için sadece kemik yoğunluğu ölçümü ile kemik erimesi teşhisi konularak tedaviye başlanmasının yanlışlığına dikkati çekti.
Gülşen, her kemik ağrısında kemik erimesinden şüphelenerek kemik ölçümü yaptırıldığını, genellikle hastanın sadece kemik yoğunluğu ölçümüne bakılarak kemik erimesi teşhisi konulduğunu, böylece başlanan uzun süreli ilaç tedavileri sonrasında hastalarda etki görülemeyebildiği gibi yan etkilerle de karşılaşıldığını belirtti.
Kemik yoğunluğu ölçümlerinde cihaz ve değerlendirmenin de çok önem taşıdığını ifade eden Prof. Dr. Gülşen, 2000 yılından önce yapılan ölçümlerde, Amerikan toplumu standartlarına göre değerlendirildiği için düşük değerler çıktığını ve kemik erimesi tedavisine başlandığını, 2000 yılında ise Türk halkının standart değerlerinin elde edildiğini belirtti.
Yanlış teşhisin beraberinde yanlış tedaviyi getirdiğini vurgulayan Gülşen, açıklamasında şunları kaydetti:
“Güvenilir kemik yoğunluğu ölçümleri de tek başına osteoporoz tedavisini belirlemekte yeterli değil. Kişide kemik erimesi tespit edilmiş ise sebebini araştırmak ve ona göre tedaviyi seçmek gerekir. Kan ve idrar tetkikleri ile kemik yapımı ve yıkımı hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Kemik yapımı azalmış bir hastada, kemik yıkımını durduran ilaçlarla istenilen sonuca ulaşılamaz ya da kemik yıkımı artmış bir hastanın tedavisinde sadece kemik yapımını artıran ilaçlar verilmesi uygun değildir. Doğru teşhis çok önemli, yani osteoporoz tedavisinde doğru cihazla kemik yoğunluğu ölçümü ve doğru değerlendirme, kan ve idrar tahlilleriyle kemik yapımının mı yıkımının mı azaldığının belirlenmesi, osteoporoza yol açan diğer faktörlerin belirlenmesi, sebebe yönelik tedaviyi vermek tedavinin etkinliğinde çok önemli.”