Ya sen ya ben İkimizden biri ölecek!

Güncelleme Tarihi:

Ya sen ya ben İkimizden biri ölecek
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 1999 00:00

Haberin Devamı

Siz Bülent Hanım'la evlenirken onu sevdiğinize emin miydiniz?

- Yooo. Sevgi yoktu. Saygı vardı.

Saygı ne demek? Sanatına saygı mı? Çocukluktan beri Bülent Ersoy'un şarkılarını dinlediğiniz için filan mı?

- Ben şarkılarını hiç dinlemedim ki. Ben o tarz müziği dinlemiyorum daha doğrusu.

Saygı nasıl oluyor?

- İnsan birine saygı duyar. Onun gibi bir şey. Sevgi değil yani. Aşk hiç değil.

Ama evlilik bayağı ciddi bir karar. İnsan böyle bir kararı nasıl verir?

- Ne gibi.

Korkmaz mı insan? Bir de Bülent Ersoy çok dominant. Ve müthiş espirili, muzip ve zeki, kodu mu oturtur? Değil mi yani?

- Ben hiç o açıdan bakmıyorum.

Peki ben bu durumun altından nasıl kalkarım diye düşünmediniz mi?

- Yooo. İstediğim zaman gidebilirdim. Öyle bir sorunum yoktu.

Ama anlamıyorum ben. İnsan saygı duyduğu için evlenir mi Allahaşkına!

- Evlilik konusu apayrı. Ben evlenmek istemiyordum. Zorla oldu bu iş.

Kim zorladı?

- Kim zorlayabilir?

Yani Bülent Ersoy, bu iş böyle olmaz yavrucuğum yürü seninle evleneceğiz mi dedi?

- Eğer daha fazla konuşursam reklam gibi olur. Bülent de der ki, cevabını alamayınca ikinci kez söyledi. Ben onu yemem.

Nasıl tanıştınız?

- Kurtul Akın tanıştırdı. Çeşme'de. Yani öyle. Araba kiralama konusuyla ilgili olarak tanıştık. Sonra söze kadar gitti.

Ben anlamıyorum. Siz başka bir dünyadan mı geldiniz? Araba kiralarken nasıl söz meselesine geldik.

- Araba konusuyla tanıştık. Ama bir baktım ki araba mevzuu yok girdiğim ortamda.

O ÇOCUĞU BANA AYARLAYIN

Anladım. Bülent Hanım sizi beğenmiş. Araba işi tezgahmış.

- Evet. Şu çocuğu bana ayarlayın gibisinden. Çeşme'de dört çocuğu ona tavsiye etmişler.

Birileri sizi tavsiye ediyor! İnsan kendini nasıl hissediyor?

- İlk başta bilmiyordum ki. Baştan bilsem tüm bunlar olmayacaktı.

Eğer o üç taneden birisini beğense onlardan biriyle mi evlenecekti?

- Tabii.

Peki tantanalı evliliğinizde en çok hangi konu yüzünden kavga ederdiniz?

- Karı, kız mevzuundan tabii ki. Çok kıskançtır.

Peki bu durumda yatıştırmak için siz ne yapıyordunuz?

- Cevap vermiyordum. Çekip gidiyordum.

Eee, o ne yapıyordu?

- Ne yapacak. iki, üç gün sonra kendisi geliyordu.

O size aşık mıydı?

- Ne desem yalan olur. Bilemem.

Peki siz hayatınız boyunca hiç aşık oldunuz mu?

- Olmaz olur muyum, oldum tabii. Başkasına.

Bunlar zor zamanlar değil mi sizin için?

- Atlattım. Sadece bu sorularla geçmişe dönüyorum, sinir geliyor.

İnsanlar size acayip acayip bakıyor mu? Bu güzel, küçük adamın Bülent Ersoy'la ne işi olabilir diye?

- Tabii ki, bunlar da geldi başıma. Sordular. Nasıl yani diye. Bazıları parası için dediler, bazıları iş için.

Peki sizce ne için?

- Ben söylüyorum: Zorla evlendim. Başka bir konu yok.

Allahaşkına bu zamanda kimse kimseye istemediği bir şeyi kolay kolay yaptıramaz. Silah mı dayadı yani! Şu saygı hikayesi, zorlama hikayesi beni pek tatmin etmedi.

- Anlatamıyorum galiba.

ALDATTIĞIM GÜN EVLENDİM

Ben geç anlarım.

- Estağfurullah. Ben onunla evlenmeden önce tecrübeli değildim. Tecrübem yoktu.

Tecrübem yoktu ne demek?

- Şu demek: Kurt gibi düşünemezdim. Ondan öğrendim. Söz olduktan sonra üzerinden bir ay geçti. Yakalandım. Yani onu aldatmıştım. Bir kadınla. Ya sen, ya ben ikimizden biri ölecek dedi. O konudan sonra da, yani o akşam evlilik oldu. Yakalandığım günün akşamı evlendim ben.

Birileri sizin hayatınız için kararlar veriyor, saçma değil mi?

- Sizin üzerinize de beş kişi gelse. Beşi de aynı şeyi söylese. Üstelik o zaman küçüktüm. Şu anda 19 yaşındayım.

Siz kadınlardan mı hoşlanıyorsunuz, erkeklerden mi?

- Bu soruyu kabul etmiyorum.

