OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 29, 2004 00:00
Çığlıklar giderek artıyordu. Hızla kalkıp odadan çıktı. Küçük odanın kapısının altından alevler fışkırıyordu. Onca korktuÄŸu yangın sonunda evi pençesine almıştı! OlduÄŸu yere yığılıverdi. (...)O geceden sonra ilk karşılaÅŸmalarında, Naciye kapının önüne çökmüş aÄŸabeyinin ölümüne aÄŸlıyordu. Ramazan’ı görünce ayaÄŸa fırladı. Hiçkimseye aldırmadan sarıldılar birbirlerine.19 yaşında yaÅŸadığı yangının anısı, Naciye nineyi ömrü boyunca rahat bırakmadı. O korkunç günde, yaptıklarından deÄŸil yapmadıklarından duyduÄŸu piÅŸmanlık ve ateÅŸ korkusu izleyip durdu onu. Ãœstelik ateÅŸ, 50 yıl boyunca onu takip etmekle kalmayıp, sonunda yakaladı da.1950 yılı mart ayıydı, kışın soÄŸuÄŸu henüz terk etmemiÅŸti Konya ovasını. Naciye, sallanarak bahçeye indi. Kendine gelmek için soÄŸuk su çarptı yüzüne. Gece boyunca sevdiÄŸi genci, onunla kaçıp kaçmamayı düşünmüş, uyuyamamıştı. Mahallede her gün buluÅŸtukları çeÅŸmeye doÄŸru yürüdü. Ramazan orada bekliyordu. ‘Uyuyabildin mi?’ diye sordu görür görmez. Belli ki, onu da uyku tutmamıştı.Naciye, ‘Hayır’ dedi; ‘Ama karar verebilecek kadar kendimdeyim.’ Ramazan’ın beklediÄŸi cevaptı bu. Sözü uzatmadı; ‘O zaman bu gece hazır ol, her ÅŸey düzelecek.’ Eve dönerken, filmi geri sarmış, kaçma noktasına gelene kadar yaÅŸadıklarını kafasının içinde evirip çeviriyordu. Ramazan’ın ailesi Naciye’yi istemeye geldiÄŸi akÅŸam babası çılgına dönmüştü. Mecit Bey, hiçbir gerekçe göstermeden reddetmiÅŸti kızını vermeyi. Dünürcüleri geri çevirirken kızına hiçbir ÅŸey sormadığı gibi gözlerine de bakmamıştı.Yıkılmıştı Naciye. ‘Baba onu seviyorum’ demeye cesaret edememiÅŸ ama kabullenmemiÅŸti de babasının bu kararını. Ramazan ile görüşmeye devam etmiÅŸlerdi.Bunları düşündükçe bunaldığını, babasına kızgınlığının arttığını fark etti Naciye. ‘Unutmalıyım bunları, artık sadece bu geceyi düşünmeliyim’ diyerek geçmiÅŸi geriye attı. Hasta dedesini her hafta yaptığı gibi yıkayıp yatıracak, leÄŸeni dökmeye bahçeye çıktığında geri dönmeyecekti! O zaman anlayacaktı babası Ramazan’ı ne kadar sevdiÄŸini. Dünürcüler geldiÄŸi gece bir kez olsun gözlerine bakmadığı için utanacaktı!BAKIÅžLARDAN KURTULMAK İÇİN ODASINA KAPANDIEvleri hayli kalabalıktı. Dördü erkek beÅŸ kardeÅŸtiler; en büyükleri Fethi evlenmiÅŸ, eÅŸi ve iki çocuÄŸuyla aynı evde oturuyordu. Naciye eve vardığında bütün ev ahalisi kahvaltı sofrasındaydı. Anne babası, kardeÅŸleri, dedesi, yengesi ve çocuklar. Hepsi birden ona bakıyormuÅŸ gibi geldi birden. Sanki kaçma planını hissetmiÅŸ, yüzünde ipucu arıyorlardı.Sofraya oturmak yerine odasına kaçıp kurtuldu o bakışlardan. Yatağına uzanıp, yine akÅŸamı düşünmeye baÅŸladı. Bir süre sonra gözleri kapandı.AkÅŸama doÄŸru babasının sesiyle irkildi. Kendisini çağırıyordu: ‘Naciye! Bana bir dakika bakar mısın?’ KoÅŸarak çıktı odadan. Babası, elindeki paralarla bekliyordu. Paraları uzattı, ‘Git bunları yerine koy’ dedi.Evin tek kızı olarak, paralarını saklamak onun göreviydi. Evin harcamaları biriken paradan yapılırdı. Artırdıkları parayı Naciye’ye verirler, o da küçük odada bulunan divanın döşeÄŸinin altına saklardı. Herkes paraların orada olduÄŸunu bilir, kim ne kadar para alırsa ona söylerdi. Biriken, harcanan paraların hesabını Naciye tutardı.PARA DÄ°ÄžER ODADAGÃœVENDE OLACAKTIParayı alıp küçük odaya doÄŸru yürümeye baÅŸladı. Odadan kötü bir benzin kokusu yayılıyordu. Büyük aÄŸabey Fethi, titiz bir erkekti. Elbiselerini bu küçük sobalı odada benzinle temizlerdi. Naciye, bir gün bu odanın tutuÅŸacağını düşünürdü hep. Parayı koymak üzere odaya girince yine aynı korkuyu hissetti. ‘Allahım sen bizi koru’ dedi içinden.Yangın aklına gelince ani bir karar verdi. DöşeÄŸin altındaki para dolu küçük torbayı eline aldı. BaÅŸka odada daha güvende olacaktı, o paralar evin tek dayanağıydı.Tam divandan uzaklaşırken bir el, Naciye’nin ayağına yapıştı. ‘Nereye hala?’ YeÄŸeni Aysel’di. KardeÅŸi Mahmut ile saklambaç oynarken divanın altına saklanırdı. Yine aynı oyunu oynuyorlardı.Naciye, onu da uyardı yangın korkusuyla. ‘Paraları öbür odaya taşıyacağım, sen de fazla oynama buralarda’ dedi. Aysel, ‘Babam hep buralarda, bir ÅŸey olmaz’ karşılığını verdi. Babasına güveniyordu, doÄŸal olarak.AÄŸabeyine baktı Naciye, bir ÅŸey söyleyemedi. Paraları alıp çıktı odadan, baÅŸka bir yatağın altına sakladı. Paranın yerini deÄŸiÅŸtirdiÄŸini bir ara babasına söylemeliydi! Babasıyla o anda konuÅŸmak içinden gelmedi, birbirlerine uzak duruyorlardı o geceden beri. Yine odasına çekildi Naciye.ODADAN ALEVLERYÃœKSELÄ°YORDUBir süre sonra Naciye, tuhaf çığlıklar duymaya baÅŸladı. Heyecanla saatine baktı.’Acaba Ramazan erken gelip anneme mi yakalandı?’ diye düşündü. Oysa gelmesine daha üç saat vardı! Çığlıklar giderek artıyordu. Hızla kalkıp odadan çıktı. Küçük odanın kapısının altından alevler fışkırıyordu. Onca korktuÄŸu yangın sonunda evi pençesine almıştı! OlduÄŸu yere yığılıverdi. Fethi’nin temizlediÄŸi elbiseler sobadan alev almıştı. Kapıya koÅŸmuÅŸ ama o telaÅŸ içinde açık kapıyı kilitli sanıp gerçekten kilitlemiÅŸ, sonra da anahtarı alevlerin arasına düşürmüştü. Mahmut da odadaydı, yangın çıkmadan hemen önce Ayfer’i bulmak için girmiÅŸti içeri. Çığlık çığlığa yardım istiyordu çocuklar.Naciye ayıldığında ortalık cehennem yeri gibiydi. KoÅŸarak sokaÄŸa fırladı. Yanan odanın pencereleri sokaÄŸa bakıyordu.AÄŸabeyi çığlıklar atarak