Yangınların, depremlerin, çetelerin yıkamadığı İstanbul semti Karagümrük

Güncelleme Tarihi:

Yangınların, depremlerin, çetelerin yıkamadığı İstanbul semti Karagümrük
Oluşturulma Tarihi: Kasım 19, 2006 00:00

Fatih Sultan Mehmet, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’da ilk kez bu semte ayak basmıştı. Şehrin deniz gümrükleri Marmara ve Haliç kapılarında, en önemli kara gümrüğü ise bu bölgedeydi. Osmanlı döneminin en gözde semtlerinden biriydi. Abideleşecek eserler yaptırıldı. Karagümrük 1950’lere kadar, semte renk katan Balkan göçmenleriyle, başarılı spor kulüpleriyle anılırdı.

Kimler geçmedi ki evlerinden, sokaklarından: Mimar Sinan, Şeyh Galip, Mehmet Akif, Türkan Şoray, Kibariye. İşte bir semtin, fotoğraflarla kısa portresi.

Bir zamanlar İstanbul Türkçesi’nin en seçkin aksanı Karagümrük’te konuşulurdu. Burada yaşayan memur, medreseli, köklü esnaf, kentin diğer bölgelerine oranla çok daha kentsoylu kültüre sahipti. Suriçi İstanbul’unun en yüksek tepesindeki semt, Osmanlı döneminde şehrin en büyük nahiyelerindendi. Sınırları Hırka-i Şerif Camii’nden başlayarak kuzeybatıda Mihrimah Sultan Külliyesi’ne, kuzeyde Kariye Camii’ne kadar uzanırdı. Nahiyelerin ortadan kaldırıldığı 1967’ye kadar Kariye, Dervişali, Beyceğiz, Muhtesip İskender, Keçeci Karabaş, Hatice Sultan, Neslişah ve Mimar Sinan gibi önemli mahalleler Karagümrük’e bağlıydı.

Mimar Sinan Mahallesi’nin eski sakinlerinden birisi de Mimar Sinan’ın kendisiydi. Küçük camisini de bu semtte kurmuştu. Akşemsettin Caddesi’nin bir köşesinde bulunan Mimar Sinan Mescidi, minnacık minaresiyle hálá dimdik ayakta. Ayrıca Mihrimah Sultan Külliyesi ve Nişancı Mehmet Paşa Camii’ni armağan etti semte. Rivayetlere göre, Karagümrük sakinlerinin asi ve vakar ruhu, bugün ismi Karagümrük Çarşısı’ndaki tek kubbeli, tek minareli mütevazı camiyle hatırlanan Hadım Mesih Mehmet Paşa’dan miras. Mısır beylerbeyliğinden sonra sadrazamlığa getirilen Paşa, 1586’da padişahtan, yolsuzluk yapan reisilküttab Hamza Efendi’nin azlini istedi. Talebi reddedilince, "İstikláli olmayan vezir-i azam iş göremez" deyip istifa etti. Sultan önce paşanın kellesini istedi, Karagümrüklülerin isyan edeceğini düşünüp vazgeçti. Paşa, çok sevdiği semtte tamamladı ömrünü. Yağmuru çok sevdiği için, "Rahmetler her daim
/images/100/0x0/55ea2645f018fbb8f86e3dbd
üstüme yağsın" deyip caminin haziresinde üstü açık bir türbe yaptırdı, ölümünden sonra buraya defnedildi.

YANGINLAR İLHAM VERDİ

Karagümrüklüler her daim ekmeğini taştan çıkaran, alnının teri, gözünün nuruyla çalışan kişilerdir. Bunun en güzel kanıtı meydana açılan sokak adları: Yazmacı Hüsrev, Tahtacılar, Rendeciler, Sütçü Murat, İşkembeci Malik, Lüleci Yekta, Sahtiyancı (derici), Kepenekçi Naman. Ayrıca Keçeci Çeşmesi, Keçeciler Meydanı, Keçeci Piri Camii gibi isimlerden bu semtte bir zamanlar keçecilerin yaşadığını anlıyoruz. İstanbul’un namlı tulumbacıları da buradan çıkarmış. Siyah şalvar üstüne kırmızı cepken giyerlermiş. İşte Karagümrük Spor Kulübü renklerini bu tulumbacılardan almış.

