Güncelleme Tarihi:
Yaşamı da özgün kişiliğiyle rol aldığı bir sahne. O sadece bir sanatçı değil, bir sanat abidesi aslında Günümüz Türkiye’si de beni güldürüyor ama sağlıklı bir gülme değil. Açılım harika olmuştur diyor Başbakan. Ertesi gün diyor ki haddinizi bilin. Hangisine inanacağını şaşırıyor insan.
İlk kazandığım parayı anneme verdim
Öğretmenim, bir oyun getirdi, “Başrolünü oynayacaksın” dedi. Oynarsın oynayamam derken cetveli kafama patlattı. O zamanlar cetveller çok amaçlı kullanılırdı. Kaç yıl geçmiş 53’ten bugüne? 56 yıl. O zamandan beri tiyatroculuk yaptım. Anneme, “Al anne bu kazandığım ilk para” dediğim yıl 1960’tı. 50. sanat yılım için 22 Şubat’ta Türker İnanoğlu’nun orada (TİM) gece yapılacak. Ben çıkıp “Teşekkür ederim” diyeceğim o kadar.
Minare düzelttirdim
Simetri takıntım var. En acısını Savaş Dinçel yapmıştır: “Gel bak şu minarenin ucu yamuk” dedi. Baktım yamuk hakikaten. En nihayet Eski Eserler Müdürlüğü’ne telefon açtım. “Ben Müjdat Gezen. Burada Mimar Sinan’ın bir camii var, minaresi yamuk” dedim. Adam beni ciddiye aldı. Meğer poyraza bakanlar öyle olurmuş. 20 gün sonra iskele kurdular. Savaş görünce “Ulan bunu da mı yaptın” dedi. Genel olarak yamukluklara karşıyım.
Bizden mezun ünlü çok
Yaklaşık 50 mezunumuz televizyonda, tiyatroda başrol oynuyor. Beğenmediğim pek olmuyor. Yavrusu kuzguna hoş görünürmüş ya. Para yerine insan biriktirmeye özen gösterdim. Kura çektim. Ziverbey’deki okulumu 10 öğrenciye verdim o gün.
İzmir’e hayranım kaypak değil
İstanbul’un her yerini çok severim. Rumelihisarı’na aşığımdır. Anadolu yakası beni dinlendiriyor. Evim Kalamış’ta. İstanbul’un ışıklarını seyretmek çok hoşuma gidiyor. Sonradan sevdiğim şehir ise İzmir. İstanbul birazcık kaypak, İzmir değil. İzmir’e faşist diyenler İslam faşistleri
Ömürlerinin sonuna kadar bakılıyorlar
Sanatçı Yaşlılar Evi’nin yemekleri buradan gidiyor, doktor arkadaşlarım bakım için para almıyor. Orada mesleğimize emek vermiş ustalarımız hayatlarının sonuna kadar yaşıyorlar. Oradan çok ünlüler gelip geçti. Amaç yardım. Biz Hırka-i Şerif’te otururduk. Öğlen yemeklerine dilenci kadınları alıp eve götürürmüşüm. Bir keresinde annemden terlik yedim
O gün bugündür hiç sarhoş olmadım
Arkadaşlarım bir şişeyi götürürken ben aynı dubleyle devam ederim. 16 yaşındayım daha, yıl 1961. Ağabeylerimiz Doğan Hızlan, Demir Özlü, Savaş Dinçel ile bir meyhaneye gittik. İlk defa rakı içtim orada. Hemen kendimi attım sokağa. Oradan geçen bir kadın, “Sarhoşa bak, pek de genç” dedi. Bu laf bana zıpkın gibi girdi. O gün bu gündür sarhoş olmadım
12 Eylül’de cezaevine girmem
12 Eylül’den sonra Nâzım Hikmet ile ilgili kitap nedeniyle cezaevine girdim. İçeride hayatla özgürlüğün ayrımına vardım. Savaş Dinçel ile hakkımızda 21 yıl istemişlerdi. Beraatimiz yüzümüze söylenince hiç sevinemedim. Kenan Evren’i her zaman mazur gördüm. 1983’te çıktıktan sonra hayatımda tedrici değişimler oldu. Okul açma fikri öyle başladı. O zaman konservatuvarda hocaydım. Ziverbey’deki bu köşkün üzerinde “Kiralık” yazıyordu. Allah’ım burası benim olsa da okul açsam dedim. Köşkün sahibi Cemal Erzincan’ı buldum. “Bedava okul yapacağım” deyince “Atatürk büstü de benden olsun” deyip köşkü verdi bana.
Öğretmenime öldüm ben
10-12 yaşımdaydım ilkokul öğretmenim hastalandı. Yerine 20 yaşında dünya güzeli Kadriye Hanım geldi. Öldüm ben. Okuldan çıkıyoruz peşine takılıyorum. Evin karşısındaki çeşmeye oturuyor hava kararana kadar onu seyrediyorum! 40 sene sonra görünce tanımakta güçlük çektim, saçları süt beyaz olmuş. Elini öptüm, hemen aynaya koştum. Saçlarımın kır olduğunu ilk defa orada gördüm.
Bütün ailem sanatçı
Annem kadar tatlı bir kadın hayatımda çok az gördüm. Çok cici, çok espriliydi. Babam Necdet Gezen, çok ünlüydü. İstanbul Radyosu sanatçısıydı. Zeki Müren’i ilk elinden tutan, sahneye çıkartan... Dedem Sakallı İhsan da ünlüymüş. Kadifeden Kesesi gibi şarkıları yazmış. Halam Seha Okuş, Türk Halk Müziği’nin en büyük ilk üç dört isminden birisi. Ben bir sabah uyanıp meşhur olmadım.
Toprağı Moskova’dan geldi
Nâzım’ın bir vasiyet şiiri vardır. “Başucumda bir çınar ağacı olursa taş maş da istemez hani” diyor ya. Okulun bahçesine bir çınar diktim. Moskova’ya gitmişti Mustafa Alabora, Nâzım’ın mezarından getirdiği toprağı o ağacın altına gömdük. Üstüne bir plaket yazdım, “Nâzım Hikmet bu ağacın altında yatıyor” diye. 29 Ekim’de 67’ye bastım. Finalimin geç olmasını tercih ederim ama bilinmiyor ki. Abim çok genç öldü, babam 70 yaşında. Savaş 65’inde elimde öldü. Aaa ölüyorum dedi. Ölmüyorsun ölmüyorsun dedim, öldü.
Benim için üniversite okudu
Karım, benim için bir armağan, onu çok seviyorum. Lise mezunu genç bir kızdı, benim mesleğimden dolayı gitti Mimar Sinan Üniversitesi’ne girdi, birincilikle bitirdi ve şimdi bana yardımcı oluyor.
Ben şerbetliyim korkmam
Mizah artık siyasetçileri eleştiren alan olmaktan çıktı. Ama onları da pek suçlamıyorum. Çünkü Beyazıt Öztürk bir canlı yayında “Biz korkuyoruz abi” dedi. Korkuyoruz diyen adama da niye korkuyorsun denmez. Ben korkmuyorum, şerbetliyim. 1966’dan bu yana politik tiyatro yapıyorum. Mizah muhalefet sanatıdır. Tam tersine hükümet lehine karikatür çizen arkadaşlarımız var. Bence o mizah değil.