demir parmaklıkları yerinden çıkarmaya çalışıyordu. O kadar güçlü bir adam olmasına raÄŸmen parmaklıkları kıpırdatamıyordu bile. Odanın kapısı komÅŸulardan birinin getirdiÄŸi balyozla kırıldığında feryatları kesilmiÅŸti. Babası ve diÄŸer erkek kardeÅŸleri, kovalarla su getirip yangını söndürmeye çalışıyorlardı. Fethi’nin eÅŸi aniden fırladı. Çocuklarını ve ailenin birikimi olan paraları kurtarmak için odaya daldı. Ama alevler onu da yakaladı.Onları kurtarmak için elinden bir ÅŸey gelmeyen Naciye, yine bayıldı. Ayıldığında hastanedeydi. Annesi elini tutmuÅŸ aÄŸlıyordu.YA KAÇTIKTAN SONRAYANGIN ÇIKSAYDI?Naciye, hastanede söyledi paranın yerini deÄŸiÅŸtirdiÄŸini. Bütün aile paranın kurtulduÄŸuna sevinmiÅŸti. Tedavi için paraya ihtiyaçları vardı. Ona en küçük bir suçlama imasında bile bulunmadılar. Ama Naciye kendini suçluyordu; ‘Paranın yerini deÄŸiÅŸtirdiÄŸimi söylesem, yangın için uyarsam belki olanları önlerdim.’ Bu suçluluk duygusuyla birlikte kafasında bir soru dönüp duruyordu:- Ya kaçtıktan sonra evde yangın çıksaydı?Bütün aile, geceler boyu onların yaÅŸaması için dualar ettiler. Mucize bekliyorlardı ama Fethi’nin vücudu üç gün dayanabildi ağır yanıklara.Onun eÅŸi 21 gün, oÄŸlu Mahmut ise üç ay kadar sonra yaÅŸamını yitirdi. Anne babasını kaybeden Ayfer’e gelince, o da yaÅŸamı boyunca yangının izlerini taşıyacaktı.Ramazan, o gece sözleÅŸtikleri yerde beklemiÅŸti Naciye’yi. Saatler geçip de Naciye gelmeyince meraklanıp eve doÄŸru yürüyünce kalabalığı görüp neler olduÄŸunu anlamaya çalışmıştı. Evde yangın çıktığını, bir kadın ve bir erkeÄŸin iki çocuÄŸuyla birlikte yandığını öğrenince telaÅŸlanmıştı.O geceden sonra ilk karşılaÅŸmalarında, Naciye kapının önüne çökmüş aÄŸabeyinin ölümüne aÄŸlıyordu. Ramazan’ı görünce ayaÄŸa fırladı. Hiçkimseye aldırmadan sarıldılar birbirlerine. Sevinci ve hüznü birarada yaÅŸadılar. Naciye, başını kaldırdığında penceredeki babasıyla göz göze geldi. Onca olaydan sonra ilk kez gözleri çakışıyordu. Eve döndüğünde babası hiçbir ÅŸey söylemedi. Sanki biraz daha uzaklaÅŸmıştı. Naciye, kaçarak piÅŸmanlığa sürükleyeceÄŸini düşündüğü babasının tam aksine ona tamamen küseceÄŸini anlamıştı. Kaçmayı ertelemiÅŸti ama ne yapacağını da bilemiyordu. Mutsuzdu. Günlerce içine kapandı Naciye. Ne kimseyle konuÅŸuyor, ne de yüzü gülüyordu. Bir akÅŸam üzeri yine kendi başına otururken babası geldi yanına. ‘Niye bu kadar susuyorsun?’ diye sordu. Naciye’den ses çıkmadı. Mecit Bey, yangında canından dört parça kaybetmiÅŸti, kızının bu mutsuz haline dayanamıyordu. Naciye’nin o an hiç beklemediÄŸi ÅŸeyler söyledi:- Acılarımız dinsin, biraz daha sabret, sonra gelip istesinler seni.Naciye, bu kez ÅŸaÅŸkınlıktan konuÅŸamadı. Babası devam etti:- Kendini suçlamaktan da vazgeç! Kaderin önüne geçilmez unutma! Bundan böyle daha çok destek olmalıyız birbirimize.Uzun zamandır duymak istediÄŸi sözlerdi bunlar. Babasının omuzuna yaslanıp gözyaşı döktü. AyaÄŸa kalktığında üzerinden bir yük kalkmışçasına rahatlamıştı.ATEÅž ONU YILLARSONRA YAKALADIRamazan da anlayışlı davrandı. Evlenmek için acele etmedi. Evdeki acının dinmesini, Naciye’nin kendini hazır hissetmesini iki yıl boyunca ses çıkarmadan bekledi. Evlilikleri boyunca, baÅŸlangıçta yaÅŸadıkları acılara inat güzel günler geçirdiler. BeÅŸ çocukları ve ardından torunları oldu. Ama Naciye, suçluluk duygusu ve ateÅŸ korkusuyla yaÅŸadı hep. İçinden bir türlü söküp atamadığı felaket gününün anısı, geçen yıl yeniden canlanacaktı belleÄŸinde.Ani bir kalp krizi sonucu eÅŸi Ramazan’ı kaybetmiÅŸ, çocukları ve torunları yaÅŸam kaynağı haline gelmiÅŸti. Onlara evinin küçük bahçesinde eriÅŸte kesip, bazlama piÅŸiriyordu. AteÅŸ korkusunu unutmuÅŸtu.SaÄŸ ayağını ileri doÄŸru uzatmış, diÄŸerini altına almıştı otururken, iÅŸ yaparken kendinden geçiyordu Naciye nine. Ayağında çorap ve pantolon vardı. Ãœzerine de kirlenmesin diye kalın bir önlük örtmüştü. OcaÄŸa doÄŸru uzattığı bacağının fazla ısındığını fark edemedi. Aniden dumanlar yükseldi örtüden. Naylon olan çorabı bir anda alev aldı. Birileri yetiÅŸip söndürene kadar yandı bacağı. AteÅŸ, neredeyse kemiÄŸe dayanmıştı. Yürüyemez hale geldi, uzun süre tedavi gördü. Åžeker hastası olduÄŸu için bacağındaki yara aylarca kapanmadı.Ama bu yıl da ramazan öncesinde eriÅŸte kesip, börek-bazlama yapmaktan vazgeçmedi. Bu kez ateÅŸ, saÄŸ bacağındaki yarayı yeniden açtı. Ameliyat kaçınılmaz olmuÅŸtu artık. Hastaneye yatırdı çocukları. AteÅŸ peÅŸini bırakmıyordu Naciye ninenin...OKURA PUSULASoyadları yazılmadıNaciye ninenin öyküsünü torunu Merve iletti bana. Birkaç yazışmadan sonra Merve’nin yanıtını bilmediÄŸi sorular çıktı ortaya. O zaman annesi Nilgün Hanım ile baÄŸlantı kurmak gerekti.Nilgün Hanım, Konya’da, Belediye Hastanesi’nde ameliyat olan Naciye ninenin baÅŸucundaydı. Hem kendisi sorularımı yanıtladı; hem de Naciye nineye uzattı telefonu. Bir de ondan dinledim yangın öyküsünü. Tek isteÄŸi vardı, soyadlarının yazılmaması. Ä°steÄŸini yerine getirerek ‘öykünün kahramanları’nın sadece ön isimlerini yazdım. Ve tabii kızı Nilgün Hanım’ın telefonunu birkaç kez daha çaldırdım öyküyü kaleme alırken.YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: 0 (212) 677 0 888 e-mail: fbildirici@hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Medya Towers GüneÅŸli/Ä°stanbul. Web sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamCUMA: ALKOLE KARÅžI MÃœCADELEM HİÇ BÄ°TMEDÄ°Â
button