Semt aynı zamanda İstanbul’un ruhani hayatına da hep damgasını vurdu. Cerrahi Tekkesi varlığını hálá koruyor. Niyazi Mısri Sokağı’ndaki Celvetiye Dergahı restore edildi. Abdülmecid’in yaptırdığı ve Osmanlı rokoko tarzının önde gelen örneklerinden Hırka-i Şerif Camii’nde Hz. Muhammed’in Veysel Karani’ye bıraktığı hırkası muhafaza ediliyor.

İstanbul’u kül eden, hayatları, umutları tüketen yangınlar semtin tarihinde derin izler bıraktı. 1639’da alevler Balat Kapısı’ndan başlamış, Karagümrük’ü yalayıp yutmuştu. 1692 ve 1721’deki felaketler unutulmadı. Ancak en büyüğü 1782’nin 22 Ağustos’unda başladı. 12 gün sürdü. Tam 2100 ev yandı. Hüsn-ü Aşk’ın eşsiz yazarı Şeyh Galip, Sütlüce kıyısından izlerken, dayanamayıp aralarına katıldığı tulumbacıları dizelerine yansıtmıştı: Erzákları belá-yı nágáh / Áteş yağar üstlerine her gáh / Ekdikleri dáne-i şeráre / Biçdikleri kalb-i páre páre. (Rızıkları ansızın gelen musibettir. Ateş yağar üstlerine hep. Ektikleri sadece küçücük bir kıvılcım tohumudur. Biçtikleri ise pare pare olmuş bir kalpten ibarettir.)

Cumhuriyet’ten sonraki ilk 50 yılda fazla değişmedi Karagümrük. Mübadeleyle gelen Selanik göçmenlerine, Balkan göçmenleri eklendi, mahallelerin kültürel dokusu zenginleşti. 1950’lerde Siirt ve Bitlis’ten gelenler kısa zamanda, kente uyum sağlayıp Karagümrüklü oldu. Sosyal dokusunu 1980’lere kadar korumakla birlikte, semtin topoğrafyası, mimari yapısı altüst edildi. Vatan Caddesi ile Fevzi Paşa Bulvarı’nın açılmasıyla, ahşap evler yerini apartmanlara, bostanlar bloklara bıraktı. Kaçak yapılaşma külliyelerin, medreselerin arazilerini yağmalayarak yayıldı. Semtin köklü sakinleri, başka muhitlere taşındı. Yine de semtle bağlarını koparmadılar. Ama Karagümrüklülerin büyük bir bölümü mahallelerini bırakmadı.
/images/100/0x0/55ea2645f018fbb8f86e3dbf

KORSİKALI KELLE ÇETESİ

Karagümrüklüler oldum olası spora düşkündü. Memleketin en iyi futbolcu, güreşçi ve boksörleri buradan yetişirdi. Bunun sebebi, semtte kurulan ünlü spor kulüpleriydi: 1908’de kurulan Vefa, 1926’da kurulan Karagümrük Spor Kulübü, Altınay Güreş Kulübü. Sokaklarda top koşturan çocuklar bu kulüplerden geçip, milli sporcu oldu: 1980’lerin ünlü Fenerbahçeli futbolcusu Abdulkerim Durmaz, 1990’ların Beşiktaşlı oyuncuları Oktay Derelioğlu, Serdar Topraktepe ilk akla gelen isimler.

Organize suç örgütleri ele geçirmeden önce, spor kulüplerini namlı doktorlar, itibarlı emniyetçiler, fabrikatörler yönetirdi. Kıbrıslı işadamı Asil Nadir’in talip olduğu Karagümrük bugün Ergin Kardeşler’in denetiminde. Vefa’nın başında ise Nuri Ergin’in ağabeyi Nejat Ergin bulunuyor.

