Güncelleme Tarihi:
Bir de "neden bu kadar karamsarsınız?" diyenler var. Şimdi onlara cevap veriyorum. Örneklerle. Bizzat tanık olduğum olaylardan kesitlerle. Tek kelimesinde bile abartma yok. Buyurun siz benim yerime geçin de iyimser olun bakalım.
Bir televizyon programının hazırlık toplantısında konuşulanlar:
"Arkadaşlar reyting istiyoruz. Reyting."
"Çocuk eğitimi filan şeytsek.. Psikolog filancayı çıkarsak diyordum."
"Seyirci eğitimin e'sini duymak istemiyor. Asla eğitim meğitim olmayacak. O filanca çıktığı anda reyting küt diye dibe vurur. İnsanlar eğlenmek istiyor."
Aynı program ekranda. Seyircilere "bu programda neler görmek istersiniz?" diye sorulmuş. Onların da tamamı "eğitici birşeyler olsun" demişler. Ve sunucu kameradan gözümüzün içine bakarak diyor ki:
"Bu programda reyting filan umurumuzda değil. Hatta ben ekibime söyledim, reytingi aklınızdan çıkarın diye. Biz eğitime çok önem veriyoruz. Bundan sonra bu ekrandan uzmanlar size bilgiler verecekler, sizi aydınlatacaklar."
Sektörü lazım değil bir iş yerinde eleman alımı üstüne tartışma:
"Kardeşim, o adama çuvalla para vereceğimize şu çocuklara verelim biraz bir şey, iş görülsün işte. Onlar da bu işin okulunda okumuş. Maliyeti ucuzlatmak mecburiyetindeyiz, diyorum, anlamıyorsun."
"Ama yaptığımız çok pahalı bir iş. Gencecik tecrübesiz insanlara teslim etmek işin kalitesi açısından riskli değil mi? Hem başarısız olurlarsa bu gençlere de yazık. Daha yolun başındayken kırılmaları..."
"Bana ne kırılırlarsa kırılsınlar.. Biz sosyal hizmetler kurumu muyuz? Beceremeyen gider. Yerine anında bin tanesini bulursun. Sokaklar üniversite mezunu boşta gezer kaynıyor. Ha bir de tecrübeli olanı alalım, diyorsun. Al da paranla rezil ol. Her Allahın günü karşına dikilip sana işini öğretsin ukala."
Aynı insan basına beyanat veriyor:
"Biz gurup olarak gençlere fırsat vermeyi görev biliyoruz. Ülkemizin genç nüfusunun dinamizminden faydalanmamız, onları kahve köşelerinden kurtarmamız lazım. Bu bizim sosyal sorumluluğumuzdur. Para kazanılır. Bizim için önemli olan insan kazanmak."
Karısını döven adam arkadaşına diyor ki:
"Artık bunun sonu yok. Öldürecek değilim ya. Olmuyor, olmuyor. Boşayamam da çocuklar var. Hem boşarsam gider başkasıyla evlenir. Çocuklarımın anası başkasının koynunda... Allah muhafaza katil olur adam be. Ama karar verdim artık elimi kaldırmam. Çok pahalıya patlıyor kardeşim. En son beğendiği inci kolyeye servet döktüm, servet."
Aynı adamın karısına annesi nasihat ediyor:
"Ne demek boşanmak? Ben babandan az mı çektim. Ama bak yaşlandı şimdi köşede oturuyor, elime bakıyor. Evladım, artık ömürler uzadı. Yaşlılık gençlikten daha uzun. Birkaç sene daha çekersin. Ondan sonra ömrünün sonuna kadar istediğin gibi canına okursun. Ayrıca kocanın hakkını yeme, boynundaki o inci kolye babanın kaç emekli maaşı kimbilir? Tabii hemen affetme biraz süründür ama."
Anne- baba okulda arkadaşıyla kavga eden çocuklarına nasihat ediyorlar:
"Sana kaç kere söyledik değil mi? Hakkını yedirmeyeceksin. Aptal aptal dayak da yemişsin. Demiyor muyuz hep, sana bir tane vurana sen iki tane patlat."
"Ama ben de vurdum. Kaşı patladı onun da. Ondan sonra da babası geldi okula."
"Ne babası mı geldi? Sana bir şey yaptı mı? Benim evladıma dokunanın ben..."
"Yok yapmadı. Öpüşün, barışın, birbirinizden özür dileyin, dedi."
"Vay korkak muhallebi çocuğu vay. Koskoca adam tırstı tabii senin baban da onu haklar diye. Dilemeseydin özür mözür. Yok bir de elini öpelim bari, çocuğun benimkinin önlüğünü yırtmış, eline sağlık diye."
Ertesi gün aynı anne-baba okulda öğretmenle konuşuyor:
"Çocuğunuz dün bir arkadaşıyla teneffüste kavga etti. Arkadaşının kaşını patlattı, biliyorsunuz değil mi?"
"Yaa anlattı evet. Çok üzüldük çok. Halbuki biz hep, aman evladım arkadaşlarında iyi geçin. Onlar senin kardeşin, birbirinize destek olun, diyoruz ama çocuk işte..."