Eşeklik ettim, haklısınız. Aynı evde ne kadar oturmuştuk demiştiniz?

- Üç ay.

Aynı yatakta uyumaz mıydınız?

- Hayır. Açıkladım ben bunları.

Neden aldattınız Bülent Hanım'ı? Monotonluk mu, değişiklik arama isteği mi?

- Niye aldatmayayım? Bu evlilik normal bir evlilik değildi ki. Üstelik ben yapacağımı kendisine söyledim. Canım istediği için yaptım. Tamam mı? Ona gıcık yapmak için değil. Ben böyleyim. Üstelik bu ilk aldatmam da değildi. Dört defa mı ne yakaladı beni.

Nasıl anlıyordu onu aldattığınızı?

- Ya arkadaşlarımdan biri ispiyonluyordu ya da takip ettiriyordu.

Adam mı takıyordu yani peşinize!

- Elbette. Bu da insanda baskı yaratıyor.

Bütün bu anlattıklarınızdan şöyle bir hisse kapılıyorum: Siz beni oyuna getirdiler diyorsunuz.Kendinizi kullanılmış gibi hissediyor musunuz?

- Evet. Oyuna geldim ve kullanıldım. Her açıdan. Ben çoğu yerde elini tutmak filan istemedim. Hep elimi tut çekim var dedi. Saçma sapan şeyler. Bıktım bunlardan. En sonunda onlar insanı bunaltıyorlar, biliyor musunuz.

Onlar kim?

- Bülent'in çevresindekiler. Düzgün insan yok. Ya dolandırıcı ya sahtekarlar. Tehlikeli insanlar onlar.

Sizin hiç yakın arkadaşınız yok mu? Akıl aldığınız filan.

- Bir Kadir abim vardı, Çeşme'de. O zaten söylemişti. Bu işin sonunda ya bunalıma girersin ya da intihar edersin! Adam haklı çıktı. Çok kötü bunalıma girdim. Kaçtım gittim.

İyi de. Aranızda bir seks ilişkisi yok idiyse, neden sizinle evlenmek istesin ki! Bakın bana da eşlik eden bir erkek var demek için mi yani?

- Yooo. Daha önceki sevgililerine hava atmak için! Birol vardı zamanında, belki biliyorsunuzdur. O demiş ki, benden daha iyisini bulamazsın. Bülent de bulurum demiş, beni bulmuş, öyle dedi yani. Şimdi de Hakan'ı buldu.

Allahaşkına bütün bunlar tuhaf gelmiyor mu size? 19, 20 yaşında genç bir adamsınız. Bırakın palavrayı. Kim kimi ne için ikna edebilir?

- Yok yok ederler, insanın kanına girerler. O zaman biraz saftım tabi. Bülent'le tanışınca hayatım altüst oldu. Yok para almışım filan. Ben ondan beş kuruş para almadım. Üstelik imza verdim, boşandığımızda maddi manevi hiçbir talebim olmayacaktır diye. Onun parası kendinde dursun. Belki biraz enayilik yaptım ama böyle kendimi rahat hissediyorum.

Hiç inanmıyorum ama... Döverdi gibi şeyler de çıktı gazetelerde.

- Yaptım. İnkar etmem.

Yok siz değil, o sizi dövmüş!

- Hayır. Ben yaptım. Çünkü ablam misafirliğe geldi, Almanya'dan. Ablamla uyuyoruz, aramıza çanta koydu. Sanki ben ablamla bir şey yapacağım orada.

Dalga geçmek içindir belki.

- Hayır ciddiydi. Ben de çok sinirlendim. Kalktım, bir tane patlattım.

Biz yatmadık diyorsunuz ama böyle demek biraz komik değil mi?

- Nasıl yatacağım ki ben onunla! Onu bir anlatın bana.

BÜLENT ASEKSÜEL

Siz bir erkeksiniz, o bir kadın... devam edeyim mi?

- Cinsel ilişkiye giremiyor ki! Kitap açın, ansiklopedilere bakın, o ameliyatı geçiren bir insanın nasıl olduğunu araştırın, anlarsınız ne demek istediğimi. Başka türlü bir ilişkiye de girmez. Bir defa Bülent Allah'a bağlıdır. Öyle şey yapmaz!

Size jigolo denmesine kızıyor musunuz?

- Jigolo değilim. Öyle bir kişiliğe sahip değilim. Kim ne derse desin. Ben ne olduğumu biliyorum. Bülent'in acısını Fatih Ürek teselli ediyor diye yazıyorlar. Artık umrumda değil, insanlar ne düşünürse düşünsün.

Arabanın penceresine otururdu

Beş iyi espiri yapar, elli tane kötü. Yine de eğlencelidir. Kesinlikle delidir. Çıkardı kapının üzerine, araba gidiyor ama, o pencerede oturdu. Hatta bir seferinde iki araba onu öyle görünce birbirine girdi.

Bülent herkesi küçük görür

İnsanları küçük gören biridir.

Bu da benim moralimi bozuyordu. Herkesi, beni, hatta annesini kendinden düşük görmesi. Niye küçümsüyor insanları? Parası olan onun için adam, olmayan değil. Bir kere ben de ona cevap verdim. Dedim ki, ‘‘Sesin böyle olmasaydı ve sen bu halde olsaydın, acaba yoldan geçenler sana ne derdi.’’ İyi dedim. Sustu.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!