1960’larda, organize suç örgütü tanımı henüz icat edilmemişken, semt sokaklarında çetelerin sözü geçerdi. Balat’ta "Karapanterler"in, Kasımpaşa’da "Çirkin Kurtlar"ın, Yeşilköy’de "Ringolar"ın, Karagümrük’te "Korsikalılar"ın borusu öterdi. Silahına değil, bileğine güvenen kabadayılar topluluğuydu bunlar. En gözü kara çete Korsikalılar’ın lideri İsmail Altıntoprak, Karagümrük’ün merkez mahallesi Hatice Sultan’ın muhtarıydı. Tayfası, 1960’ların modasına uygun şekilde saçını uzatır, İspanyol paça pantolon, yüksek topuklu çizme, uzun pardösü giyerdi. Kelle lakaplı Altıntoprak’ın anlattıklarına bakılırsa, fıkra gibi olaylar yaşanırdı: "Yıl 1967. Muhitten gençler Yeşilköy’e denize girmeye gitmiş. Ringolar, ayak bastı parası istemiş. Bizimkiler verir mi, sopa yemeyi göze alıp, dönüp gelmişler. Çıktım meydana, patlattım narayı: Ringolar’ı çiğ çiğ yemeye gidiyorum! Korsikalılar’dan ikisiyle vardım Yeşilköy’deki kahveye. Daldım içeri, haykırdım: Ben Korsikalı Kelle’yim, Ringo var mı lan aranızda, ayak bastı parası almışlar, kelle almaya geldim! Çıt çıkmadı. Meydanda racon kestim. Tık yok. Sahile indim. Vaziyeti tekrarladım. Ertesi gün sahile iki çadır kurduk. Bir de korsan misali bayrak diktik; üçgenin ortası, kurukafalı. Plaja çay bahçesi açtık. Çadır kuran para verdi, onlardan ikametgáh senedi istedik. Topladığımız belgeyi karakola götürüyorduk. Askere gidene kadar üç sene böyle geçti. Kimseyi incitmedik, yanlış yapanların kafasını kırdık ama asla kalp kırmadık..."

Ailesi Karagümrük’e 300 yıl önce yerleşen Rauf Atalay (81), bu kadar çeteye karşın, çocukluk yıllarında Karagümrük sokaklarına huzurun hakim olduğunu hatırlıyor. "Fevzipaşa Caddesi’nde gece kadınlar yalnız gezintiye çıkar, bir Allah’ın kulu onlara hişt diyemezdi. Çünkü herkes birbirini tanır, komşusunu kollardı. Komşudan dayak yediğimde babama şikayet edemezdim. Hak ettiğimi düşünüp, bir de onun dövmesinden korkardım."

Yine de son 40 yılda nice eli silahlı şöhret geçti semt sokaklarından. Mesela, Malatya kökenli kabadayı Fevzi Öz. Türkiye’nin ilk banka soyguncusu İrfan Vural’la arkadaşı Mehmet Edis, 27 Aralık 1968’de Karagümrük’te öldürüldü. 12 Mart 1971’de sıkıyönetim ilan edildiğinde, Deniz Gezmiş’in Karagümrük’te gizlendiği ihbarı üzerine semt sarılmış, her köşesi aranmıştı. Baskından bir gün önce meydandaki kahvenin önünde oturup, ahaliyle şakalaşan Gezmiş bulunamadı. Karagümrüklüler saklandığı yeri polise söylememişti.

ŞEYH VE ŞAİRLER

Sinemaya, sahnelere damgasını vuran birçok şöhret de Karagümrük’te yetişti. Sibel Can, Hande Ataizi, Sibel Turnagöl, Figen Han, Yılmaz Zafer, Kibariye, Kuşum Aydın, gazeteci Ahmet Vardar ilk akla gelen isimler. Türkan ve Nazan Şoray kardeşler uzun yıllar Sarmaşık Sokak’ta oturdu. Müjde ve Mehtap Ar’ın babası, gazeteci Vedat Akın, anneleri Aysel Gürel bu semtin sakinleriydi. Aktör Eşref Kolçak, müzikçi Fatih Erkoç, Cerrahi Şeyhi Muzaffer Ozak, Yavuz Selim Mahallesi’nden. Şair Mehmet Akif Ersoy ise Sarıgüzel’den.

Bakmayın çehresindeki yeni falçata izlerine. Karagümrük her zaman güzeldir. Çarşıları, mabetleri, anıt eserleri, aşkların filizlendiği sokakları nice yangın gördü, her seferinde yeniden doğdu. Yine doğacak.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!