İhsan YILMAZ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 29, 2008 00:00
Yunan yazar Lena Merika’nın çocuk romanı "Kimyon ve Sevgiyle" bu yıl başında Can Yayınları tarafından Ahmet Yorulmaz’ın çevirisiyle yayımlandı. Kitapta Londra’da okuyan Yunan bir gençle Türk kız arkadaşının Atina’yı ziyareti ve gencin anneannesinin Türk kıza karşı önyargılı tavrının iki ülkenin ortak değerlerinin ortaya çıkmasıyla nasıl aşıldığı anlatılıyor.
Kitabın her bir bölümü, bir güne ayrılmış ve o gün evde pişen yemeğin adını taşıyor. Türk kızı Niket de kolları sıvıyor, yaptığı yalancı dolmayla gönlünü alıyor İzmir göçmeni anneannenin. "Kimyon ve Sevgiyle" Can Yayınları tarafından yayınlandıktan iki ay sonra, bir gün yayınevinin telefonu çaldı. Genç bir kadın vardı telefonda: "Yayınladığınız o kitapta sözü geçen Niket benim. Gerçek ismim de Nükhet. Üstelik kimyon da yanlış. Çünkü romanda anlatılan sarmaya kimyon değil tarçın konur!" İşte bu aşk hikayesinin roman hali ve gerçek hali.
Türk-Yunan ilişkilerini güçlendirmek için düzenlenen Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülleri’nin 2000-2001 dönemindeki yarışmasında, Lena Merika’nın "Kimyon ve Sevgiyle" adlı romanı Yunanistan’da Çocuk Kitabı dalında mansiyonla ödüllendirilir. Lena Merika tam da ödül gerekçesine uygun bir kitap kaleme almıştır: Atina’da yaşayan bir ailenin Londra’da üniversitede okuyan oğulları Alki bir gün telefon ederek Noel’de eve geleceğini, yanında da kız arkadaşını getireceğini söyler.
Bu
haber ailede inanılmaz bir heyecana neden olur. Bir yandan oğulları için yemekler hazırlanırken bir yandan da kız arkadaşın kim olduğu üzerine varsayımlar üretmeye başlarlar. Yabancı bir kızın oğullarını baştan çıkardığı düşüncesi özellikle anneannenin uykusunu kaçırır. Çünkü ona göre Yunan kızlarından daha iyisi yoktur; üstelik
yemek yapmayı da iyi bilirler. "Ayakkabı memleketinden olsun, varsın yamalı olsun" düşüncesindedir.
TÜRK OLDUĞU YETMEZMİŞ GİBİ BİR DE SMİRNİLİ!Niket ve Alki sonunda Atina’daki eve gelirler. Aile üyeleri, yabancı kızın milliyeti konusunda aralarında çeşitli spekülasyonlar yapar hatta bir ara Fransız olduğuna karar verirler. Ama Niket’in pasaportunu görüp Türkiye Cumhuriyeti yazısını okuduklarında şoka uğrarlar. Asıl korktukları, anneannenin göstereceği tepkidir.
Anneanne bir şeyden habersiz, torunu özlemiştir diye yaptığı dolmaları masaya getirir. Ama Alki, dolmaları hiç özlemediğini söyler çünkü İngiltere’de Niket bol bol yapmaktadır ona. Niket, dolma yapmayı büyükannesinden öğrendiğini söyleyince, Alki’nin anneannesi bir an heveslenir: Yunan mı büyükannen? diye sorar. Acı gerçeği böyle öğrenir: Hayır, Niket’in anneannesi Türk’tür, bu da yetmiyormuş gibi, İzmirli’dir. Ailesi 1922’de İzmir’den kaçarak Atina’ya yerleşmiş anneanne, Smirni olarak bildiği kente İzmir diyen ve oradan gelen bir kızla karşı karşıya olduğunu anlayınca beyninden vurulmuşa döner. Hemen odasına kapanıp bir daha asla Niket’le karşılaşmamaya dikkat eder.
Fakat Niket’in yaptığı yalancı dolmayı bir gece gizlice yedikten sonra tarifini merak etmekten de kendini alamaz. Çünkü o güne kadar yediği en güzel dolmadır bu. Hele bir süre sonra evde çıkan bir yangında Niket’in hayatını tehlikeye atıp alevlerin arasından Alki’yi kurtarmak için nasıl çaba harcadığını görünce kalbinin buzları çözülür. Ve dolmaya ne koyduğunu sorar genç Türk kızına. Aldığı cevap da romana adını verir: "Kimyon ve sevgi."
