Güncelleme Tarihi:
Uzay var dediler, geldik! Gece yarısından sonra doksan dakikalık maceramız bu parolayla başladı. Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece, belgesel kanalı National Geographic, Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan canlı yayın yaptı. Ekrana yapışmak iyi bir seçenekti; ama çoğumuz başka yola saptık. Tıpkı ‘uzaydan atlayan adam’ Felix Baumgartner’i topluca izlediğimiz gibi, sağın solun dürtmesiyle internetteki yayına ışınlandık. Çünkü fark var! İnternette, kameranın yanından, fazladan bir de chat akıyor. Bir tarafta maviş dünyamızı dikizlerken, bir yandan da “Diğer izleyiciler ne demiş” diye anında görüntü alıyorsunuz. Diğer izleyiciler kim? Türkler mi, bütün dünya mı? Cevaben şöyle söyleyelim: “Diğerleri kimdir” sorusu umurunda olmayan binlerce Türk. Memleket ahalisi...
Film de burada kopuyor zaten. Belgesel kanalı bu işe güzel güzel, özenle hazırlanmış; muhtemelen onlarca kişi onlarca saat kafa patlatmış, paralar dökülmüş, projeler çatılmış, iki astronot Rick Mastracchio ve Koichi Wakata’nın tuvalet düzeninden uykuya istasyondaki günlük yaşamları da, ek bilgi niyetine yörünge turu mönüsüne eklenmiş. Yayın da zımba gibi başlamış üstelik. Ama bir müdahalemiz olacak illa ki. Bütün dünya bulutların üzerinden Pasifik Okyanusu’nu seyre dalmışken, bulutları hallaç pamuğu gibi atan ilk yorum 36-42 kuzey paralelleri, 26-45 doğu meridyenleri arasından geliyor: “Beyler, Sabri’nin çektiği şut geçti az önce, gördünüz mü?”
Aha ezan başladı
Gerisi çorap söküğü gibi… Memleket, sinirleri lime lime doğrayan, olağanüstü bir haftayı ardında bıraktı; belli ki sigorta uzayda atacaktı. Attı da… Uzayın seyrine önce siyasetin seyri eklendi: “Bu uzay falan hep CHP zihniyeti beyler inanmayın lütfen, yalan bunlar” çıkışını, “Uzayda da çare Sarıgül kardeşimmm” atarı karşıladı. Pluton Ülkü Ocakları’ndan olduğunu söyleyen mütevazı bir grup ortamda bir iki dolandı; uzun yoldan geldiklerinden herhalde, sonra sessizliğe büründüler.
Bir başkası, görüntülere ‘montaj’ diye yüklendi. CHP’nin Mars mitinginin mi AKP’nin Samanyolu mitinginin mi daha kalabalık geçtiğine dair kıran kırana tartışmalar yaşansa da sonuç alınamadı. “Uzayda da Fenerbahçe ulan!” haykırışına “Paralel yapı, paralel evren, gel de çık işin içinden” sitemi eşlik etti. “Uzayda da yedirmeyiz”e “Şimdi bir hologram iyi giderdi” karşılığı verildi. “Bedduaya lanet, duaya davet” falan derken Mahir Çayan’a kadar geldi konu. Neden nasıl, belli değil. Yerçekimsiz ortam böyle bir şey.
Yorumların tümü bu kadar usturuplu bırakılmıyor elbette. Ama küfür ve sloganları eleyince geriye de epey sürpriz kalıyor. Biri şu: “Bingöllü Kenan’ın adamlarıyız emanetsiz uzamaya çıkmayız”. Gayet zamansız bir diğeri: “Kocaelispor’a sahip çıkalım arkadaşlar, ihmal etmeyelim”. Şu da unutulmazlardan: “Burası bir zamanlar hep tarlaydı; ne ara bulut olmuş”. Bir de şehir efsanesi kategorisinden: “Aha, ezan başladı”
Millet uzayı fezayı bırakıp birbirine iyice laf yetiştirmeye başlayınca, sıkılanların boy göstermesi kaçınılmazdı. Nitekim anında damladılar: “Arkadaşlar lütfen, bütün dünyaya rezil oluyoruz, tartışmayalım.” Ya da: “Uzaylılar da bizi görüyorsa bizden kesin tiksinir.” Bu çıkışlar yoğun küfürle karşılandı.
Arada böyle itişmeler de olsa, memleket olarak birlik ve beraberliğimizi uzayda yine de çabuk sağladık. Sebebini anlayan varsa, uzaya da çıkar, ışık hızını da geçer. Şöyle ki, Brezilya’nın üzerindeyken ahali nedense Brezilyalılar’a gıcık olduğuna karar verdi ve “Eyy Da Silvalar, Alexler, siz nasıl milletsiniz” diye onlara sarmaya başladı. Tam o sırada fonda bir adet aykırı ses: “O değil de biz nasıl milletiz arkadaş!”
NASA’nın askerleriyiz
Hassas detaylar da var. Kadın astronot, görüntüler üzerine konuşurken, çoğunluğu erkek izleyiciler, iki saniyede ‘uzay fantezisi’ aşamasına geçti. “Astronot bacı tanışak mı” yorumunu “Atmosfersiz ortamda seks kulağa hoş geliyor” izledi. Yine de hakkını yemeyelim: “Esra seni çok seviyorum, bak uzayda da söyledim” diye hislenenler de mevcuttu.
‘Turist Ömer Uzayda’ları, G.O.R.A’ları hatmetmiş milletiz; dakikasında özdeşleşmemiz kaçınılmaz. “Houston bir sorun var” yorumu elbette gelecekti. Ama ardından “Houston çabuk cevap ver, acil” de geldi. “NASA’nın askerleriyiz” sloganı atıldı; “Uzayda Akasya Durağı çekiyor mu kardeş” diye başka bir boyuttan soru fırladı; “Astronot kardeş Sivas’tan geçerken bir dal sigara at” diyerek NASA’yla sağlam bağlar kuruldu; “Uzaydaymış gibi çek panpa”yla daha da sıkılaştırıldı. Aslında ilişki biraz fazla sağlam oldu da denilebilir. Zira internette görüntü dakikalarca gittiğinde de millet yorum düşmeye devam etti. Hem de NASA’yla dalga geçerek: “NASA mavi ekran verdi kardeşim.”
Pratik bilgilere geçelim. “Bu uzayda akşam serininde akacaksın” diyen arkadaş seyahat uzmanlığıyla feyz verdi; “Bunlar hep Gravity filminin virali” kılçığını atan ‘hiçbirşeyeşaşırmayanmemleketinsanı’ kontenjanını doldurdu; “Bu yazdıklarınız uzayda kaybolmuyor ha, sonra kapak olmasın” diye uyaran da yardımseverliğiyle göz yaşarttı. Ama biz madalyayı şunu söyleyen arkadaşa takalım: “Bir kişi de demiyor ki aga bu seyrettiğimiz nedir?”
Aslında “Bu nedir” diye soran da var. Ama o da kendine cevap alamadı. Buradan tekrarlayalım sorusunu; çünkü muhabbet etmekten olayı anlayamadık: “Mavi yerler su mu gökyüzü mü, biri açıklasın olm”.