Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2005 00:00
Otuzlarında Kaliforniyalı bir giysi tasarımcısı olarak Çin, Japonya, Hindistan ve Avrupa’nın pek çok yerinde ve eski komünist ülkelerde yalnız başına seyahat etmeye alışkın olan Catherine Salter Bayar, 1998 yılında, tek başına Türkiye’ye gideceğini arkadaşlarına söylediğinde o çok iyi bilinen tepkiyle karşılaştı: ‘Tek başına bir kadın olarak Türkiye’ye gitmek mi, sakın ha, başına ne geleceğini bilemezsin...’
Türkiye’ye tek başına gideceğini açıklayan Catherine Salter Bayar’a yapılan itirazların ortak noktası ise, ‘Müslüman bir ülkeye yalnız başına giden bir kadının başına bela aradığı’ doğrultusundaydı: ‘Başını örtmen gerekecek, aslında en iyisi sen tamamen kapan, daha emniyetli olur.’
Defelarca yapılan uyarılardan bazıları da şöyleydi:
Orada bir sürü İslamcı terörist, rehin alacak Batılı arıyor...
Kürt sorunları yüzünden başına bir sürü şey gelecek...
Hangi turistik merkezde ne zaman bir bomba patlatacakları belli olmaz onların...
Böyle diyor Catherine Salter Bayar ve hemen arkasından da eklemekten kendisini alamıyor:
‘Birkaç hafta boyunca yalnız seyahat ettikten sonra anladım ki, Türkiye’yi gezmenin gerçek ve önlenemez tehlikeleri var. Ne zaman yabancı bir kadının yalnız başına Türkiye’ye gideceğini öğrensem ona deneyimlerim sonucunda edindiğim bilgiler doğrultusunda tavsiyelerde bulunuyorum.’
Doğrusunu söylemek gerekirse, Catherine Salter Bayar’ın Türkiye’ye gidecek yabacnı kadınlara tavsiyeleri, yabana atılmaması gereken ayrıntılar taşıyor. Kulak veriyoruz:
AŞIRI İLGİ VE ŞIMARTMA
‘Kendini kolla, çünkü aşırı ilgi ve şımartılmayla karşılaşabilirsin: Benim Türk konukseverliğiyle tanışmam oradaki ilk gecemde olmuştu. Uçakla yaptığım yolculuğun aşırı yorgunluğuyla Konya’ya gitmek için trene bindiğimde vakit geceyarısını geçmişti ve ben bu yorgunluğum neticesinde yanlış trene binmiştim. Tren yola koyulduktan sonra kondüktör yanıma gelerek biletime baktı ve dışarıdaki platformu işaret etti. Onun heyecanla konuştuğu Türkçeden trenden hemen inmem gerektiğini anladım. O anda kompartımanda bulunan herkes, yani her yaştan birçok erkek etrafımı sararak, hararetle ne yapmam gerektiğini tartışmaya başladılar. Dili anlamasam da konuştuklarının bu olduğunu anlıyordum. Birden fark ettim ki, oradaki tek kadın bendim. Buraya gelir gelmez kendimi bu kadar tehlikeli bir duruma sokmayı nasıl da başarmıştım acaba?..
Endişe etmeme hiç gerek yokmuş. Yabancı bir kadına bir kötülük yapmak yerine, bu adamlar, centilmence bir davranışla benim istasyon şefine sağ salim teslim edilmem doğrultusunda karar almışlar ve ona çok endişeli bir şekilde, geldiğinde doğru trene bindirilmem için talimatlar yağdırmışlardı. Amerika’nın herhangi bir yerinde yalnız seyahat eden bir kadına böyle mi davranılırdı diye merak etmekten de kendimi alamadım.’
Kitap, bu iki gelin kızımızın ortak fikriKitabı iki yazarından biri olan Anastasia M. Ashman (sağda) aslında yazmaya uzak biri değil. Denemeleri ve antolojileri var. Dünyadaki Türkiye hayranları için yayımlanan ‘Cornucopia’da mutfak yazılarını yazan da Anastasia’dan başkası değil. Kaliforniya’nın Berkeley kentinde doğan Anastasia, Klasik Yunanca, Roma ve
Yakındoğu mimarisi diplomalarına sahip. Eşi
Burç Şahinoğlu ile birlikte iki yıldır İstanbul’da yaşıyor.
Jennifer Eaton Gökmen ise üniversitede tanışıp áşık olduğu bir Türk yüzünden düşüyor Anadolu yollarına. Ancak o zaten yaklaşık on yıldır Türkiye’yi ülkesi bilen bir Amerikalı. Kadıköy Belediyesi’nin Uluslararası Halk Dansları Festivali’nin koordinatörü ve Türkçe Time Out’un yazarı. Eşi Bilgehan’la birlikte İstanbul’da yaşıyor.
Anastasia ve Jennifer, böyle bir derleme hazırlamak istediklerini söyleyince, dört kıta ve yedi ülkeden otuz iki kadın, büyük bir heyecanla öykülerini kaleme alıyor. İçlerinden birinin dediği gibi, ‘Türkiye insanın kanına giriyor.’ Ne diyordu Attilá İlhan, ‘Vurdun kanıma girdin, kabulümsün.’
Türkiye’deki 3 büyük tehlikeAŞIRI Kilo alabilirsiniz
Catherine Salter Bayar’ın diğer uyarıları da, geleneksel Türk misafirperverliğinin, kimi zaman ne tür tehlikeler barındırdığını koyuyor ortaya:
‘Gıda konusunda aşırıya kaçmamaya dikkat et: Nereye gitsem birileri bana çay ısmarlıyordu. Evlerinde bulunduğum herkes, basit ya da şölen sayılabilecek çapta yemekler ikram ediyorlardı; sarma dolmalar, sebze türlüleri, buharları tüten pilavlar ve taze fasulye... Çiftçiler dahi yanlarından geçerken bana ağaçtan kopardıkları meyvelerden ikram ediyorlardı. Kiloma dikkat etmek en büyük sorunlarımdan biri haline gelmişti. Çünkü bu ikramları reddetmek imkánsızdı.’
Trustik eşyalara SAKIN aldanmayın‘Tüm paranızı ıvır zıvıra harcamamaya dikkat edin: Arkadaşlarımın beni uyardığı gibi cüzdanım çoğu zaman tehlike altındaydı. Ayrıca kredi kartlarımı koruma altına almak için de hiçbir plan yapmamıştım. Ama dikkatinizi çekerim, paramı tehdit eden yankesiciler değildi. Cüzdanımı boşaltanlar, el yapımı muhteşem halılar, ince zevkli mücevherler, elde boyama seramikler, rustik bakır mutfak kap kaçakları ve nefis baharatlardı.
Büyüsüne kapılma, BURADA KALABİLİRSİN‘Büyüsüne kapılma, yoksa yaşamını riske atarsın: Yolculuğumun sonunda anlamıştım ki, Amerika’da uyarıldığım tehlikeler ile Türkiye’de karşılaştığım gerçekler tamamen birbirine zıttı. Ancak Türkiye’nin gizli tehlikeleri benim için daha ciddi riskler oluşturdu. Türkiye’deki yaşantıya öylesine aşık olmuştum ki, ‘gerçek’ yaşantıma dönmek çok büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştı. İnsancıl yaklaşımlar ve dostluklar, hayata bakış açımı öylesine değiştirmişti ki, mutlaka Türkiye’ye geri dönmeliydim. Böylece, yedi ay sonra Türkiye’ye geri gelerek yerleşme imkanı yaratabilmek için, tüm yaşantımı tamamen değiştirdim.’