YAZARIN ABİSİNİN AŞKINDAN İLHAM ALDIRomanın yazarı Lena Merika, bire bir olmasa da kitabını yaşanmış bir olaydan esinlenerek kaleme aldı: Abisi Yorgo Merikas ve eski sevgilisi Nükhet Everi’nin aşklarından. Nükhet Everi, Avusturya Lisesi’ni bitirdikten sonra 1980’de Viyana Üniversitesi’ne gitti. Ülkesinden ayrılmak gibi bir niyeti yoktu ama terör endişesiyle babası istemişti yurt dışında okumasını. Yorgo Merikas ile de orada tanıştı. Yorgo, Zürih’te mimarlık okuduktan sonra Viyana Üniversitesi’nde arkeoloji bölümüne devam ediyordu. İlişkilerinin bir de şahidi vardı. O dönem Viyana Üniversitesi’nde misafir profesör olarak bulunan ünlü arkeolog Ekrem Akurgal.
Nükhet ve Yorgo o dönemde birbirlerine büyük bir aşkla bağlandı. İşte romana konu edilen Yunanistan gezisi de zaten bu süre içinde yapıldı. Ama kitapta anlatıldığı gibi değil. Yorgo’nun ailesi çok sevecen davranmıştı Nükhet’e. Yorgo da Türkiye’ye gelmiş, Nükhet’in ailesiyle tanışmış, hatta babasıyla da çok iyi bir dostluk kurmuştu.
İki yıl kadar süren bu ilişki Yorgo’nun Atina’ya geri dönmesiyle sona erdi. Bir süre birbirlerini kaybettiler. Sonra Ekrem Akurgal’ın aracılığıyla yeniden birbirlerini buldular. Bugün de dostlukları devam ediyor.
LENA’YI BİLİRSİN YEMEK YAPMAYI BİLMEZ
Yorgo, kızkardeşi Lena’nın kitabı ödül alıp Yunanistan’da yayımlandığında, bir mektupla birlikte gönderdi Nükhet Everi’ye: "Lena’yı biliyorsun, senin kendine has kokusu olan anlamına gelen o güzel adını ne yazık ki doğru yazmamış ve Niket olarak değiştirmiş. Bir de tahmin edeceğin gibi yemek tarifini yanlış vermiş. Ama zaten yemek yapmayı bilmediğini hatırlarsın sen de..."
Kitap Yunanistan’da yayınlandıktan yedi yıl sonra Türkçe’ye çevrilirken, çevirmenle yayıncılar "Niket" adının aslında "Nükhet" olması gerektiğini fark etti. Belki kimyon yerine tarçın denmesi gerektiğini de. Ama telif anlaşması gereği ikisini de düzeltmediler. Yalancı dolmanın gerçek kahramanı Nükhet Everi, "Tek yanlış bunlar da değil" diyor. "Onun adı dolma değildir zaten, yaprak sarmadır."
Romanın kendisi de yemeklerle ilgili bu tür tartışmalarla dolu: Yunan kahvesi mi, Türk kahvesi mi? Köfte Yunanca mıdır, yoksa Türkçe mi? Ama romanda da denildiği gibi asıl önemlisi yemeğin ismi değil, lezzetli olup olmadığı. Lezzet için de kimyon veya tarçının yanısıra sevgi katmak şart.
ROMAN KAHRAMANININ GERÇEK HAYAT HİKAYESİNükhet Everi, fotoğraf sanatçısı Kemal Everi’nin torunu olarak Bebek’te dünyaya geldi. Avusturya Lisesi ve Viyana Üniversitesi’nde okudu. Bir süre Küba’da yaşadı ve orada çalışan ilk Türk kadını oldu. İstanbul Rehberler Odası yönetim kurulu üyesi, aynı birliğin bünyesinde Mardin Çalışma Komisyonu’nun kurucusu ve başkanı. Almanca dilinde profesyonel turist rehberi olarak çalışıyor. Çok iyi Almanca, İngilizce ve İspanyolca biliyor.
Tiyatroyla da her zaman ilgilendi. İstanbul Şehir Tiyatroları’na bağlı Tiyatro Araştırma Laboratuarı’nda Beklan Algan’ın asistanlığını yaptı. Karadeniz Tiyatrolar Birliği kuruluş aşamalarında Erol Keskin’in yardımcısı olarak çalıştı. O dönem Orhan Alkaya tarafından çıkartılan Tiyatro Dergisi’ne tercümeler ve söyleşiler yaptı. "Işığa Ağıt" ve "Ölümsüzler Stoası" adlı iki tiyatro oyunu, Halikarnas Balıkçısı ve Anadolu Uygarlıkları üzerine değişik çalışmaları var. Gezi yazıları da yazıyor.
KİTAPTAN ANNEANNEYE GÖRE DOLMA VE KÖFTE YUNANCABilmiyorum! Belki Yunanca bir sözcüktür (dolma). Bizden almışlardır. Köfte sözcüğü gibi... Kimilerinin dayattığı gibi Türkçe değildir, Yunanca’dır! Bizansça’da ’koton’ sözcüğünden türetilmiştir, yani kesilmiş et. Televizyonda konuşan bir profesörden dinledim...